İstiyoruz
ki her şey, ama her şey bizim kontrolümüzde kalsın ve istediğimiz şekilde
olsun.
Özellikle
ikili ilişkilerimizde, evlilik hayatımızda, iş hayatımızda, çocuklarımız ve
hatta eşlerimiz üzerinde hep tetikteyiz.
İstiyoruz
ki önce bizim haberimiz olsun olan bitenden.
Biz
karar verelim.
Biz
şekillendirelim.
Aksi
durum meydana geldiğinde de küplere biniyoruz tabiri caizse.
Kızıyoruz
etrafımızdakilere.
Sakladıkları,
bize söylemedikleri için.
Peki bu hareketimizin doğruluğu üzerinde zaman zaman düşünüyor, kendimize eleştirel bir gözle bakabiliyor muyuz?
Yoksa
gerçeklerle yüzleşmekten korktuğumuz için saklanıyor muyuz?
Biliyor
musunuz, insan gün geçtikçe ve tecrübelendikçe anlıyor ki olacak olan bir şey
varsa oluyor bir şekilde.
Ne
kadar dirensek de nafile.
Geçmiş
haline gelene kadar da bizi ezip geçiyor bazen.
Haklısınız.
Üstelik
dokunduğu yerde öyle kalıcı iz bırakıyor ki, zamanla yok olup gitmiyor o iz ve
acı. Her şeyi kendi kontrol alanında tutmaya çalışmak bizi güçlü göstermiyor,
tam tersi zarar görmeye açık hale getiriyor.
Hepsi
kabulüm.
Ama
eğer o an için yapacak bir şey yoksa boşuna çırpınmak niye?
Yeni
güne yeni bir umutla başlarken; ‘’İki kalp atışı arasında bizi farklı birine
dönüştüren bir AN’’ olabileceği gerçeğini hatırlasak ya sıkça.
Bu cümleye son günlerde okuduğum Jan-Philips Sendker imzalı ‘Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler’ romanında denk geldim.
Tam
de bu yazıma kafa yorarken karşıma çıkmasına gülümsedim ve buraya eklemek
istedim.
Mutluluğun
sadece anlarda saklandığını artık biliyoruz. Ve eğer zaman içinde önümüzden
geçip giderken fark ediyorsak ne kadar hoş. O anı fark ettiğimizde de tıpkı bu
cümledeki gibi farklı birine dönüşmemiz hiç de zor değil.
Öyle
değil mi?
Gerginliğin
içinde çırpınırken ve ‘’neden benim dediklerim olmuyor?’’ diye haykırıp en çok
da sevdiklerimizi kırarken; O ANI FARK EDELİM.
Sevgiye
sığınalım.
Evet
biliyorum; üzüldüğümüz, acı çektiğimiz, yaralarımız kanarken hissettiklerimiz baş
etmesi zorlu duygular.
Gelin görün ki yaşanacak bir şekilde.
Biz
istesek de istemesek de.
Önemli
olan kendimize karşı dürüst olmamız.
İç
sesimize kulak vermemiz ve farkındalıkla beynimize uçuşan olumsuz duygularımızı
kısa sürede sonlandırmaya çalışmamız.
Tam
tersine yok saydığımızda, o sesi duymazdan geldiğimizde sadece üstünü örttüğümüzü
unutmadan.
Bile
bile sadece kendimizi kandırmaktan ne zaman vaz geçeceğiz?
Yapılması
gereken en güzel şey, gerçeği acı da olsa kabullenmek ve kendimizi sevmek.
Böylece,
kabul ettiklerimizi değiştirme gücünü kendimizde bulmamız mümkün. Çünkü kabul
edemediklerimizi değiştirme gücümüz yok. Uzmanlar böyle söylüyor.
Üstelik
bu süreyi kısa tuttuğumuz, kendimizi anlayıp sevdiğimiz sürece kontrol bizde.
Kendimize
karşı daha hoşgörülü olmak, çoğu zaman başkalarına gösterdiğimiz sevgi ve
anlayışı kendimize de göstermek gerek.
Yaşanacak
olayları seçemesek de; vereceğimiz tepkileri, bu tepkilerle oluşacak duyguları
ve ardından alacağımız kararları seçme hakkımız var.
Tıpkı
Üstün Dökmen’in dediği gibi;
‘’Geçmişin
keşkeleri ve geleceğin endişeleri şu anımızı çalan iki hırsızdır.’’
Onlarla oyalanmak yerine, iki kalp atışı arasında bizi farklı birine dönüştürecek o ANları yakalayalım yeterli.
Farklı
bakış açımız, olayları algılama yeteneğimiz gün be gün gelişecek bu yolla.
Sonrası
mı?
Sonrası
öz değeri kuvvetli, algıları ve kalp gözü açık, kendisini daha iyi tanıyan
bireyler olmak.
Kendisiyle
buluşan, içindeki çocuğu şımartan ve yaşamını zenginleştirenlere ve bu yolda
çabalayanlara selam olsun.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
22.02.2021
Kaynaklar:
https://gulenaypema.com.
Merhabalar.
YanıtlaSilEvet, yazınızın girişinde değindiğiniz gibi hep kontrol bizde olsun isteriz. Her şeyden haberdar olmayı isteriz. Ancak, kontrol her zaman bizim kontrolümüzde olmuyor maalesef.
Yorumumu yazınızdan bir alıntı alarak bitiriyorum. Kaleminize, yüreğinize ve emeğinize sağlıklar dilerim. "Yapılması gereken en güzel şey, gerçeği acı da olsa kabullenmek ve kendimizi sevmek."
Selam ve saygılarımla.
Kocaman merhabalar,
YanıtlaSilKontrol etme isteği öyle ya da böyle hepimizde var. Bence tam bu noktada farkında olabilirsek, neden öyle yaptığımızı düşünüp kabullenebiliriz belki olayların akışını. Bu anlamda önümüzdeki yol uzun, denemek gerekiyor her defasında. Öyle değil mi?
Çok teşekkür ediyorum ayırdığınız zamana ve yorumunuza.
Selam ve saygılar benden de sizlere.