21 Ekim 2021 Perşembe

GERÇEĞİN AÇIĞA ÇIKIŞI

 Muhteşem bir yağlı boya tablo bugünkü yazımın konuğu. 

Yapıldığı yıllardan günümüze, insanlık tarihinde değişen hiçbir şeyin olmadığının yalın görüntüsünü taşıdığı için ilgimi çekti.

Öylesine net, öylesine güzel özetliyor ki anlatılmak isteneni. 

İnsanın baktıkça bakası geliyor.

İşte bunun için ressamların duygu dolu yaşamında, renklerin albenili dansına davet etmek istedim hepinizi.

Yıl 1896.

Yer Paris.

Ressam Jean-Léon Gérôme.

Fransız ressam, heykeltıraş ve aynı zamanda öğretmen olan Gérôme; Paris’teki eğitiminin ardından dünyanın pek çok ülkesini ve ünlü şehirlerini gezer. Floransa, Roma, Vatikan, İstanbul, Mısır, Kudüs, Şam gibi egzotik yerlerden fazlasıyla beslenir. 
Oralardan aldığı ilham ile yaptığı tarihsel ve oryantalist stildeki eserleri dünya çapında ses getirir.

Şimdi gelelim bugünkü yazıma konu olan ünlü tablosuna.

İsmi “İnsanlığı Utandırmak için Kuyusundan Çıkan Gerçek- Gerçeğin Açığa Çıkışı’’

Ressamın tablosuna ilham kaynağı olarak iki farklı bilgi var araştırma kaynaklarında.

Bunlardan bir tanesi; fotoğrafçılık sanatının ortaya çıkmasıyla alakalı. Çünkü kaynaklar; fotoğraf sanatıyla gerçeklerin daha yalın bir şekilde gözler önüne serildiğini düşünen ressamın; böyle bir tablo ile gerçeklerden kaçınılamayacağını anlatmak istediğini savunuyor.

Diğer bilgi ise halk tarafından "Gülen Filozof" olarak da bilinen; dönemin ünlü felsefecilerinden Demokritos’un unutulmaz sözü ile ilgili.

‘’Gerçek bir kuyunun dibindedir.’’

İşte buna inanan kesimler; ressamın kuyunun dibinden nihayet çıkan gerçeği resmettiğini belirtiyor ki; bu tez bana daha yakın geldi. Kaldı ki tablonun ismi de bunu destekliyor sanki.

Şimdi gelelim tablodaki efsaneye.

Bunun için hayli eskilere 19. yüzyıla kadar gitmemiz lazım.

Efsane bu ya; günlerden bir gün gerçek ve yalan buluşurlar. Hava güneşi içmişçesine pırıl pırıldır. Yalan kendisinden beklenmeyecek bir şey yapar ve havanın çok güzel olduğunu söyler.


Gerçek bu sözlere temkinli yaklaşır. Önce yalanın gözlerine sonra da gökyüzüne bakar. Gün gerçekten de öylesine güzel, öylesine ışıltılı doludur ki.

Yalan belki de ilk defa doğruyu söylemektedir.

Buna hem şaşıran hem de sevinen gerçek, günün neredeyse tamamını yalanla beraber geçirir. Aralarındaki sohbette ise sadece doğrular onlara eşlik eder.

Günün sonuna doğru, yalan vardıkları bir kuyunun kenarında durur.
Kuyunun içindeki su tertemizdir. Beraberce bu güzel suda yüzmelerini önerir.

Yalanın doğru söylemesinin şaşkınlığını bir türlü üzerinden atamayan gerçek, suya 
bakar. Hatta eğilip hafifçe dokunur. Su gerçekten de kendilerini yüzmeye davet edecek kadar güzeldir.

Beraberce giysilerini çıkarır ve kuyudaki suya girerler. Yüzmeye başlarlar.

Gerçek artık yalanın sözlerine inanması gerektiğini düşünürken suyun keyfini çıkarmaktadır.

Ancak o da nesi?

Yalan aniden sudan çıkar.

Gerçeğin giysilerini giyer ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşır.

Gerçek ne olduğunu anlayamaz.

Yalana inandığı için kendisine kızar. Amacı yalanı bulmak ve giysilerini geri almaktır. Sudan çıkar. Elinin eriştiği, ayaklarının götürdüğü her yere bakar.

Ama giysileri olmadığı için gittiği yerlerde hor görülür. Etrafındaki öfkeli bakışlar onu geldiğine pişman eder. Hiçbir yerde kabul görmez. Çünkü o güne değin hiç kimse böylesi bir gerçekle karşılaşmamıştır.

Gördüğü hoyratça tutumlar karşısında üzülen gerçek, çıktığı kuyuya geri döner ve sonsuz dek ortadan kaybolur.

Peki o sıralarda yalan ne yapmaktadır dersiniz?

Kuyudan çıkıp, gerçeğin giysilerini üzerine giydiği andan günümüze değin; içimizde bizimle beraber yaşamaktadır. Katıldığı her olayda ve durumda gücünü kullanıp; herkesle oynamakta, onları ustalıkla kandırmaktadır.

Çünkü dünyanın hiçbir zaman yalın gerçekle karşılaşmak istemeyeceğine sonuna kadar emindir. Çünkü dünya ve içindekiler yalanın etrafında dönmekten ve hatta kandırılmaktan memnundur.

Hiç kimse yalın gerçeğin vereceği acıdansa; yalanın bazen gri, bazen, siyah bazen de pembe toz bulutundan dünyaya bakmaktan rahatsızlık duymaz.

İşte söz konusu yağlı boya tablo bu efsaneyi resmeder. 

Yalın ve açık bir şekilde bize yalın gerçeği gösterir.

Dikkat ederseniz ne kadar da güzeldir gerçek. Tek kusuru yalın olmasıdır ki bu da zaten olması gerekendir aslında.

İşte bu yüzden tablonun ismi “İnsanlığı Utandırmak için Kuyusundan Çıkan Gerçek’’ tir.

Tablodaki ana düşünce, aktarılmak istenen ana nüanslar öyle net açıklıyor ki her şeyi…

Hangimizin yüzü yalın gerçekle karşılaştığında kızarmaz ki?

Böylesi durumlarda ruhu oradan bucak bucak kaçmasını  fısıldamaz ki?

Ama ne olursa olsun gerçekler hep bizimle.

Tıpkı Henry Huxley’in dediği gibi;

‘’Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.’’

Peki var olduklarını bilip de yokmuş gibi davranmak da neyin nesi?

Gelin cevabı ünlü yazarımız Cenap Şehabeddin versin.

‘’Gerçekleri güneşe benzetirler doğrudur, gözlerimizi yakarlar korkusu ile çok defa bakamayız.’’

Bence haksız da sayılmaz.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

16.09.2018

Not: 1- Beni bu tablodan haberdar ederek araştırmama vesile olan Sevgili arkadaşım Vildan Ergen’e çok teşekkür ediyorum.
Not: 2- Maalesef yazıma konu olan tabloyu koyamadım. Çünkü iki sene önce o tabloyla beraber koyduğum da bloğum uzun bir süre kapatıldı. Merak edenler arama motorları yardımı ile bu muhteşem tabloyu inceleyebilir.



10 Ekim 2021 Pazar

İS ve KURUMA BULANMIŞ ÇOCUKLAR(2/2)

Büyük yaşta çocukların dar bacalara sığması zor olduğu için; zaman zaman bu yaş sınırı 4 yaşın altına bile indirilir.

Şömine önünden dar bacanın içine sokulmaya zorlanan çocuklar; daha bacaya girmeden korkmaya başlar.

Ailelerinden ayrılmanın üzüntü ve zorluğu; baca süpürgesi olarak zorla sokuldukları ve nefessiz kaldıkları yerde; yaşadıkları dramın yanında hafif kalır maalesef.

Baca süpürgesi çocuklar dirsek, bacak ve sırtlarını kullanarak bacanın içinde nefes alamadan ilerler. Ellerine tutuşturulan ve çoğu zaman ucu yanan süpürgelerle yukarıya doğru tırmanmaya çalışır.

Tam zirveye ulaştıklarında ise kayarak kendilerini aşağıya bırakır ve süpürdükleri kurumu toplayıp ustalarına verir. Onlar da toplanan kurumları satarak para kazanır.

Peki ya bizim köle çocuklar?

Onlara tek kuruş bile verilmez.  

Sadece karınları doyurulur. Gelin görün ki beslenmeleri bile bilerek gereğinden az yapılır ki; çocuklar hep küçük ve çelimsiz kalsınlar. Dolayısı ile baca temizleme işi aksatılmadan yürütülsün.

Minicik yavruların o daracık, karanlık yerde yaşadıkları korku dolu travmayı anlamamız mümkün değil elbette.

Ama bilinen bir gerçek var ki o da bu işte kullanılan çocukların sağlıkları.

Bu ağır ortamda is ve kuruma bulaşan çocukların gözlerine ve minicik ciğerlerine kurum dolar.

Henüz gelişme çağının başında oldukları için kemikleri tam gelişemez.  Bu nedenle baca süpürgesi çocuklarda bedensel şekil bozuklukları, göz iltihabı ve akciğer hastalıkları baş gösterir.

Yaşam ömürleri hayli kısa olur.

Daha da acısı bacada sıkışıp kalan ve orada nefes alamadığı için hayatını kaybeden çocukların varlığı. Ya da işleri hızlandırmak isteyen ustalarının alt tarafta yaktıkları ateş çukuruna düşüp yanarak ölen çocuklar.

Tam 209 süren bu sancılı süreçte; ara ara çocukların çalışma şartları iyileştirmeye çalışılmışsa da hiç birinden maalesef kesin sonuç alınamamış.

Ta ki 1875 yılında bir hastane bacasında sıkışıp kalan o çocuğa değin.

Dar ve kirli bacadan kendi çabası ile çıkamayınca, yetkililerin hastane duvarını yıkıp ulaşmaya çalıştığı George hayatını kaybeder. Gündemi uzun süre meşgul eden bu son olayda ustasına ağır bir ceza verilir.

En nihayetinde çocukların baca temizleme işinde kullanılması İngiliz parlamentosu tarafından yasaklanır.

İşte böyle bir dram eşlik etti bugünkü yazıma.

Biliyorum böylesi dramlar yaşam enerjimizi etkiliyor. Ancak hep savunduğum gibi gerçekler her zaman bilinmeli ve paylaşılmalı.

Anlayışın, empatinin, saygının sevgi ile harmanlandığı ve tüm canlılarının tebessüm ettiği bir dünya dileğimle.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

30.06.2021

Kaynaklar: https://tr.wikipedia.org; https://bigenc.org; https://www.sweepsmart.co.uk; https://www.ranker.com.


İS ve KURUMA BULANMIŞ ÇOCUKLAR(1/2)

Teknolojinin henüz tam olarak gelişmediği yıllarda; insanlar ısınmak amaçlı yaktıkları şömine ve sobaların baca temizliğinde büyük sorunlar yaşar.

Şimdi sizinle paylaşmak istediğim konu tam da bununla alakalı.

Her şeyde olduğu gibi baca temizlemenin de kendi içinde bir tarihi olmuş.

Ama o tarihte yaşananlar maalesef gözyaşı ile yoğrulmuş.

İngiltere’de yaklaşık 200 yıl boyunca; evet yanlış okumadınız 200 yıl boyunca; minicik çocuklar zorla baca temizliğinde kullanılmış.

Hem de baca süpürgesi olarak.

İşte İngiliz çocuklarının 200 yıl süren kabus dolu yaşamları.

2 Eylül 1666 yılının Pazar günü Londra’da büyük bir yangın çıkar. Kentin neredeyse tamamını etkisi altına alan bu büyük felaket 5 Eylül Çarşamba gününe kadar sürer. Ve Londra, tarihindeki bu büyük yangından çok sarsıcı hasarlar alır.

Kayıtlar 13.200 evin, 87 mahalle kilisesinin, birçok resmî kurum binasının kül olduğunu belgelerken; kent sakinlerinin neredeyse yüzde sekseninin bu yangında evini kaybettiği anlaşılır.

Bacasız, açık ocak ve şöminelerle dolu tahta evleri, geceleri mumlu aydınlatmaları ve yanıcı madde dolu depoları nedeni ile aslında yangınlar; o ana kadar Londra'da oldukça alışılmış olaylardandı.

Ancak felaketin Londra'ya ve halkına etkileri bu denli ağır olunca; yetkililer, böylesi büyük yangın afetinin bir daha yaşanmaması adına; kenti yeniden güvenli binalarla imar etmeye girişir.

Ahşap binalar yasaklanır. İnşaat yönetmelikleri yeniden düzenlenir.

Mevcut ev bacalarının eskisine oranla daha dar (ortalama 45cm) olarak inşa edilmesi kararlaştırılırken; düzenli baca temizliği yapılması zorunluluğu getirilir.

Böylelikle başlayan baca temizleme işinde çalışan ustalar, büyük bir kabusun fitilini ateşler. Çünkü baca süpürgesi olarak kimi kullanacaklarını en başından belirlemişlerdir.

Önce yoksul bölgelerde yaşayan ailelerin 6 yaşına bile varmamış minicik çocukları çırak olarak satın alınır. Yoksulluk dar boğazında kıvranan ailelerden işin gerçeği saklanır.

Böylece çocuklar is ve kurum dolu bacalarda köle olarak çalıştırılmaya başlanır. (devamı 2/2’de)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

30.06.2021

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...