Dünya
üzerinde istisnasız her ülke derin bir sınavdan geçiyor.
Aramızda
hiçbir fark yok artık.
Hepimiz
aynı zorlu mücadele içindeyiz.
Evet
bu mücadelede koşullarımız aynı değil belki ama duygularımız benzer.
Endişeliyiz
hem de hiç olmadığımız kadar.
Korkuyoruz
en çok da kaybetmekten.
Özgürlük
alanlarımız hiç olmadığı kadar kısıtlı.
Tertemiz
deniz havasını içimize çekeceğimiz günlere hasret kaldık.
Sevdiklerimizden
ayrıyız.
Sadece
sesleriyle avunmaya çalışırken; kucaklaşmanın, sevgiyle dokunmanın önemini daha
da derinden hissediyoruz.
İstediğimiz
anda ulaşıp almaya alışık olduğumuz ne çok detay varmış hayatımızda.
Şimdilerde
onları elde etmek için fazladan mücadele ediyor, ardından beklemeye geçtiğimizde
ise sabretmeyi yeniden öğreniyor gibiyiz.
Elimizin
altındayken kıymetini bilmediğimiz, görmezden geldiğimiz detayların farkına
vardıkça şükür duygularımız katlanarak artıyor.
Zaman
zaman sabrımız tükeniyor.
Karamsarlık
bulutları her yanımızda dolanıyor.
Ruhumuzu
ele geçirmek için olmadık oyunlar sergiliyor.
Varsın
olsun.
Bizler
yine de UMUTLA yarınları bekliyoruz.
Kabus
dolu rüyadan uyanıp yaşamın içine akacağımız günleri iple çekiyoruz.
Evet
yolumuz uzun.
Evet
yolumuz zorlu.
Sevdiklerimizi
kaybettik bu yolda.
Maddi
kayıplara uğradık.
Ruhen
çok hırpalandık.
Tüm
bu olumsuzlukların ne zaman biteceğini kesin olarak bilememek ise en zor olanı.
Sabır
taşımız çatladı çatlayacak.
Ama
her ne oluyorsa, tüm bu yaşananların bir süre sonra, gideceğimiz yolu
hazırladığı kesin.
Tıpkı
İtalya’nın önemli yazarları arasında sayılan, Küba doğumlu İtalo Calvino’nun
dediği gibi;
"Yitirilmiş
bir geçmişin anısı, kavuşmayı arzuladığımız bir geleceğin güvencesini
oluşturur."
Peki
bu yolda ne yapalım da; zamanı belirsiz olsa da; umutla beklenen geleceği
güvenle kucaklayalım?
Konunun
uzmanları içsel dengemizi korumanın önemi üzerinde duruyor.
Nasıl
yaparsak yapalım, önemli olanın dengede kalmak olduğunun altını ısrarla çiziyor.
Yapabilir
miyiz dersiniz?
Bence
evet.
İçimizdeki
sevgiye sığınıp yaşam dengemizi sağlama alabiliriz.
Alırken
vermeyi bildikçe, etrafımızda olan bitenin karanlık kısımlarında kalan gizli
güzellikleri fark ettikçe, sabırla beklemenin zor olsa da yapılabilir olduğunu öğrendikçe,
yerine oturmaya başlayacak her bir parça.
Eksikler
tamamlandıkça, sevgimizle gönülden paylaşmayı hayat biçimi haline getirdikçe
dengemiz yerini bulacak.
Sevginin
kendisi olup baktığımız her şeyde güzellikleri keşfetmek ve yürekten şükretmek
ne büyük istisna. Yapabilenlere selam
olsun.
Neden
mi?
Yanıtını, çalışmalarını keyifle takip ettiğim Sn.Hilmi Işıkören versin istiyorum;
‘’Hayat
iki seçenek sunar, savaşmak ve kabullenmek. Farkındalık ise ne zaman hangisini
seçmemiz gerektiğini fısıldar.’’
Farkındalık
radarımızı açık tutarak; hayatın sunduklarını yeri geldiğinde savaşarak, yeri
geldiğinde kabullenerek almak; içsel dengemizi bulmamızda yardımcı olacak.
Ben buna
inanıyorum.
Düşünsenize;
koşullar ne kadar zorlayıcı olursa olsun etrafımızdaki güzellikleri görüyor
olmak, bunun için çabalamak ve sabırla beklemek bile öyle güzel ki.
Biliyorum
sizler de benim gibi düşünüyorsunuz. Aynı
uzun ince yolda aynı duygularla yürürken, elim ellerinizde yüreğim
yüreklerinizde kalsın. Kalsın ki BİR olduğumuzu hissedip yarının umuduna
kocaman gülümseyelim. Gülümseyelim ki ayrı kaldığımız günler boyunca gülümsemelerimiz bir arada tutsun hepimizi.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
22.04.2020
İnsanlar yürünecek yek yol olduğunu ve bunun birlik ve insanlık yolu olduğunu anlamalılar...Bunu idrak edebilirsek; belki de bir gün dünya değişecek ve corona'ya teşekkür edeceğiz... Yazdığın güzel satırlar bana bunları düşündürdü. Teşekkürler canım Belgincim.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Tülay hanımcığım))) varlığınız ve desteğiniz benim için öyle kıymetli ki... şükürler olsun hepsine))
YanıtlaSilSenelerdir takip ederim başarı ile paylaşımlara devam eden ender isimlerden biridir , yeni yayınlarında başarılar diliyorum.
YanıtlaSilhttps://fizanaamektuplar.blogspot.com/?m=1