Oradaki
hayatların kalbimize dokunduğunu hissederim.
İşte
bu nedenle geçmişten günümüze ne zaman böyle bir öykü ile karşılaşsam paylaşmak
en büyük keyfim oluyor.
Geçen
günlerde izlediğim bir filmde de böylesi çarpıcı bir öykü vardı.
Filmin
ismi ‘Women Walks Ahead - Önden Giden
Kadın.’
Amerikalı
kadın yazar Eileen Pollack imzalı bir roman uyarlaması aynı zamanda.
1880
yılında; Kuzey Amerika Ovalarında yaşayan insanlarla buluşmak için, New York’tan
tek başına zorlu bir yola çıkan; genç bir kadının çarpıcı öyküsü anlatılıyor.
Bu
genç ve güzel kadın Catherine (Caroline) Weldon.
Kendisi
bir ressam.
Hayali
bir ilke imza atmak.
Kuzey
Dakota Kızılderililerinden, Sioux’ların efsane lideri Oturan Boğa’nın resmini
yapmak.
O
zamanın elverişsiz şartları, dünyanın kadına hoşgörüsüz bakışı düşünüldüğünde
işinin hiç de kolay olmadığı aşikar.
Ama
adı üstünde hayal bu.
Gelin
New York’tan yola çıkalım ve tarihin eski sayfalarında gezinirken; aynı zamanda
bu cesur kadının hayaline yoldaşlık edelim.
Catherine
Weldon İsviçre’de doğar. Çocukken Amerika’ya gelir.
Hayatı
hayli karışık, çalkantılı ve mutsuz geçer.
Bir
doktorla evlenir, ancak yürütemez ve ayrılır.
Sevdiği
adamdan bir oğlu olur. Batıya taşınır.
Kızılderili
kültürüne duyduğu yakınlık; Amerikan Yerlilerinin haklarını savunma konusunda
gösterdiği duyarlıkla başa baş gider.
Aynı
tarihlerde Kızılderililer kendi cennet vatanlarından, bereketli topraklarından,
alışkın oldukları ılıman hava şartlarından koparılıp; çok uzaklara, kuzeyde kar
ve soğuğun hüküm sürdüğü yerlere sürülmeye başlar.
Ümitlerini
ve topraklarını kaybeden Kızılderililer’in lideri Oturan Boğa bu duruma sessiz
kalamaz. Amerikan ordusuyla savaşır. Onları yener. Böylece ünlenen lider
herkesin korkulu rüyası olarak dünyaya nam salar.
Kızılderililerin
onun sayesinde haklı davalarına cesaretle bir süre daha göğüs gerdiği ise tarih
notları arasında yerini alır.
O
zamana kadar birkaç ünlü politikacının resmini yapan Weldon; derin vizyonu ile herkesin konuştuğu bu
lideri merak eder. Şahsen tanışmak ve iznini alarak resmini yapmak amacıyla
hayalinin peşinden yollara düşer.
Bu
güzel kadın; gerek yolculuğu sırasında gerekse vardığı noktalarda; hem
Amerikalıların hem de Kızılderililerin öfkesine, hakaretine, saldırısına maruz
kalır.
Çünkü sadece resim yapmak için bu kadar zahmetli bir yola çıkmasına
kimse bir anlam veremez.
Defalarca
evine dönmek üzere uyarı alır.
Şiddete
ve ağır hakarete uğrar.
Ancak
pes etmez. Cesaretle hayalinin peşinden gitmeye kararlıdır. Çünkü duygusal ve
narin yapısına inat; içindeki büyük güçle kendisini kabul ettirmeye yemin etmiştir.
Karşılaştığı
gerçekler; kendi vatandaşları tarafından Kızılderililere yapılan haksızlıklar,
oynanan oyunlar; göz göre göre işlenen adaletsizlikler karşısında şaşkın ama
bir o kadar da üzgündür.
Bir
yandan Kızılderililerin gönlünü kazanıp hayalindeki resme başlarken, diğer
yandan onlara yardım etmek için tüm servetini harcar.
Haksızlığa
karşı cesaretli duruşu ve pes etmeyen azmi sayesinde, hem Oturan Boğa hem de
diğer kabile üyeleri tarafından sevilir, sayılır. Kızılderililerle kurduğu
güçlü sevgi bağını ömrünün son demlerine kadar zarafetle korur.
Bu
arada hayalini kurduğu portresini bitirir.
Portrelerinden
biri hala Kuzey Dakota Kültür Merkezi ve Bismarck'taki Capitol Grounds Eyalet
Müzesi'nde sergileniyor.
Ziyaretçileri
ile buluşan bu resim sayesinde; pek çok kişi tarihin o haksız anlarına eşlik
ediyor ve ressamını hala sevgiyle hatırlıyor.
İnsanların
kalbinde sevgiyle yer edinen ve hayata daha sıkı tutunmamıza vesile olan tüm
güzel kalplere selam olsun.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.04.2019
Kaynaklar:
https://www.ndtourism.com; https://www.refinery29.com; http://www.hurriyet.com.tr;
https://www.history.com; https://devecisueleyman.wordpress.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder