Geçenlerde
çok sevdiğim kitapçı raflarında gezinirken, bir kitap gülümsedi adeta bana.
İsmi
TADINI ÇIKAR.
Dünyaca
ünlü Zen ustası Vietnamlı Budist Thich Nhat Hanh ile Harvard beslenme uzmanı
Dr. Lilian Cheung tarafından kaleme alınmış.
Sayfaları
karıştırdığımda keyifli satırlarla karşılaştım. Aslında günümüz dünyasının en
büyük sorunu olan kilo problemine çözümler öneriyor. Ama beni etkileyen kısmı;
yaşamdan alacağımız zevk ve tatminle ilgili gösterdiği yollar.
Bir
türlü kıramadığımız alışkanlıklarımızı nedeyse gözümüze sokuyor. Onları yeniden
düşündürürken, yiyeceklere bile farklı bakmamıza vesile oluyor.
Nasıl
mı?
Farkındalıkla.
En
sevdiğim meyvelerden elmayı da örnek vermesi beni benden aldı adeta. Her gün
keyifle ısırdığım o güzelim elmaları nasıl da farkında olmadan yediğimi
anladım.
Diğer yemekleri hiç söylemiyorum. Bir telaş, bir koşturma içinde yenen
yemekler. Silinip süpürülen tabaklar.
Belki
de çalışma hayatının verdiği alışkanlık. Hep bir acelecilik hali içindeyiz. Bir
yere, bir işe, birisine yetişme telaşı. Çocuğumuzu okula yetiştirmek, oradan
işe koşmak, öğlen arasında ev için bir şeyler almak adına tabirimi mazur görün,
üstün körü tıkınmak. Akşama ise tüm ev halkına iyi bir şeyler yapma telaşı
sararken içimizi; yorgunluktan tükettiğimiz lokmaları fark edenimiz o kadar az
ki.
Ne
tadını alıyoruz, ne tuzunun farkındayız. Bazen saatler süren hazırlık, beş
dakika içinde midemize inmiş oluyor. Hal böyle olunca farkındalıktan fersah
fersah uzakta; kendi kayığımızda debelenip duruyoruz adeta. İçinde olduğumuz o
güzelim denizin farkında olmadan. Kokusunu, rengini duyumsamadan.
İşte
şimdi bunu kıralım istiyorum beraberce.
Bir
elmayla başlayalım işe, tıpkı kitaptaki gibi. Çünkü eğer farkına varabilirsek,
sadece bir elmada saklı dünyayı keşfedeceğiz.
Elmayı
farkında olarak yiyelim. Aheste aheste. Tadına, kokusuna, ağzımızda patlayan
lezzet taneciklerinin içimize sinmesine zaman tanıyarak.
Ne
dersiniz?
Uzmanların
ortak görüşüne göre; bedenen sağlıklı yaşamanın altın kuralı
FARKINDALIKla yemek
ve içmek.
Farkındalıkla!
Ama nasıl?
Farkındalığın
bilimsel tanımı hayli uzun. ‘’Herhangi bir kanı ya da önyargı olmaksızın,
içinde bulunduğu ANda neler olduğunun tam olarak bilincinde olmak; kendi
içimizde olup biten ve çevremizde meydana gelen HER ŞEYİN AN be AN farkında
olmak.’’ demek.
Bir
şeyin farkında olmak içinse BİR Anlığına, tam anlamıyla ANI yaşamayı ve o şeye
derinlemesine bakmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Önce
başıboş dolaşan zihnimizi durdurmalıyız ama. Şimdi ANda olmanın o gizemli
yollarındayız. Ama yolumuz gizemli olduğu kadar da zorluklarla dolu. Hatta
sıkıntılı.
Varsın
olsun. Burada dikkat edeceğimiz nokta onlarla savaşmanın olmaması. Aksine
arkadaş olmaya çalışacağız. Bizim için, bize yardımcı olmak için orada
olduklarını kalben kabul edeceğiz. Bunu başarabilirsek eğer, bize sevinç ve huzur
getirecek yol hemen karşımızda.
Sonrası
mı?
AN
karşımızda işte. Yakalayıp tadına varma zamanı artık.
Bunun
için gecikme diye bir şey söz konusu değil. Yani istediğimiz her zaman, ANI
yakalayıp yeni baştan başlayabiliriz bu yola. (devamı
2/2’ de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
18.04.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder