27 Şubat 2011 Pazar

SEVİNMENİN BEDELİ OLUR MU?



İnsani duygularımızın en naiflerinden bir tanesidir sevinmek, sevincimizi paylaşmak. Bu öylesine yoğun bir duygu armonisidir ki, o sevinç tınıları kalbimizi gümbür gümbür çarptırırken çoğu kez ne yapacağımızı bilemez ve istem dışı pek çok eylemde bulunuruz. Sevincimizin paylaşarak artacağını biliriz bilmesine ama yine de aşırılığa kaçar, egomuzu tatmin etmek adına farklı yollara başvururuz.

Nişan, düğün, dernek gibi çoşkulu anlarımızı elimize geçirdiğimiz tabancaları birbiri ardına sıkarak adeta zamana mıhlamaya çalışırız. Nereye isabet edeceğini düşünmeden, bilinçsizce sevincimizi cümle aleme duyurduğumuzu zannederiz.

Bu davranış şeklini anlamak mümkün değil, bence hiçbir gerekçesi de yok. İnsanlar neden sevinince, mutlu olunca  tabancanın o soğuk yüzünü hatırlar ki? Gövde gösterisi yapmak için mi? Üstünlüğünü çevresindekilere ispat etmek adına mı? Bilemiyorum…

Konunun uzmanları bu aşırı davranış şeklini benimseyen ve sevindiklerinde tabancalarına sarılıp etraflarındaki hiç kimseyi umursamadan birbiri ardına kurşun sıkanların, normal insanların davranışlarından hayli uzak olduklarında hemfikirler. Yani normal insanların sevinçlerini yaşamalarında bu tarz aşırılıklar yok. Evlenme törenleri, düğünler, sünnetler, askere uğurlamalar, maç sonraları, eğlence yerleri, barlar bu tarz aşırılıklara sahip insanlarla dolu ne yazık ki. Havaya, sağ, sola bilinçsizce sıkılan kurşunlar ve hedef tahtası haline gelen nice masum can. Bazen bir çocuk, bazen bir gelin, bazen bir asker yolcusu olabiliyor bundan nasibini alan. Haberler sık sık bu can sıkıcı olayları veriyor. Veriyor da sonuç değişiyor mu? Hayır! Üstelik tabanca almanın, o soğuk ve sevimsiz nesneye sahip olmanın yaşı gerilere çekilerek, elinden tabancasını düşürmeyen, tabancaya özendiren sakıncalı nice diziye prim verilerek destekleniyor.

Oysa ki ortada hiçbir sebep yokken, üstelik en mutlu günlerinde bazı insanların düşüncesiz davranışları nedeniyle ortamlar bir anda kararıyor. Sevinç gözyaşları yerini hüzün gözyaşlarına bırakıyor. Kimi hastanelerde aylarca yaşam mücadelesi veriyor, kimi o anda yaşamını yitiriyor, kimiyse sakat kalıyor. Bunu hesabını ise kimseler veremiyor. Yaşayan yaşadığı zorlukla tek başına kalıyor, üzüntüsünü içine gömüyor kaderine isyan ediyor. Tabancasıyla ortalığı bir kabus yerine döndürenler ise ellerini kollarını sallaya sallaya geziniyor, bir başka yerde bir başka sevinç anında kurşunlarını sıkmak için pusuda bekleyerek.

Çocukluktan itibaren verilen eğitimin eksikliği, oyuncak olarak tabancaların tercih edilmesi, insan canının her şeyin üstünde olmasının yeterince kafalara yer etmemesi, bencilliğin egonun pompalanması bunun sebeplerinden sadece bir kaçı. Verilen cezaların yetersizliği, caydırıcı unsurlardan uzak kalması, kişiye yaptığının kötü bir şey olduğunun yeterince açıklanmaması da tuzu biberi.

Düzeyli  ve saygın bir yaşam, seviyeli davranış şekilleriyle mümkün. O halde sevinçlerimizde, eğlencelerimizde ve en mutlu günlerimizde kendimize daha bir sahip olmak zamanı şimdi. Daha fazla canı acıtmadan, daha çok insanı yaralamadan buna bir dur diyelim. Haydi hep beraber…

Sevgiyle kalın
Belgin ERYAVUZ

26.05.2005

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...