
Ona
rağmen dönüşmeye çalışsaydık ne olurdu?
O
karanlık tünelden çıkamazdık büyük ihtimalle.
Egonun
şişirdiği, kalın duvarlar ardından yaşama korkuyla bakan insanlar olurduk.
Yaşamı anlayamadığımız ve farkındalıktan uzakta kaldığımız için de; mutlu
olmayı boşuna bekler dururduk.
Öyle
değil mi?
Peki
sevgiyi nasıl bulacağız?
Gelin
bunun için eski bir Zen öyküsünden yardım alalım. En basit dokunuşlarda bile
sevginin etkisini içimizde hissedelim.
Uzak
diyarların birinde yaşayan yaşlı bir Zen rahip varmış. Hayatının son demlerine
vardığını anlamış. Çevresindekilere artık son gününün gelip çattığını söylemiş.
Onu sevenler, öğrencileri, yakınları, dostları, arkadaşları uzak yakın demeden;
yanına gelmeye başlamış.
Yalnızca
içlerinden bir tanesi, rahibin acı haberini duyunca hemen pazara koşmuş. Niyeti
ustasının çok sevdiği pastayı almak ve onu son kez mutlu etmekmiş.
Rahibin
evine elindeki pastayla ulaştığında endişeli bir kalabalık sarmış dört bir
yanını. Meğerse ustası onu bekliyormuş. İçeriye henüz adımını attığında bilmiş
gibi; elindeki pastayı sormuş. Öğrencisi duyduğu sorudan memnun, aldığı pastayı
ustasına uzatmış.
Etrafındakiler
şaşkın vaziyette onları izlerken; ustası o en sevdiği pastayı özenle eline
almış. Elleri titremeden, sakin ve huzurlu bir şekilde kocaman ısırmış.
Etrafındakiler
ustalarının ağzından çıkacak son sözlere kulak kesilirken; kulaklarında şu
cümleler yankılanmış.
‘’Ölüme
gidiyorum. Ama korkmuyorum. Bedenim yaşlanmış olabilir ama ben hâlâ gencim ve
bedenim geride kaldıktan sonra bile genç olarak kalacağım. Bu arada bu pasta
hala çok lezzetli."
Öykümüz
bu sözlerle bitiyor.
İşte
ANda kalmanın gücü.
İşte
paylaşılan sevgi.
Yaşamın
en son anına bile hak ettiği değeri vermenin önemi.
Sözün
kısası yaşamak ve yaşatmanın güzelliği.
Her
nefesimizde, her hareketimizde kalbimizin ve ruhumuzun tatmin olup, mutluluğu
hissettiği ANların mucizesi bu değil mi?
Tüm
bu nedenle sevgiye gözümüz gibi bakmalıyız diyorum ben. Onu büyütmeliyiz
içimizde. Etrafımızdakilere bulaştırmalıyız elimizden geldiğince.
Hepimizin
en büyük yaşam görevi; saf ve beklentisiz sevgilerin tohumlarını çoğaltmak
olmalı. Çünkü dünyayı ancak sevgiyle kurtarabiliriz tüm bu çirkinliklerden.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
15.05.2017
Kaynak:
Osho- Aşkın en güzel çiçeği SEVGİ kitabı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder