4 Kasım 2025 Salı

İKİNCİ YAŞAM UMUDU mu? (2/3)

Donma ve yeniden dirilme olayı 20 Aralık 1980 günü, havanın -30 derece olduğu bir gece; Minnesota’da yaşanır.

19 yaşındaki Jean Hilliard, karla kaplı yolda arabasıyla evine giderken, birden sürüş kontrolünü kaybeder.

Arabasıyla çukura saplanır. Kazada yaralanmaz, ancak ne yaparsa yapsın arabasını çukurdan çıkaramaz.

Sonunda yol bilgisine güvenir ve tanıdığı arkadaşından yardım istemek amacıyla dışarıya çıkıp karda yürümeye başlar. Ancak soğuk nedeniyle hedefine yaklaşsa da fazla ilerleyemez ve yaşadığı aşırı yorgunluktan dolayı olduğu yere yığılır.

Ulaşmaya çalıştığı arkadaşı tarafından bulunduğunda, komple donmuş haldedir.

Kısa sürede olay yerine gelen ambulansa alındığında nabız ölçümü elle yapılamaz, çünkü donmuş bedende damar bulunamaz.

Bu nedenle kullanılan ölçüm cihazı nabzın dakikada 6 defa attığını gösterir.

Hillary yaşama tutunmuştur. Hatta donmuş halde dakikada 2-3 defa nefes alıp verdiği gözlenir.

Bu arada vücut sıcaklığı ölçülemez. Beden sıcaklığının 26 derecenin altında olduğu varsayılır.

Hemen gerekli müdahale yapılır. Beden sıcaklığı artmaya başladığında vücuda sıvı girişi sağlanır.

Hilliard, hastanede birkaç gün yatar ve tamamen iyileşerek yaşamına geri döner.

Buradan hareketle kriyonik teknolojisine dönersek, sonuçlar hakkında umudumuz artar mı dersiniz?

Kriyonik alanında çalışan araştırmacılar; kalbin atmayı bıraktığı yasal ölümde, geride kalan küçük hücresel beyin fonksiyonlarını korumayı ve gelecekte diriltmeyi baz alıyor. Yani bu teknoloji, soğuk bir havada donan bir kişiyi diriltmekten oldukça farklı.

Burada insan vücudu kademeli olarak -196 dereceye kadar soğutuluyor. Böylece uzun süre korunan bedenin, zamanı geldiğinde yine kademeli olarak ısıtılarak diriltilmesi planlanıyor.

Gelin görün ki temel bir sorun söz konusu.

Çünkü hücreler, donduğunda büzüşüyor. Hal böyle olunca buna bağlı olarak tuz konsantrasyonu artıyor.

İlerde hücreler çözüldüğünde normal fonksiyonlarına dönüp dönmeyeceği konusu oldukça şüpheli. Ek olarak, gerek hücre içinde gerekse arasında oluşan buz kristallerinin, hücreler arası iletişimi bozacağı için organların normal çalışmalarını etkilemesi  gerçeği var.

Şu anki teknoloji ve bilgilerle.

Belirsizlik ve yanıtsız pek çok soru olsa da, gelecekte hepsi tek tek aydınlığa kavuşacak diye düşünüyorum. (devamı 3/3’te)

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

12.07.2025

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...