16 Nisan 2017 Pazar

SEZGİ YA DA 6. HİS GERÇEK Mİ? (2/2)

Bu noktada beynin mükemmelliği önem taşır. Çünkü işaretleri bilinçli olarak algılayamasa da Andy ‘nin beyni tehlikeyi fark etmiştir.

Beyin araştırmacıları bakın bunu nasıl açıklar?

Beynin ön tarafındaki bir bölüm, biz farkında değilken; devamlı olarak etrafımızdaki dünyayı tarar. Bulguları, geçmişteki deneylerle karşılaştırır.

İşte bu olayda da kahramanımızın beyni; o günkü yangını, daha önceki senelerde gördüğü diğer yangınlarla karşılaştırır. O anda Andy farkında değilken, tarayıcı beyni 3 şeyin yolunda olmadığını fark eder.

İlki, çıkan duman çoğu yangının aksine portakal rengindedir.

İkincisi kapılar açıldığında hava normalde hızla dışarıya çıkması gerekirken hızla binaya dolmuştur.

Üçüncüsü ise ortamda hiç ses yoktur. Normal şartlarda ise oksijenle yanan yerlerde mutlaka çatırtıya benzer bir sesin duyulduğunu her itfaiyeci bilir.

İşte Andy’nin beyni, bu normal dışı 3 etkeni bir araya getirmiş ve diğer normal yangınlarla karşılaştırmış; sonunda da ona bir uyarı işareti yollamıştır. Bu bir rahatsızlık hissi ve bir içgüdüdür.

Olaydan sonra bu konuda düşünen Andy, yangın sırasında yeri, binayı küçük film kareleri gibi düşündüğünü ve işte tam da o anda içinin o rahatsızlık hissiyle kaplandığını söyler.

Sonuçta altıncı his diye bir şey gerçekten var. Üstelik olayla ilgili tecrübeler çoğaldıkça, içgüdülerin doğru çıkma olasılığı da o derece artıyor.

Beynimizin şahane kıvrımları bizi geleceğe bir şekilde karşı uyarıyor.

Hani etrafta kimse yokken birden yalnız olmadığımız hissine kapılmak gibi. Başımızı hiç çevirmeden diğer yönden bize bakan birisinin varlığını duyumsamak gibi. Ya da saniyeler öncesinde aklımıza gelen bir kişiyle aniden karşılaşmamız gibi.

Tüm bunların bilimsel bir açıklaması var.

Bazı bilim adamları tarafından kabul görmese de bu duruma ESP (Extra-Sensory Perception) yani ‘biliçsiz algılama’ ya da ’duyu dışı algı’ deniyor.

Yani bizim kontrolümüz dışında bilinçaltımızın fark ettiği bir takım uyarılar var. Bunlar beynimize bir şekilde sızıyor. Bu sebeple ‘duyusal sızıntı’ (sensory leakage) olarak anılıyor. Tüm bunlar beynimizde kayda alınıyor ve sonra da bizi olası tehlikelere karşı uyarıyor.

Dokunma, koku, işitme, görme gibi farkındalıkla kullandığımız duyularımız aslında çok daha geniş ve derin bir hissetme gücüne sahip.

Dolayısıyla biz fark etmesek de etraftan toplanan o veriler, beynimiz tarafından kayıtta tutuluyor. Yeri geldiğinde karşılaştırılıyor. Sonra da tıpkı o yangın örneğinde olduğu gibi bize bir şekilde uyarı ile geri dönüyor.  

Ne kadar özel bir canlı olduğumuzu her defasında büyük bir şükran duygusuyla anlıyorum. Böylece hayatımızın zor zamanlarını daha kolay geçirebilecek güce sahip olduğumuzu fark ediyoruz. Ne kadar şanslıyız. Öyle değil mi?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

10.02.2017






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...