Vücuda
alınan bir maddenin gerçekten işe yarayacağına inanıldığı zaman yaşanan olumlu etki
olarak açıklıyor uzmanlar. Yani işe yaraması için şifalanacağına, iyi olacağına
hem beynen hem de kalben inanmak gerekiyor.
Plasebo,
Latince kökenli bir kelime.
Anlamı
öyle güzel ki.
‘Hoşnut
etmek’ demek.
İlk
kez 14. yüzyılda ölülerin ardından para ile ağlayan kişiler için kullanılmış.
Rönesans dönemi ile birlikte hekimler arasında kullanılmaya başlanmış. 19. yüzyılın başlarında ise “hastayı
iyileştirmekten çok memnun etmeye yarayan tedavi yöntemi” açıklaması ile tıp
sözlüğünde yer bulmuş.
Dünya
Savaşları sırasında yaşanan ilaç kriziyle yeniden gündeme gelmiş. Sonraki
yıllarda yapılan klinik çalışmaları ile de tıp dünyasında kendisine haklı bir yer
edinmiş.
Araştırmacıların
yaptıkları çok sayıdaki farklı deney; bir kişinin gerçekten iyileşeceğine
kalben inanmasının ve yarattığı pozitif enerji dolu düşüncenin çok önemli
olduğunu kanıtlıyor.
Plasebo
etkisi ile acılar diniyor, ağrılar azalıyor. Hastalar kendilerini çok daha iyi
hissediyor. Adeta sihirli bir el
dokunuyor.
Öncelikle
iyileşme beklentisi artıyor. Var olan endişeler hafifliyor. Artan olumlu
düşüncelere bedenimiz de olumlu yanıt veriyor. Beynin ödül mekanizmaları
tetiklendiği için olası şikayetler azalıyor. Şartlı öğrenmede de bu etki
oldukça güçlü olarak beliriyor. Özellikle ağrı tedavisinde ve psikosomatik
hastalıklarda.
Örneğin
ağrıları ancak morfinle dindirilen hastalara haftanın dört günü yüksek dozda
morfin verilirken; bir gün sadece tuzlu su veriliyor. Tuzlu suyun verildiği gün
de ağrılar morfin uygulandığı günlerdeki gibi hafifliyor.
Yapılan
deneyler, gerçek ilaçlarla plasebo arasındaki farkın etki süresinde ortaya
çıktığını gösteriyor. Gerçek ilaçların etkisi uzun sürerken, plasebo etkisi
daha kısa sürüyor. Yine de olumlu yanları nedeniyle deneylere, araştırmalara
son hızla devam ediliyor.
Günümüz
ilaç şirketleri ürettikleri ilaçların renklerinde de plasebo etkisini
yakalamayı ihmal etmiyor. Bu amaçla hapların rengi özenle seçiliyor.
Genellikle
zihinsel veya fiziksel fonksiyonların iyileşmesini sağlayan haplarda kırmızı,
sarı veya turuncu renkler; uyku haplarında yatıştırıcı etkisi nedeniyle mavi
veya yeşil renkler; kalp gibi ciddi hastalıklarda pembemsi hafif tonda renkler
kullanılıyor. Yine yapılan araştırmalarda ilaçtansa enjeksiyonun daha etkili
olacağı inancı gündemde tutulurken; yüksek fiyatlı ilaçların diğerlerinden daha
iyi olduğu sanrısı piyasadaki rekabeti de körüklüyor.
Nosebo
da Latince kökenli bir kelime.
Zarar
vermek anlamına geliyor.
Bu
sefer herhangi bir olumsuz etkisi olmasa bile alınan ilacın sağlıklarına iyi
gelmeyeceği, kötü yönde etki edeceğine inancı söz konusu. Hal böyle olunca; zaten
endişeye meyilli bünyemiz, korkulara açık kalbimiz beynimizi kolayca kandırıyor
ve bu inançla hastalık belirtileri görülmeye başlıyor.
Bu
nedenle nosebo tepkisi plasebo etkisinden çok daha yaygın olarak görülüyor.
Nosebonun
varlığı ilk başlarda olumlu ikiziyle bir arada kabul edilirken, sonraki
yıllarda birbirlerinden tamamen ayrı tanımlanmaya başlamış.
Herhangi
bir hastalık için verilen bir ilacın yan etkilerini okuduğumuzda hissettiğimiz
olası diğer olumsuz etkiler gibi.
Her ne şekilde olursa olsun kötü duygular beslemek zaten var olan enerjimizi azaltıyor. Bu ise hastalık karşısında güçlü durmamızı engelliyor. Bu nedenle nosebo etkisinin hafife alınmaması gerekiyor gibi duruyor. Zaten yapılan bazı deneylerdeki ölümcül sonuçlar da bunu kanıtlıyor. Yapılan yanlış teşhis sonucu kaybedilen hastalar maalesef bunlardan birkaçı.
Plasebo
ya da nosebo.
Sadece
bir yanılsama değilse; işin ucunda gerçekten iyileşmek ya da ağırlaşmak varsa
zihnimizin ve kalbimizin bizimle hep dost kalması gerekiyor. Onu sevgiyle,
umutla, yüksek dozda olumlu beklentilerle canlı tutmak bu nedenle önemli.
Sağlıklı
ve mutlu bir yaşam için en azından bunu yapabiliriz diye düşünüyorum.
‘’Eğer
istediğin olmazsa acı çekersin. Eğer istemediğin bir şey olursa yine acı
çekersin. Hatta istediğin şey tam olarak olsa da yine acı çekersin, çünkü onu
kaybetme riskin vardır. Zihin böyle belalı bir şeydir. Değişimden özgür olmak
ister. Hayatın koşullarından ve ölümden özgür. Fakat değişim hayatın kanunudur.
Ne kadar dirensen de bu gerçeği değiştiremezsin.’’
O
halde olumluya doğru değişim en güzeli.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
28.08.2019
Kaynaklar:
https://onedio.com/haber; https://www.bilgiustam.com; https://t24.com.tr; http://meydangazetesi.org.
Geçen gün oğlumun başı ağrıyordu. O ağrı kesici vereceğimi sanıyordu. Oysaki ben ona vitamin verdim. Başının ağrısının geçtiğini söyledi. Oysaki ben ona ilaç vermemiştim:)
YanıtlaSil