Yine ilginç bir sözcük var yazımın başlığında.
Mulakaram.
M_e_m_e vergisi demek.
Evet
yanlış okumadınız ‘’m_e_m_e vergisi’’.
Kadınlar
geçmişte, gün gelmiş kendi beden parçası için bile vergi ödemek zorunda kalmış.
Bu
yazıyı yazmakla yazmamak arasında gidip geldim. Ruhumuzun zorlandığı öyle
günlerden geçiyoruz ki, olumsuz sözcüklere bile tahammülümüz yok biliyorum.
Ancak yaşanan gerçekler tarih sayfaları arasında kalmamalı ve bir kadın olarak bu
uğurda bedel ödeyenler hatırlanmalı diye düşünüyorum. (Bir de yasaklı sözcükler
nedeniyle bloğun kapanma tehlikesi de var ama olsun, değer.)
Sene
19. yüzyılın henüz başları.
Büyük
Britanya İmparatorluğu tarafından yönetilen Hindistan’dayız.
O
yıllarda Hindistan yaklaşık 550 yerel-özerk devletten oluşuyor.
En
eskilerinden bir tanesi de Hindistan’ın güney ucundaki Travancore eyaleti.
İşte
söz ettiğim vergi burada ödenmiş yıllarca.
Alt
sınıftan fakir kadınların g_ö_ğ_ü_s lerini kapatabilmek için vergi ödemeye
zorlandığı bir dönemden bahsediyorum. Üstelik vergi memurları tarafından
yapılan ölçümler sonucu g_ö_ ğ_ü_s boyuna göre miktarı belirlenirmiş.
İsmine
de ‘mulakaram’ denmiş.
Eyalet kralının oluşturduğu kurala göre; alt sınıftaki kadınların bedenlerinin üst kısmını kapatmaları yasakmış. İstediği gibi giyinmek sadece üst sınıfa mensup halka aitmiş. Alt sınıftan kadınlar eğer bedenlerinin üst kısmını kapatmak isterlerse mulakaram vergisini ödemeye zorlanıyormuş.
Bu
amaçla kralın vergi memurları belirli aralıklarla yoksul mahallelerde haneden
haneye dolaşır ve ergenlik çağını geçen kadınları tek tek incelermiş.
Yaptıkları muayene sonucu g_ö_ğ_ü_s büyüklüğüne karar verir ve ona bağlı olarak
vergiyi hesap ederlermiş.
Üst
sınıftan kadınlar pahalı kumaşlardan diktirdikleri kaliteli giysileri giyerken,
alt sınıftan kadınlar bu yolla sindirilir ve aşağılanırmış.
Böylece
eyaletin içinde kim zengin kim fakir net bir şekilde belli olur; fakir halka
ise giyinme dahil hiçbir hakları olmadıkları mesajı verilirmiş.
Sonuçta
üst sınıf refah içinde gelişerek yaşarken, alt sınıf aşağılanma ve türlü
kısıtlamalarla susturulmaya çalışılmış.
Yazdıklarım
masal gibi geliyor değil mi?
İnsan
inanmakta zorlanıyor gerçekten de.
Maalesef
hepsi gerçek.
Üstelik
tarih sayfaları sadece alt sınıfa uygulanan mulakaram tarzı vergi sayısının
neredeyse 110 kadar olduğunu belirtiyor.
Oldukça uzun bir süre bu baskı ve zorluğa dayanan alt sınıf; yapılan haksızlığa ses çıkarmak zorunda hissetmiş kendisini.
Sene
1859’u gösterdiğinde söz konusu eyalette yaşanan bir dram, belki de bu sesin
ilk kıvılcımı olmuş.
Bedenlerinin
üst kısmını örten kıyafetler giydikleri için yetkililer tarafından yakalanan
iki kadın eyalet meydanına getirilmiş. Kalabalık önünde giysileri zorla
çıkarılıp aşağılanmış. Ardından herkese ders olması amacıyla idam edilmiş.
Yaşanan
dramı izleyenler çaresizlik içinde başlarını öne eğip suskun kalırken; yine alt
sınıftan Nangeli ismindeki bir kadın o gün kararını vermiş.
Vergi
memurlarının evine mulakaram vergisini almak için geldiği gün de, planını
uygulamaya sokmuş.
Aynı
gün sabahı eşini uzak bir yola göndermiş. Sonra gelen memurları tamamen giyinik
şekilde karşılamış. Memurlar vergi parasını istediğinde içeriden para almak
için izin istemiş. Derken mutfağa sakladığı orakla iki g_ö_ğ_s_ü_n_ü birden kesmiş.
Bir muz yaprağı üzerinde vergi memurlarına getirirken aşırı kanamadan dolayı
oracıkta hayatını kaybetmiş.
Evine
döndüğünde olayı öğrenen eşi ise yaşadığı büyük üzüntüye dayanamayıp intihar etmiş.
Nangeli’nin
ölümü vergilerin ağırlığı altında ezilen alt sınıf için bir kıvılcım olmuş. Eyalette
büyük bir isyan başlatılmış. Vergiyi koyan ve uygulatan kralı protesto etmişler.
Bitmeyen
olaylar ve eyalette giderek artan huzursuzluk sonucu; kendi hayatından endişe
eden kral sonunda geri adım atmış.
Diğer
eyaletlerin de baskısıyla vergiden vazgeçmiş.
Daha
sonraki yıllarda ise tüm kadınlara üst beden kıyafeti giyme hakkı verilmiş.
Bazı
haklar kolay kazanılmıyor. Sonunda mutlaka birileri bir bedel ödemek zorunda
kalıyor. Aradan geçen zaman içinde yaptıklarının değeri anlaşıldığında ise
güçlü ve kararlı insan olmanın ne kadar kıymetli olduğu anlaşılıyor.
Tıpkı
bu öyküden yola çıkan sanatçılar tarafından Nangeli’nin kendi ülkesinde yağlı
boya tablolarla, kısa film ve makalelerle ölümsüzleştirilmesi gibi.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
05.05.2021
Kaynaklar:
https://lafgaf.com; https://en.wikipedia.org; https://www.youtube.com/watch?v=EmgsF0HxP88.
Merhabalar.
YanıtlaSilİngilizlerin hiç yatacak yerleri yok!. Bu ırka lanetler olsun. Tüm dünyanın baş belası bir ülkedir. Yazınzı okudum. İçler acısı. Ne diyeceğimi, nasıl lanetler yağdıracağımı bilmiyorum. Bazen susmak da çok şeyler anlatırmış. Ancak susamıyorsun da... Bu dünyada en zor şey kadın olmaktır. Bu dünyanın tüm yükü kadınlarımızın omuzlarındadır. Yaratanı, yarattığı kadının yardımcısı olsun.
Biz erkeklere de çok görevler düşüyor. Kadınlarımızın yardımcısı olmalıyız. Onların çektikleri yükün altında ezilmelerine seyirci kalmamalıyız. Son olarak, bizleri karnında taşıyan annelerimize duyduğumuz saygının tüm kadınlara yansımasını sağlamlıyız.
Selam ve saygılarımla.