31 Aralık 2022 Cumartesi

UMUTLANMA ZAMANI

Yine zamanı sorguladığımız günlerdeyiz.

Başladığında uzun gibi gelen kocaman bir yıl daha bitmek üzere.

Yıllar yılları kovalıyor.

Zaman hızla akıp geçiyor.

Peki, bizlere karşılık beklemeden sunulan bu özel armağanın hakkını gerçekten verebiliyor muyuz dersiniz?

Yanıtlarınızı duyar gibiyim.

Belki bir kısmınız geçmiş yılların muhasebesini yapıyor; bir yandan bu satırları okurken.

Yine de umutla ve yeni kararlarla karşılayabileceğimiz yepyeni bir yıl var karşımızda.

Tek yapmamız gereken hiç kimsenin bu değerli armağanı gereksiz yere tüketmesine izin vermemek.

Peki nasıl?

Hayat her geçen gün daha da zorlaşıyor.

O yoğun hayat karmaşası içinde kendimizi dahi unutuyoruz çoğu zaman.

Farkındayım.

Evet zorluklar çok fazla yıpratıyor hepimizi.

Henüz daha biri bitmeden bir başka problem dikiliveriyor önümüze.

Bazı günler bir nefes alışı kadar kısa sürerken, bazı günler geçsin diye beklemede kalıyoruz.

Gelin görün ki hepsinde gün be gün o değerli hazineyi tüketiyoruz.

Geride hiçbir şey kalmadan hem de. Çünkü gerçekte yıllar içinde hatırlayabildiklerimizin sayısı o kadar az ki.

Ama her şey bir günde değişebilir.

Bir anda.

Bunun yolu da beynimizden geçiyor.

Eksik olan her ne varsa tamamen görünür hale gelmesi için çabalamak ilk şart.

Nasıl mı?

Memnun değilsek değiştirebiliriz.

Hızını ayarlayabiliriz.

Şansımızı deneyebiliriz.

Elbette bunlar için cesaretle adım atmaktan korkmamayı bilmemiz şart.

Peki hepsini yaptık diyelim.

Ya sonrası?

Sonrası mı?

Maalesef garanti değil.

Ancak hayat sonra yaşamak için değil ki.

Bu nedenle anların peşinde olmamız lazım.

Bir tebessüm.

Bir kucaklama.

Bir lezzet.

Bir melodi.

Bir renk cümbüşü.

Her ne olursa…

Kendimize verebileceğimiz en güzel hediye işte bu!

Hem de her gün anları biriktirmemiz gerektiğini hatırlatan bir hediye.

Çünkü o anları bulunca günler daha net ve açık olacak.

O anlarda kendimizi bulduğumuzu hissedeceğiz.

Eğer o anları biriktirmek için en uygun zamanı bekliyorsak işte fırsat.

Karşımızda yepyeni bir yıl.

Umutlanacağımız pek çok gün.

İçinde bin bir renkli anıyı biriktireceğimiz uzun bir zaman dilimi.

Fark ettiğimiz her renk bizim onu bulmamızı bekliyor sadece.

Daha fazla beklemenin kimseye faydası yok.

Şimdi harekete geçme zamanı.

Şimdi umutlanma zamanı.

Çünkü dolu dolu bir hayat, unutulan günlerden ibaret olmamalı.

Bakın Amerikalı düşünür ve yazar Ralph Waldo Emerson ne der;

“Bilgeliğin değişmez işareti, ortalıktaki mucizeyi görmektir.”

Mucize hepimizin karşısındaki zaman.

Yapmamız gereken; hayatın zorluklarının ve aynı zamanda kıymetinin farkında olarak; yaşamla elimizden gelen en tebessüm dolu ilişkiyi seçmek.  

Son sözlerim hepimize, güzel ülkemize ve dünyamıza gelsin.

Her anlamda sağlık dolu, bereketli, şanslı, anıları bol ve renkli, şifalı, huzurlu, mutlu, tebessümü ve sevgisi katlanarak artan NİCE YILLARIMIZ olsun hep BERABERCE.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

29.12.2022

 

 

 

 

15 Aralık 2022 Perşembe

YARATICILIĞIN BÖYLESİ (2/2)

Olay 16. yüzyılda ünlü ve varlıklı iki İtalyan ailesi arasında geçer.

Capuleti'ler ile Montecchi'ler.

Montecchi'lerin oğlu Romeo, Capuletilerin kızı Juliet'e ilk götüşte âşık olur.

Ancak aileler birbirine düşman olduğu ve bu birlikteliğe izin vermediği için iki genç gizlice nikah yapar.

Nikâhtan hemen sonra şehir meydanında bir kavga çıkar.

Araya giren Romeo, süregelen kan davası nedeniyle Juliet'in kuzenini öldürür.

Olayı duyan Capuleti ailesi intikam yemini ederken; Romeo kaçar. Ailesi ise Juliet'i Kont Paris'le evlendirmeye niyetlenir.

Juliet bu evlilikten kurtulmak için ilaç içerek ölü taklidi yapar.

Geri dönen Romeo, Juliet'in zehir içip öldüğünü sanır. Hiç düşünmeden kendisi de zehir içerek intihar eder.

Ancak ilacın etkisi geçtikten sonra uyanan ve Romeo'nun öldüğünü gören güzeller güzeli Juliet de canına kıyar.

