Çoğumuz için sevdiklerimiz söz konusu olduğunda akan sular duruyor. Onlar için her türlü fedakarlığı yapıyoruz. Sevgimizle taçlandırıyoruz. Var olan zor şartları zorluyoruz. Hayatlarını kolaylaştırmanın yollarını arıyoruz.
Peki
ya kendimiz söz konusu olduğunda ne yapıyoruz?
Aynı
desteği kendimize veriyor muyuz?
Yapılan
araştırmalar maalesef insanların kendisine karşı daha acımasız ve hatta
duyarsız olduğunu gösteriyor. Belki şartlar, belki yanlış yönlendirmeler burada
etken ama sonuçta çoğumuz öz şefkatten yoksunuz.
O
halde gelin bir an önce bu eksikliğimizin önce farkına varalım. Sonra da yavaş
adımlarla geri kazanalım.
Bunun
için cesaret ve nezaketin yan yana gelmesi ve öz şefkatin canlandırılması
lazım.
Yapabilir
miyiz ne dersiniz?
İlk
adım bedenimizin ve ruhumuzun sesini dinlemek.
İhtiyaçlarımızı
göz ardı etmemek.
Yorgunken,
yıpranmışken kendimizi zorlamamaya çalışmak.
Girdiğimiz
sorumlulukların altında kendimizi nazikçe korumak.
Endişe
ve korkuların baskısı altında ruhumuzu ezdirmemek.
Özellikle
zor anlarda; yanlışlarımızla yüzleştiğimizde, yetersiz kaldığımızda acı
çekerken; kendimize destek çıkmak.
İhtiyacımız
olan sevgiyi, anlayışı, desteği ve şafkati göstermek.
Kendimize
karşı çok daha duyarlı ve anlayışlı olmak.
Ruhumuzun
çocuk yanını sarıp sarmalamak.
Biraz
tevekkül biraz dinginlikle olayların üzerimizden yavaşça geçip gitmesine izin
vermek.
Eğer
başkalarına karşı şefkatli ve nazik olmak istiyorsak, buna önce kendimizden
başlamamız gerektiğini de unutmamak. işte bunun için ÖZ ŞEFKAT çok önemli.
Austin-Texas
Üniversitesi Psikoloji bölümünden Doç. Dr. Kristin Neff; yapmış olduğu
araştırmalarda öz şefkatin en ETKİN MOTİVASYON vesilesi olduğunun altını
çiziyor.
Ve öz şefkati 3 ana grupta topluyor.
• Kendimizi yargılamadan sevecen ve naif
davranmak;
• Ortak paylaşımlarda bulunmak;
• Farkındalığı en bilinçli haliyle
uygulamak.
Bunları
başardığımızda, hayata bakıştaki iyimserliğimiz ve mutluluğumuz artarken;
endişe, depresyon ve korkularımız azalıyor.
Dolayısı
ile öz şefkati oturmuş kişiler, hayatlarının zorlu ve kötü anlarında bile kendilerine
karşı olumlu duygular beslediği için çözüme daha kolay ulaşıyor. Yara bere
almadan zorlukların üstesinden geliyor.
Kendilerini
anladıkları; başkalarının deneyimlerine değer verdikleri; duygusal travmalarında şimdiki anda kalmaya
özen gösterdikleri için; yaralarını daha kolay sarabiliyor.
Konunun
uzmanları bizi korumaya tasarlanmış bir beynimiz olduğunu belirtiyor. Bu
nedenle fiziksel saldırılarla dolu tehlike durumlarda devreye giren ve bizi
koruyan bu mekanizmanın; duygusal saldırı anlarında da aktifleştiğini
belirtiyor. Kendimize karşı acımadan eleştiri yapmamızı da buna bağlıyorlar. Aksine
o zor anlarda; yumuşacık sevgi dolu dokunuşların içimizi rahatlattığı,
yatıştırdığı ise bilinen bir gerçek.
O
halde şimdi bunu kendimize uygulamaya ne dersiniz?
Aynı
zamanda yazımın ilham kaynağı sunumunu keyifle izlediğim Sayın Zeynep Selvili Çarmıklı. Kendi çocukluğunda yaşadığı bir olaydan yola çıkarak öz şefkati daha
kolay anlamamızı sağlarken bizlere harika ipuçları veriyor.
İşte
şefkatli el egzersizi de ona ait.
Hadi
gelin hep beraber yapalım.
Önce
sakin bir yerde kendimizle baş başa kalıyoruz. Sonra elimizi alıp kalbimizin
üstüne koyuyoruz. Her şeyin geçeceğini, düzeleceğini düşünmeye başlıyoruz. İçimizden
her şeyin düzeleceğini söyleyen o sesi duyana kadar sabrediyoruz. Eğer
başarırsak, kalbimizi kendimize açmış, kendimizle yüzleşmiş ve gerekli nezaketi
göstermiş oluyoruz. İşte ilk öz şefkatle kucaklaşma anımızı başardık sayılır.
Artık
içimizdeki yargılayıcı, acımasız seslerin yerini sevgi ve nezaket dolu şefkatli
sesimiz alabilir. Kendimize kızmak yerine, bağışlayıp sevmek en kolay yol
aslında. Bu sayede varsa geçmişteki kötü izleri silmemiz, yerine sevgiyi oturtmamız
mümkün. Yeter ki kendimize karşı net, nazik ve cesaretli olalım.
Son
sözler şu anda kitapları ilk sıralarda satan ve benim de severek takip ettiğim
yazar Azra Kohen’den gelsin istedim.
‘’Önemsenmek
çok önemli. Önemsenebilmek için de ihtiyaca cevap vermek lazım. İhtiyaca cevap
verebilmek için de iyi olmak lazım, iyi olabilmek için de yaşamı desteklemek
lazım.’’
Yaşamımızı
destekleyen her duygunun, önce kendi içimizde sonra da etrafımızda bolca olması
ümidimle.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
06.07.2017
Kaynak:
https://mindfulnessinstitute.com.tr; En Acımasız Ses! | Zeynep Selvili
Çarmıklı - https://www.youtube.com/watch?v=W2BpOXoFRPA.
Merhabalar Belgin Hanım,
YanıtlaSilDüşünceli ve nazik biri olmak bence insana her alanda kazandıran, örnek alınması gereken bir özellik. Hem toplumsal hayatta hem de iş hayatında görgü ve nezaket kurallarına dikkat etmek bize saygınlık kazandırır. Bu saygınlığımızla insanların sevgisini de kazanabiliriz ve onlarda hatırı sayılır bir iz bırakabiliriz. Nezaket ve hoşsohbet olmak bulaşıcıdır. İnsanlara merhaba demek, selam vermek, kolay gelsin demek zor değil. Hele ki şu zor günlerde en çok nezakete ve anlayışa ihtiyacımız var. Düşünceli bir insan olmak üzerine kaleme aldığım yeni yazımı okumanız için ben de sizinle paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/dusunceli-bir-insan-olmak-size-ne-kazandirir/ Anlamlı bir yaşam; kendimizi düşündüğümüz kadar başkalarını da düşünmeyi ve genç yaşlı demeden insanlara saygı duymayı gerektirir.
Güzel okumalar dilerim, sağlıkla kalın.