25 Temmuz 2022 Pazartesi

TEK BİR HATA

 İnsanız hepimiz hata yapıyoruz.

Üstelik yeniden cesaretle denedikçe ve arada hatalar yaptıkça tecrübelerimiz artıyor.

Önümüzde uzanan yaşam yolundaki çakıl taşlarını tek tek temizleyebilmenin yolu bu olsa gerek.

Ama gelin görün ki hata yaptığımızı kabullenmek çoğu zaman zorluyor bizleri.

Karşımızdaki kişinin tek bir hatasını yakaladığımızda, hiç düşünmeden yüzüne vurmakta ustayız ama hepimiz. Üstelik hatasını affetmeyip işi yaşantımızdan tamamen silme noktasına kadar getirebiliyoruz.

Peki neden?

Oysaki hiç kimse mükemmel değil ve hatalar hepimiz için.

Bakın Kanadalı-Amerikalı bir kimyager ve yazar olan Orlando Aloysius Battista ne der?

‘‘Bir hata, siz onu düzeltmeyi reddedene kadar yanlışa dönüşmez.’’

Dolayısıyla herhangi bir hatayı yaptığımızda ve farkına vardığımızda; önce kabul edip, ardından düzeltme ve doğrusunu yapma şansı için uğraş verdiğimizde kazanan biz oluyoruz.

Böylece hem öğrendiklerimizin sayısı artıyor hem de sorunlarımızı çözmede ustalaşıyoruz.

Peki ama hatalara bakış açımız nasıl?

Bununla ilgili çok çarpıcı bir örnek paylaşmak istiyorum şimdi.

Günlerden bir gün okulda ders zili çalar.

Çocuklar telaşla sınıftaki yerlerini alır. Öğretmenleri ile o gün yapacakları matematik dersi için hepsi heyecanlıdır.

Derken öğretmen eline tebeşiri alır ve tahtaya dokuzlu çarpanları yazmaya başlar.

9x1 = 7

9x2 = 18

9x3 = 27

9x4 = 36

9x5 = 45

9x6 = 54

9x7 = 63

9x8 = 72

9x9 = 81

9x10 = 90

Yazmayı bitirdiğinde sınıfa döner. Öğrencilerini sakinlikle seyreder. Kendi arasında fısıldaşan ve gülüşen çocuklara bakar. Sabırla bekler.

Sınıfta sessizlik yeniden sağlandığında ise ilk işlemi özellikle hatalı yazdığını söyler.

Amacının tek bir hata karşısında, nasıl bir tavır takındıklarını kendilerine bizzat göstermek olduğunu belirtir.

Çocuklar durur ve düşünür. Gerçekten de karşılarındaki 10 işlem arasında sadece tek bir hataya odaklanıp, diğer doğruları yok saydıklarını fark ederler.

İşte bu basit örnekteki gibi; hepimiz aynısını defalarca yapıyor ve yapmaya devam ediyoruz. Gün gelip hata yapan olduğumuzda da bu yaptıklarımızı yaşıyoruz.

Oysaki insanı değerli olduğuna hissettirmenin içinde bu da saklı.

Baktığımızda gördüğümüz ve odaklandığımız şeyler, keşke sadece başarılar ve doğrular olsa.

O başarılar alkışlansa, yürekten desteklense; belki de yaşadığımız yer çok daha güzel bir dünya olurdu.

Öyle değil mi?

Burada söz konusu olan sürekli tekrarlanan, düzeltmeyi bir türlü kabule edemediğimiz hatalar değil elbette. Çünkü o sık tekrarlanan hatalar adeta göze kaçan kıymık misali can yakıyor. Önemli olan hataların yerleşmiş bir davranışa dönüşmemesi galiba. Çünkü hatalar yanlışa döndüğünde; gereken dersin alınıp o davranışı yaratan sebeple beraber düzeltilmesi şart oluyor.

Sözünü ettiğim tek bir hata.  

Ve o esnadaki bakış açımız.

Tek bir hataya odaklanıp onca doğrunun kolayca yok sayılması.

Bu hem kendimiz hem de etrafımıza bakışımızda önemli bence.

Tek bir hatada ne kendimizin ne de diğerlerinin onlarca doğrusunu yok saymadığımız sürece, çözüm odaklı yaşamayı kolaylaştırabiliriz.

Ne dersiniz?

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

26.08.2021

Kaynaklar: https://en.wikipedia.org; https://www.dunya.com; https://www.bbc.com.

 

 

 

14 Temmuz 2022 Perşembe

KAPININ ÖNÜNDE DEĞİŞEN HAYATLAR(2/2)

Yeniçeri düşünür, taşınır. Kilise dışına çıkabilmenin tek yolunun bu olduğunu anlayınca papazın teklifini kabul eder.

Koruma altında olduğu kilisede Hıristiyan olur. Ve sonunda, zor zamanında kendisini koruyan o kapıdan dışarıya adım atar. Halkın arasına karışır. Kalan ömrünü unutulduğu bu kasabada geçirir.

Kalın kaşlı, pala bıyıklı, güçlü kuvvetli bu yeniçerinin ismi Ali’dir.

Din değiştirdikten sonra kendisi ‘’Lambach’lı Ali’’ anlamına gelen “Ali Lambacher” olarak anılır.

Hatta özel bayramlarda; kilise kapısının açıldığı, flama ve bayraklarla kilise dışına çıkıldığı ve kasaba halkının sokaklarda eğlendiği zamanlarda; en önde  Lambach Kilisesi’nin flamasını hep Ali Lambacher taşır.

Zamanla kasaba halkı tarafından sevilir ve benimsenir.

Öyle ki bir zamanlar Ali’ye kucak açan Lambach kilise kapısının üstündeki bir rölyefte kalın kaşlı, pala bıyıklı bir Aziz olarak ölümsüzleştirilir.

İlerleyen zamanlarda Lambach Kilisesi’nin bahçesi iki ayrı okula misafirlik eder.

Bunlardan bir tanesi bir rahip okulu, diğeri ise yetenekli öğrencilerin eğitim gördüğü bir resim okuludur.

Dolayısıyla burada okuyan öğrenciler için de kilise kapısı önemlidir.

Tıpkı Lambach’lı Ali gibi.

Küçük yaştaki çocuklar girdikleri bu kapıdan aldıkları eğitimle ayrılır.

Derken günlerden bir gün; kilise kapısının ardındaki avluya kaçak olarak çıkan 11 yaşındaki bir öğrenci, sigara içerken rahiplere yakalanır.

Son derece katı disiplinli rahipler çocuğu affetmez. Aralarında çabucak bir toplantı yapıp çocuğun okuldan atılmasına karar verir.

Kilise kapısının önüne itile kakıla çıkarılan öğrenci, af dileyip pişmanlığını dile getirse de maalesef sonuç değişmez.

Peki bu öğrenci kimdir dersiniz?

Bir zamanlar zalimlikleri ile tüm dünyayı kasıp kavuran ve yaşamı boyunca geçmişinden nefret duyan kanlı bir diktatör.


Adolf Hitler.

İşte bir kapı ve o kapının iki kişiye farklı etkisi.

Her ikisinin de hata paydaları var, ama gelin görün ki sonuçlar bambaşka.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

10.05.2022

 Kaynak: Sunay Akın araştırmaları, https://listelist.com; http://rehberleo.com; https://bruckemagazin.at;  https://www.webtekno.com.

 

 

 

                                                                                                                                                                                                                                               

 

 

 

KAPININ ÖNÜNDE DEĞİŞEN HAYATLAR(1/2)

Öyle kapılar var ki o kapıdan içeri giren ayrı, çıkan ayrı bir kader yaşıyor.

İşte size söz edeceğim gerçek yaşam öyküsünde de böylesi bir kapı var ana unsur olarak.

Bir kilise kapısı.

Yer Yukarı Avusturya-Linz-Wels Bölgesine bağlı Lambach.

Orada tarih sayfaları arasında görülen iki karakter var.

Kim olduklarını merak edenler için gelin, tarihin tozlu sayfalarını yavaş yavaş karıştırmaya başlayalım.

Osmanlı Devleti’nin en şaşalı dönemlerindeyiz.

Viyana’yı kuşatmak amacıyla yola çıkan Osmanlı ordusu; yakınlardaki kasabalara küçük birlikler bırakarak yola devam eder. Kuzey Viyana yakınlarındaki Lambach’ta bunlardan biridir.

Orada önlem amacıyla bırakılan bir grup yeniçeri; yakında gelecek zaferden oldukça emin; şarap içip gelecek güzel haberi beklemeye başlar.

Ne yazık ki beklenen galibiyet ve kutlama gelmez. Yerine Osmanlı ordusunun yenilgiye uğradığı haberiyle karşılaşırlar.

Osmanlı ordusu geri dönerken, kasabalara bırakılan askerlere de geri dönüş için hazırlık haberi ulaştırılır.

Kasabalara bırakılan küçük birliklerin hepsi geri dönüşe hazırken; içlerinden bir tanesine bir türlü ulaşılamaz. Her yer didik didik aranır ama nafile. O yeniçeri bulunamaz.

Hal böyle olunca Lambach’taki birlik, bir eksikle oradan ayrılmak zorunda kalır. Çünkü daha fazla bekleyecek zamanları yoktur.

Osmanlı ordusu hızla gerisin geri dönerken; geride kalan ve bulunamayan o yeniçeri, içtiği şarapların etkisiyle ertesi sabah sızdığı yerden kalkar. Silahlarını toplar ve silah arkadaşlarını aramaya koyulur.

Lambach kasabasını sokak sokak tarar. Uğradıkları bozgundan ve geri çekilmeden haberi yoktur. Bu nedenle kendisine düşmanca bakanların bu davranışına akıl sır erdiremez.

Derken kasaba halkından bazılarının saldırısına uğrar. Can havliyle yolun hemen başındaki kiliseye sığınır.

Durumu gören kilise papazı yeniçeriyi kilisesinde saklar. Ardından halkın sakinliğini koruduktan sonra, ona kilisede kalabileceğini söyler.

Durumun vehametini anlayan ve yabancı bir ülkede yalnız başına kalan yeniçeri kendisine kapısını açan bu kilisede bir süre yaşar. Unutulmuş olmanın verdiği yürek acısıyla sokağa çıkamaz.

Öyle böyle derken zaman su gibi akar.

Tam iki yıl kilise kapıları ardında yaşayan ve bu arada biraz Almanca öğrenen yeniçeri, papaza artık dışarıya çıkmak istediğini söylediğinde oldukça ağır bir şartla karşılaşır.

Dinini değiştirip Hıristiyan olmalıdır.

Peki olur mu dersiniz? (devamı 2/2’ de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

10.05.2022

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...