Peki bu aşk hikayesi gerçekten yaşanmış mı?

Nasıl oluyor da Verona’nın simgesi haline gelen bu ev, her yıl binlerce turisti ağırlıyor

İşte burada yaratıcılık ve eldeki şansı kurnazca değerlendirme devreye giriyor.

Yerli halk Veronalı Cappello ailesinin evine, Juliet’in Evi demeye başlar. Nedeni öyküde Romeo’nun delice aşık olduğu Juliet’in soyisminin Capulet olup; Cappello ile benzerlik taşıması sadece.

Gelin görün ki zaman içinde bu fısıltı kulaktan kulağa öyle yayılır ki; geçmişi 13. yüzyıla kadar ulaşan Capuletilerin evi 1905'te belediye tarafından satın alınır.

1936 yılında restore edilir.

Shakespeare'in eserinden esinlenilerek tragedyadaki o ünlü balkon ilave edilir.

Sonsuz aşkı simgeleyen Jüliet’ in heykeli de evin tam önüne yerleştirilerek son nokta konur.

O tarihten sonra fısıltılar çok daha gerçek gibi algılanır.

Ve dünyanın dört bir yanından gelen aşıklar, aşkı arayanlar ya da evlenenler; bu minicik evi görmeden, balkonuna çıkmadan ve heykelin kalbine dokunmadan Verona’dan ayrılmaz.

Biliyoruz ki insan doğası gereği hep aşkı arıyor.

Yaşayanlar ve aşk acısı çekenler yeri gelip bin pişman olurken; aşkı hiç tadamayanlar içlerindeki umudu hiç ama hiç kaybetmiyor.

Öte yandan insan yaş alıp olgunluğa erdiğinde aşkın bambaşka bir boyutunu keşfediyor ki bence bu keşif hepsinden çok daha kıymetli.

Neden derseniz; farkındalık adım adım geliştikçe aşkın aslında yaşamın ta kendisini olduğu gerçeği gün yüzüne çıkıyor.

Sevgiyle ve aşkla kalın.

Belgin ERYAVUZ

28.09.2022

Kaynaklar: https://www.hurriyet.com.tr; https://tr.wikipedia.org; https://nereye.com.tr; https://steemit.com.

 

 

 

YARATICILIĞIN BÖYLESİ (1/2)


Deyim yerindeyse zamanı Orta Çağ’da durduran özel bir şehre gidiyoruz bugün.

Kuzey İtalya’nın en büyük ovası üzerine kurulmuş.

Milano ve Venedik şehirlerinin tam ortasında.

Kültürel, mimarî ve tarihi eserleri ile İtalya’nın önemli turizm merkezlerinden bir tanesi.

Doğal güzelliği ve sadeliği ise bir başka özelliği.

Adeta İtalyan Rönesansına tanıklık ediyor.

Üstelik tamamı UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alıyor.

İşte karşınızda romantik Verona.

İnanılır gibi değil ama en büyük turizm gelirini aşktan kazanıyor.

Hem de dünyanın en çok bilinen aşk hikayesine ev sahipliği yaparak.

Çünkü Romeo ve Juliet’in ölümsüz aşkının izlerini taşıyan ev; Verona’da görülecek yerlerin başında geliyor.

Burası “Via Cappello” Caddesi 23 numara.

Şehre gelen turistlerin en önemli ve neredeyse ilk durağı.

Bu minicik ev, evin balkonu ve önündeki Jüliet heykeli için her gün uzun kuyruklar oluşuyor.

Yani İtalyanlar ellerindeki o değeri müthiş bir fırsata dönüştürmeyi başarmış. Son derece yaratıcı davranmış. Haklı olarak meyvelerini topluyor.

Peki ya Romeo’nun evi nerede derseniz; Montecchi'lerin evi Capuleti'lerinkinden birkaç dakika uzaklıkta.

"Via Arche Scaliger" Caddesi üzerinde 4 numarada.

Ancak burası ziyarete açık değil ve Juliet'in evindeki ilgi burada yok.

Peki işin aslı ve gerçekler nasıl dersiniz?

Şaşırmaya hazırsanız; önce dünyaca ünlü aşk hikayesinin sayfalarını aralayalım.

Romeo ve Juliet; iki umutsuz aşığın kavuşamadan hayata veda ettiği müthiş bir tragedya.

İlk olarak 1524 yılında İtalyan şair Luigi da Porto tarafından kaleme alınır.

1591-1596 arasında İngiliz oyun yazarı William Shakespeare tarafından tiyatro oyununa dönüştürülür.

Şimdiye kadar yazılmış bu en büyük aşk hikâyesi ile ilgili hepimizin bildiği böyle.

Ancak gerçekler sonraki yıllarda keşfedilen ilginç bir durumla farklılaşır.

Nasıl mı?

Romeo ve Juliet’in aslında tam on dört yüzyıl önce anlatıla gelen bir hikâyenin versiyonu olduğu ortaya çıkar. Yani Romeo ve Juliet aşkı; aslında Shakespeare onu yazmadan en az bir yüzyıl kadar önce anlatılan bir öykünün kahramanlarıdır.

Hadi gelin bu ünlü aşk öyküsünü bir kez daha hatırlayalım.

(devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

28.09.2022

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...