
Bu
bizim sezgi, altıncı his ya da içine doğma dediğimiz durum.
Arapça’dan
bildiğimiz ismiyle ‘Hiss-i Kable'l-Vukü’
yani önsezi.
Hiçbir
belirti yokken bir şeyin olacağını sezme, durumu.
Önsezide
yargıya varmak ya da hesap etmek için bir zaman yok.
Beynimiz
bazı manyetik dalgaları algılıyor. Ancak bunları duyu dışı ağılama yöntemiyle
yapıyor. Biz de bu yüzden farkında olamıyoruz. Elbette algıları açık olanlar
daha çok yaşıyor bu durumu.
Peki
ne zaman oluyor derseniz; en beklenmedik durumlarda ortaya çıkması an meselesi.
Hadi gelin şimdi paylaşacağım güzel bir örnekle beynimizin muhteşemliğine bir
kez daha tanık olalım.
Bunun
için Amerika’ya uzanmamız ve oradaki bir yangına tanıklık etmemiz gerek.
Olayın
kahramanı Andy Kirk.
20
yıldan uzun süreyle itfaiyecilik yapmış bir Amerikalı kendisi.
Tarih
5 Ekim 2001’i gösterdiğinde; o ve ekibi bir yangına çağrılırlar.
Diğer
günlerden farksız bir gündür onlar için. Gece acı acı çalan yangın ziliyle
yataklarından kalkan itfaiyeciler, hemen hazırlanıp olay yerine gider.
Yangın
oldukça büyük çaplıdır. Ancak Andy ortama bakar ve ekibini binanın içine
gönderecek kadar güvenli olduğuna karar verir.
Gaz
maskelerini takan ekip üyeleri, her yeri kaplayan dumanın içine dalar. Göz gözü
görmez haldedir. Canla başla yangınla baş etmeye uğraşırlar. Her bir
itfaiyecinin adrenalini giderek yükselirken, çabaları sonuç vermeye başlar.
Görünüşe
göre yangın sönmeye yüz tutmuştur. Bu durum onların azimlerini daha da
kamçılar.
Derken
ortada HİÇ bir SEBEP YOKKEN, Andy Kirk tuhaf bir şey hisseder.
İçine
o ANda doğan şeyin ne olduğunu sonradan bir türlü açıklayamaz. Kelimelere
dökemez. Ama o ANda yangın bölgesinde olağanüstü bir şey olacağını hisseder. Ve
aniden oradaki tüm ekip arkadaşlarını bina dışına çıkarması gerektiğini
düşünür.
Hemen
bu düşüncesini uygular. Herkese hemen dışarıya çıkmalarını söyler.
Ekiptekiler,
her şey yolunda giderken neden çıkmaları gerektiğine bir türlü anlam veremez.
Üstelik bu duruma biraz da tepki gösterir. Ancak Andy onları dinlemez ve
hepsinin binadan çıkmasında ısrarcı olur.
Ve
tam da o ANda, olay yerinde adeta cehennem saatleri başlar.
Önce
kulakları sağır eden büyük bir patlama sesi duyulur.
Normal
görülen, hatta sönmeye yüz tutan yangın; bir ANda büyük bir alev topuna
dönüşür. Çıkan itfaiyecilerin peşinden adeta kovalarcasına binadan dışarıya alevler
püskürür.
Henüz
binanın önünde olan ekip üyeleri oradan uzaklaşmak için koşmaya başlar.
Hortumların üzerinden atlar. Bir anda ortamı kaplayan dumandan nefes alamaz
hale gelirler.
Yaşanan
tam bir karmaşadır.
Andy,
ekibindeki her arkadaşının oradan sağlimen çıktığına emin olmak için çıkanları
tek tek kontrol eder.
Tam
o ANda büyük bir patlama sesi duyulur. Çatı büyük bir gürültüyle çökerken, tüm
duvarları da yıkar. Ve futbol sahası büyüklüğünde kocaman bir alan tuzla buz
olur. Taş taş üstünde kalmaz. Alevler yerden 15 metre yükseğe kadar çıkar.
Ancak
Andy arkadaşlarını içine doğan o tarif edemediği hisle dışarıya çıkardığı için
hepsi kurtulur.
Olaydan
sonra gelen müfettişler olay yerini inceler. Patlamanın sebebini araştırmaya
başlar. Olay yerinde çekilen fotoğraflar, elde kalan tüm deliller dikkatle
incelenir. Tanık ifadeleri toplanır. Her bilgi titizlikle birleştirilir. O
yangında ve olay yerinde neler olduğu anlaşılmaya çalışılır.
Sonunda
Andy’nin; yangının en tehlikeli olayından, arkadaşlarını nasıl ustalıkla
koruduğu anlaşılır.
Bu
tehlikenin ismi Ani parlamadır.
Ani
parlama, yangın sırasında kapalı alanlarda bütün oksijen yandığında meydana gelen
özel bir durumdur. Ancak yangının ne zaman paralayacağı asla tahmin edilemez. Çünkü
çok nadir görülür.
Peki
ama, Andy bunun olacağını nasıl anlamıştır? (devamı ve cevabı 2/2’ de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.02.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder