17 Mart 2019 Pazar

HEM NEZAKET HEM CESARET İşte karşımızda ÖZ ŞEFKAT.


Çoğumuz için sevdiklerimiz söz konusu olduğunda akan sular duruyor. Onlar için her türlü fedakarlığı yapıyoruz. Sevgimizle taçlandırıyoruz. Var olan zor şartları zorluyoruz. Hayatlarını kolaylaştırmanın yollarını arıyoruz.

Peki ya kendimiz söz konusu olduğunda ne yapıyoruz?

Aynı desteği kendimize veriyor muyuz?

Yapılan araştırmalar maalesef insanların kendisine karşı daha acımasız ve hatta duyarsız olduğunu gösteriyor. Belki şartlar, belki yanlış yönlendirmeler burada etken ama sonuçta çoğumuz öz şefkatten yoksunuz.

O halde gelin bir an önce bu eksikliğimizin önce farkına varalım. Sonra da yavaş adımlarla geri kazanalım.

Bunun için cesaret ve nezaketin yan yana gelmesi ve öz şefkatin canlandırılması lazım.

Yapabilir miyiz ne dersiniz?

İlk adım bedenimizin ve ruhumuzun sesini dinlemek.

İhtiyaçlarımızı göz ardı etmemek.

Yorgunken, yıpranmışken kendimizi zorlamamaya çalışmak.

Girdiğimiz sorumlulukların altında kendimizi nazikçe korumak.

Endişe ve korkuların baskısı altında ruhumuzu ezdirmemek.

Özellikle zor anlarda; yanlışlarımızla yüzleştiğimizde, yetersiz kaldığımızda acı çekerken; kendimize destek çıkmak.

İhtiyacımız olan sevgiyi, anlayışı, desteği ve şafkati göstermek.

Kendimize karşı çok daha duyarlı ve anlayışlı olmak.

Ruhumuzun çocuk yanını sarıp sarmalamak.

Biraz tevekkül biraz dinginlikle olayların üzerimizden yavaşça geçip gitmesine izin vermek.

Eğer başkalarına karşı şefkatli ve nazik olmak istiyorsak, buna önce kendimizden başlamamız gerektiğini de unutmamak. işte bunun için ÖZ ŞEFKAT çok önemli.

Austin-Texas Üniversitesi Psikoloji bölümünden Doç. Dr. Kristin Neff; yapmış olduğu araştırmalarda öz şefkatin en ETKİN MOTİVASYON vesilesi olduğunun altını çiziyor. 
Ve öz şefkati 3 ana grupta topluyor.
          Kendimizi yargılamadan sevecen ve naif davranmak;
          Ortak paylaşımlarda bulunmak;
          Farkındalığı en bilinçli haliyle uygulamak.

Bunları başardığımızda, hayata bakıştaki iyimserliğimiz ve mutluluğumuz artarken; endişe, depresyon ve korkularımız azalıyor.

Dolayısı ile öz şefkati oturmuş kişiler, hayatlarının zorlu ve kötü anlarında bile kendilerine karşı olumlu duygular beslediği için çözüme daha kolay ulaşıyor. Yara bere almadan zorlukların üstesinden geliyor.

Kendilerini anladıkları; başkalarının deneyimlerine değer verdikleri;  duygusal travmalarında şimdiki anda kalmaya özen gösterdikleri için; yaralarını daha kolay sarabiliyor.  

Konunun uzmanları bizi korumaya tasarlanmış bir beynimiz olduğunu belirtiyor. Bu nedenle fiziksel saldırılarla dolu tehlike durumlarda devreye giren ve bizi koruyan bu mekanizmanın; duygusal saldırı anlarında da aktifleştiğini belirtiyor. Kendimize karşı acımadan eleştiri yapmamızı da buna bağlıyorlar. Aksine o zor anlarda; yumuşacık sevgi dolu dokunuşların içimizi rahatlattığı, yatıştırdığı ise bilinen bir gerçek.

O halde şimdi bunu kendimize uygulamaya ne dersiniz?

Aynı zamanda yazımın ilham kaynağı sunumunu keyifle izlediğim Sayın Zeynep Selvili Çarmıklı. Kendi çocukluğunda yaşadığı bir olaydan yola çıkarak öz şefkati daha kolay anlamamızı sağlarken bizlere harika ipuçları veriyor.

İşte şefkatli el egzersizi de ona ait.

Hadi gelin hep beraber yapalım.

Önce sakin bir yerde kendimizle baş başa kalıyoruz. Sonra elimizi alıp kalbimizin üstüne koyuyoruz. Her şeyin geçeceğini, düzeleceğini düşünmeye başlıyoruz. İçimizden her şeyin düzeleceğini söyleyen o sesi duyana kadar sabrediyoruz. Eğer başarırsak, kalbimizi kendimize açmış, kendimizle yüzleşmiş ve gerekli nezaketi göstermiş oluyoruz. İşte ilk öz şefkatle kucaklaşma anımızı başardık sayılır.

Artık içimizdeki yargılayıcı, acımasız seslerin yerini sevgi ve nezaket dolu şefkatli sesimiz alabilir. Kendimize kızmak yerine, bağışlayıp sevmek en kolay yol aslında. Bu sayede varsa geçmişteki kötü izleri silmemiz, yerine sevgiyi oturtmamız mümkün. Yeter ki kendimize karşı net, nazik ve cesaretli olalım.

Son sözler şu anda kitapları ilk sıralarda satan ve benim de severek takip ettiğim yazar Azra Kohen’den gelsin istedim.

‘’Önemsenmek çok önemli. Önemsenebilmek için de ihtiyaca cevap vermek lazım. İhtiyaca cevap verebilmek için de iyi olmak lazım, iyi olabilmek için de yaşamı desteklemek lazım.’’

Yaşamımızı destekleyen her duygunun, önce kendi içimizde sonra da etrafımızda bolca olması ümidimle.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

06.07.2017

Kaynak: https://mindfulnessinstitute.com.tr; En Acımasız Ses! | Zeynep Selvili Çarmıklı - https://www.youtube.com/watch?v=W2BpOXoFRPA.




1 yorum:

  1. Merhabalar Belgin Hanım,

    Düşünceli ve nazik biri olmak bence insana her alanda kazandıran, örnek alınması gereken bir özellik. Hem toplumsal hayatta hem de iş hayatında görgü ve nezaket kurallarına dikkat etmek bize saygınlık kazandırır. Bu saygınlığımızla insanların sevgisini de kazanabiliriz ve onlarda hatırı sayılır bir iz bırakabiliriz. Nezaket ve hoşsohbet olmak bulaşıcıdır. İnsanlara merhaba demek, selam vermek, kolay gelsin demek zor değil. Hele ki şu zor günlerde en çok nezakete ve anlayışa ihtiyacımız var. Düşünceli bir insan olmak üzerine kaleme aldığım yeni yazımı okumanız için ben de sizinle paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/dusunceli-bir-insan-olmak-size-ne-kazandirir/ Anlamlı bir yaşam; kendimizi düşündüğümüz kadar başkalarını da düşünmeyi ve genç yaşlı demeden insanlara saygı duymayı gerektirir.

    Güzel okumalar dilerim, sağlıkla kalın.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...