Söz ettiğim film, Ralp isminde bir beyaz tavşanla yapılan söyleşiden ibaret aslında.
Sağ
gözü görmeyen ve sağ kulağı duymadığı gibi sürekli çınlayan bir tavşan kendisi.
Kürkü traş edildiği için sürekli kaşınıyor. Belinden aşağısına kimyasal
solüsyonla test yapıldığı için rahat oturamıyor. Dişlerini fırçalarken bile çok acı
hissediyor.
Tüm
bu olumsuzluklara rağmen Ralp yine de mutlu.
Çünkü
her şeyi insanlar için yaptığını, insanların hayvanlardan çok daha üstün
olduğunu düşünüyor.
Bir
anlamda deney tavşanı olmayı kabullenmiş. Çünkü babası, annesi, kardeşleri ve
hatta çocukları dahil tüm ailesi deney tavşanı. Başka türlüsünü görmemiş ki
zaten.
Kendisi
ile ilgili hazırlanan belgeselin sonuna doğru; deney standındaki diğer
tavşanlar ondan yardım isterken bile; Ralp insanların tarafını tutuyor.
Ancak
ironiye bakın ki tam da o anda, Ralp’e uzanan bir el sağlam gözüne bir iğne
sokarak ilaç veriyor.
Ve
Ralp’in sağlam olan gözü de kör oluyor.
Çektiği belgeseli kapatırken zorlukla ayağa kalkıyor ve kaybettiklerine rağmen uysallıkla kapanış konuşmasına hazırlanıyor.
Son
sözlerinde; hayvanlar üzerinde denenmiş şampuan, göz kalemi, güneş kremi gibi
kozmetik ürünleri almaya devam eden ve buna izin verenler sayesinde iş sahibi
olduğunu söylüyor. Ardından onlara teşekkür ediyor.
Neden
mi?
Çünkü
yemyeşil tarlalarda özgürce koşabilen normal bir tavşan olmanın ne demek
olduğunu hiçbir zaman düşünemiyor.
İşte
animasyon belgeseli tadındaki film bu son sözlerle bitiyor.
Hayli
dokunaklı, hayli iç acıtan ve düşündüren bir film öyle değil mi?
Sosyal medyada binlerce kişinin izlediği bu film sayesinde kaç tane sevimli beyaz tavşan kurtuldu bilemiyorum; ama her olumlu adım bir sonrakine zemin hazırlıyor.
Böylesi
farkındalıklar kolay kazanılmıyor çünkü. Bu nedenle de duyarlı insan olmak son
derece önemli.
Evet
ilaç firmaları da bu işin içinde; kozmetik sektörü de temizlik firmaları da.
İnsan
sağlığının söz konusu olduğu çok ivedi şartlarda kabul edilebilirliği olsa da;
geride kalan büyük pasta payı için bu acımasız tavrı kabul etmek mümkün değil.
Peki
bizler ne yapabiliriz derseniz; aldığımız her ürünün içeriğini dikkatlice okuyabiliriz.
Farkındalık
radarımızı açık tutabiliriz.
Hayvanlar
üzerinde test yapılmadan üretilen ürünleri tercih edebiliriz.
Nasıl
mı?
Ürünün
ambalajında "Not Tested On Animals" şeklinde bir yazı ve/veya tavşan
şeklinde bir logo aramamız gerekiyor. Ayrıca hayvanlar üzerinde test yapmayan
firmalar "cruelty-free" sertifikasına sahip olduklarını ürünlerinde
belirtiyor.
Özellikle kozmetik sanayinde ruj, deodorant, çeşitli kremler, solüsyonlar hepsinde az ya da çok kimyasal bazlı ürünler kullanılıyor. Ve bunların insan bedenine zararı olup olmadığını anlamak adına hayvanlar kapatıldıkları kafeslerde acı içinde ölümü bekliyor.
Kimi
gözünü kaybediyor. Kiminin tüyü dökülüyor. Kiminin derisi soyuluyor. Kiminin
uzuvları kullanılamaz hale geliyor.
Aslında
ortada basit bir gerçek var.
Doğal
olan, katkısız olan hiçbir ürünün böyle bir olumsuz etkisi yok.
Daha
çarpıcı renkler, daha hoş kokular, daha yumuşak dokunuş hissi derken ürün, ürün
olmaktan çıkıyor adeta.
İşin
içine ne kadar yapaylık içeren teknik girerse o kadar tehlikeli oluyor. Hem
üzerinde deney yapılan hayvanlar için hem de biz kullanıcılar için. Bunu
unutmayalım yeter.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
25.04.2021
Kaynaklar:
https://www.cumhuriyet.com.tr; https://www.youtube.com/watch?v=fc6GEq0wdjQ; https://www.hsi.org/saveralphmovie; https://www.mediapeta.com/peta/PDF/companiesdonttest.pdf.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder