İlk defa duyduğum ve içeriğini öğrendiğimde düşünmeden edemediğim bir kelime hipertimezi.
Dünyada
son derece nadir görülen nöropsikolojik bir durumun ismi.
Yunanca
‘hyperthymesia’ dan türetilmiş.
Anlamı
‘aşırı hatırlama’.
Günümüzde
yaygın olarak görülen bir demans türü olan Alzheimer hastalığının ( beyin
hücrelerinin yok olmasına neden olan ilerleyici bir nörolojik hastalık) tam
tersi.
Bu
hipertimestik sendromda üstün bir otobiyografik hafıza söz konusu.
Böylece
kişiler geçmişine yönelik olayları, deneyimleri; normal insanlardan çok daha
fazla hatta hayatının çoğunluğunu kapsayacak derecede; hatırlıyor.
En belirgin iki özelliğine göre; kişi kendi kişisel geçmişi hakkında düşünmeye anormal miktarda zaman harcıyor. Ancak bunu yaparken farkında olmadan beyninin olağanüstü kapasitesini tam olarak kullanıyor.
Dünya
genelinde hipertimezi sendromu yaşayan kişi sayısı net olmamakla beraber,
kaynaklar sadece 20-30 kadar olduğunu gösteriyor.
İlk
başta insana hoş bir durum gibi gözükse de aslında yaşayan insanlar için tam
bir kabus niteliğinde.
Düşünsenize
beyniniz hiç durmuyor, üstelik sürekli geçmişte yaşayıp, ilgili ilgisiz pek çok
ayrıntıyı önünüze koyuyor.
Beynin
çalışması kontrol edilemiyor.
Konuyla
ilgili kaynaklara göre; hipertimezi sendromu yaşayanlar kendilerine bir tarih
verildiğinde, o gün yaşadıklarını mükemmele yakın ayrıntılarla hatırlıyor. Buna
ek olarak, o tarihin hangi güne denk düştüğünü ve o tarihte kişisel bir bilgi
olup olmadığı da hafızalarına hemen geliyor. Buna kişisel öneme sahip kamusal
etkinlikler de dahil.
Bu
kabus gibi hatırlama özelliği nedeniyle, hatırladıkları acı tatlı anıları
tekrar tekrar yaşıyor gibi oluyor; haliyle yıpranıyorlar.
Aşırı hatırlama sendromu ilk olarak kırk altı yaşında Jill Price isimli bir Amerikalıda görülür.
Sekiz
yaşından itibaren yaşadığı olayları her anıyla ve ayrıntısıyla neredeyse dakika
dakika hatırladığı için; doktorlar tarafından bu durum ciddiyetle araştırılmaya
başlanır.
İlk
kapsamlı inceleme 2006 yılında yapıldığında ise kişilerin beyinlerindeki
depolama bölümünde olağanüstü bir kapasiteye rastlanır. Bu kapasitenin duygusal
zekadan sorumlu amigdala bölgesi ile ilişkili olduğu ortaya çıkar.
Sonraki
yıllarda ilerleyen çalışmalarla, sağ amigdalanın normal boyutundan daha büyük
olduğu gözlemlenir.
İşte
aşırı hatırlama, hiç unutamama bu sayede gerçekleşir.
Sendromdan
şüphelenen kişilerde bu tarz belirtilere ve beynin görüntüleme yöntemlerine
bakılarak bir tespit yapılıyor olsa da tam bir tedavisi yok maalesef.
Genelde uzun süreli ilaç tedavisi uygulanırken, ek olarak terapilerden de yararlanılıyor. Çünkü her şeyi gerekli gereksiz tüm detayları ile sürekli hatırlama durumu; psikolojik yıpranmalara, zihin yapılarında bozulmaya ve hayat kalitesinin ciddi anlamda düşmesine sebebiyet verebiliyor.
Günümüz
araştırmacıları; dünya genelinde çok az sayıda kişide nadir olarak görülen bu
durum için daha çok araştırmaya ve bilimsel çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
17.07.2025
Kaynaklar:
https://www.epsikolog.com; https://www.memorial.com.tr.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder