Paylaşmak.
Yaşadığımız
hayattan tutun da aklımıza gelebilecek hemen her şey için geçerli.
Bir
düşünsenize ne çok şey paylaşıyoruz yaşam içinde.
Aldığımız
havayı, içtiğimiz suyu, yaşadığımız ülkeyi, ülkemizin birbirinden değerli ürünlerini,
gördüğümüz manzarayı, konuştuğumuz dili, zamanımızı, parktaki bir bankı,
okuduğumuz kitapları, bir elmanın yarısını ve hatta tebessümlerimizi.
Gelin
görün ki paylaşmadığımız ve hatta paylaşmayı giderek unuttuğumuz şeyler de var
ne yazık ki.
Giderek
daha vurdumduymaz mı olduk; yoksa gözümüzün önünde zorluk çekenleri gördüğümüz
halde; görmezden gelmek işimize daha mı çok geliyor bilemedim.
Ama ortada bir gerçek varsa o da, insanoğlunun giderek bencilleşmesi.
Giderek
sadece kendisini düşünür hale gelmesi.
Oysaki
ne güzeldir paylaşmak.
Ekmeğini,
duygularını, tebessümünü…
Unuttuğumuz
şey ise paylaşmaktan uzaklaştıkça, elimizdeki değerlerin azaldığı gerçeği.
Buna
güzel bir örnek var şimdi paylaşmak istediğim.
Çokça
bilindik olsa da yine beraberce hatırlayalım istedim.
Hemen
her yıl kaliteli ürünler yetiştirmek için uğraş veren çiftçiler arasında,
teşvik amaçlı yarışmaların yapıldığı bir yerdeyiz.
En kaliteli ürün sahibi ödülünü alıp bir sonraki senenin hazırlığına daha o günden şevkle başlar. Ama ilk önce ödül aldığı ve gözü gibi baktığı ürün tohumlarını çevre komşularına dağıtır. Hem de hiç tereddüt etmeden.
Ertesi
sene bir başka rakibi olur ve ödülünü elinden alır düşüncesiyle sadece
kendisine saklamaz.
İşte
bunu öğrenen bir gazeteci bu ödüllü çiftçi ile görüşmek üzere onu ziyarete
gider.
Kendisini
yollara düşüren ilk sorusu; ödül aldığı kaliteli tohumları komşularıyla
paylaşmaya nasıl cesaret ettiği olur.
O
noktada çiftçinin yanıtı tam bir hayat dersi niteliğindedir.
Neden
mi?
Öncelikle rüzgarın olgun ürün polenlerini savururken, tarladan tarlaya polenleri dağıttığını söyler çiftçi. Hal böyle olunca komşuları kalitesiz ürün eker ve yetiştirirse; kendi tarlasına gelecek olan polenlerin kendi ürün kalitesini de bozacağını belirtir. Yani kaliteli ürün yetiştirmek isteyen herkesin, komşularıyla bir birliktelik içinde hareket etmesinin adeta şart olduğunu savunur.
Bu
bilindik örneği yaşam içindeki her şeyle pekiştirmek mümkün.
Tek
başına sadece belli bir şeyler yapabilme gücümüz var. Ama beraberce
aşamayacağımız hiçbir zorluk yok.
Çünkü
zaman zor.
Zaman,
insanların birbirine sırt çevirmesi değil; elinden tutması zamanı.
Yapabildiği
ölçüde elbette.
Yine de herkesin kendince yapabileceği, paylaşabileceği kıymetleri var elinde.
Ben
buna sonuna kadar inanıyorum. Çünkü biliyorum ki başka yaşamlar üzerindeki
minicik dokunuşlar; aslında aradığımız mutluluğun ta kendisi.
Peki
ya sizce?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
21.07.2022
Kaynaklar:
http://www.haberzamani.com.
👍
YanıtlaSil