Varsın
anlaşılmasın. Biz kalbimizin tınılarını, gönül gözümüzdeki sevecenliiği katarak
yapalım yeter ki.
Bizi
kucaklayan şahane bir yaşam var önümüzde. Bunun farkına varabilmenin en naif
yolu ise; bizi doyuran ve aynı zamanda başkalarını etkileyen bir şeyler yapmak.
Bunu
yaparken kendi hayatımızın yıldızı oluyoruz çünkü. Ve bu esnada, yaşamın o göz
kamaştıran pırıltılarıyla dokunuyoruz insanlara.
Bu
muhteşem bir duygu.
Öyle
değil mi?
Ancak
ilk kural, öncelikler listesinde kendimizi ilk başa almak. Kendimizi,
bedenimizi, ruhumuzu sevmek. Kendimizi sevdiğimiz ölçüde başkalarını ve dünyayı
seveceğiz çünkü. Enerjimiz o zaman çağlayarak akacak etrafımızdakilere.
Bunun
için de farkındalığımız yine devrede. Alıcı gözlerle bakıp, dinlediğimizde bile
gün oluyor; çevremizde yapılan iyilikleri fark etmiyoruz. Habersiz kaldıkça
umutlarımız da azalıyor. Oysaki iyilikler çok. Yapanlar da.
İşte
şimdi anlatacağım öykü tam da bununla alakalı. Kısa bir video açılımıyla,
iyiliğin o naif meltemini yüreklerimizde hissedeceğiz; buna eminim. Ve önyargılarımızın
nasıl da gereksiz olduğunun ayırdına varacağız bir kez daha.
‘’Çin’e
gidiyoruz şimdi. Dükkanların olduğu herhangi bir sokaktayız. Her sabah
dükkanını açan bir esnaf var diğerleri gibi.
Ancak
biraz dertli.
Neden
mi?
Çünkü
sadece onun dükkanını seçen; üstü başı dökülen, kötü kokan bir evsizle uğraşıp
duruyor. Hem de her sabah. Esnaf her yeni gün işine onu dükkanın önünden
kovmakla başlıyor. Sinirleniyor haliyle.
Ancak
evsiz adam bir garip sanki. O kadar hakarete, itilip kakılmaya rağmen oradan
bir türlü ayrılmıyor. Öyle ki bir yan dükkanın önünü dahi seçmiyor. Akşam olup
karanlık çöktüğünde; esnaf kepenkleri indirdiğinde; yerine geçiyor. Sanki evi
orasıymış gibi. Orada yiyor içiyor ve sabaha kadar da orada uyuyor.
Günler
bu rutinde devam ediyor. Esnaf halinden bezmiş halde sabahları işe gelir
oluyor. Çünkü adamdan bıkıyor. Ancak günlerden bir sabah adamı göremiyor. Her
zaman alıştığı o manzara, o kötü diyalog, hiçbir şey yok.
Birden
garipsiyor bu halini. Ve merak ediyor adamı içten içe. İlk sabah böyle geçiyor.
Ertesi sabahlar da. Birdenbire içini bir hüzün kaplıyor esnafın. Derken, diğer esnaflardan
öldüğünü öğreniyor.
Merakına
daha fazla dayanamıyor. Dükkanın önündeki kameranın kayıtlarına bakmayı akıl ediyor;
aniden. Daha önce düşünmemiş olmasına hayıflanıyor bir yandan da.
Ve
geçmiş kamera kayıtlarını izledikçe pişmanlığı katlanarak artıyor. Yaptıklarının
nasıl rencide edici olduğuyla birebir yüzleşiyor. Yaptıklarından utanıyor. Kendinden
de.
Her
sabah farklı eziyetlerle o evsiz adamı uyandırması; bir sabah bir kova suyu başından
aşağıya dökmesi; bir sabah yer süpürgesinin tüyleri ile rahatsız etmesi… Kare
kare önünde hepsi şimdi.
Gün
içinde karşısına çıktığında ise elindekileri fırlattığını görüyor. Hatta tekmelediğini içi sızlayarak izliyor. Üstelik gece
olup, etraf ıssızlaştığında adamın yaptıklarını görünce gözyaşları
yanaklarından aşağıya süzülüyor yavaş yavaş.
O
evsiz, o kılıksız, o çok kötü kokan adam; esnaf gittiğinde, dükkanını koruyan
tek kişi olmuş ne yazık ki. Her gece
dükkan önüne atılan kağıtları, çöpleri tek tek toplamış. Bir gece kepengin
üzerine sprey boya ile yazı yazmak isteyen bir genci durdurmuş. Bir başka gece
tuvaletini yapmaya çalışan bir adamı kovmuş. Diğer gecelerde ise sokak serserileri
ve hırsızlarla boğuşmuş. Ve bir gece yine onlardan birinin bıçağı; sürekli
kovulduğu dükkanı koruma pahasına; hayatını kaybetmiş.
Tüm
bu gerçekler esnafın bileklerine birer keşke kelepçesi olarak takılır adeta.
Sadece
dış görünüşe bakarak bir adamı değerlendirmesinin bedelini ödeyecek şimdi. Duyguları
yüreğini hırpalarken. Üstelik kendi kızının bazı geceler gelip, o evsize
yiyecek dolu paketler bıraktığından habersiz olarak.’’
Öykümüz
bu kadar.
Her
zaman dediğim gibi iyilik her insanın kalbinde. İnsanların dış görünüşleri,
kıyafetleri, duruşları her ne olursa olsun; hepsi bir kalp taşıyor. Mühim olan
o kalbi hissetmek, hiç kimseye önyargılarla yaklaşmamak. Yapabilenlere ne
mutlu. Ben tüm o güzel kalplileri yüreğinden öpüyorum. İyi ki varlar. İyi ki
hayatımızdalar.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
21.04.2016