“Vazgeçme
mucizesi... Öyle oldu, her şeyi bırakınca her şeyin rengi kendine geldi.”
Diyor
Latife Tekin ‘Unutma bahçesi’ isimli romanında.
Vazgeçmek.
Vazgeçebilmek.
Gerçekten
mucize mi?
Gerçekten
de kaçmasın diye, ellerimizi kanatırcasına tutunduklarımızı bıraksak yaşama
bakışımız değişecek mi?
Sımsıkı
bağlandıklarımız, en iyi olmamızın önündeki engeller mi?
Ve
eğer engellerse vazgeçmek için doğru zamanı nasıl bileceğiz?
Yoksa
vazgeçmenin sadece bir düş kırıklığı, bir korkaklık olduğunu mu
düşünenlerdensiniz? Her ne yaşarsak yaşayalım yola devam etmenin en doğrusu olduğuna
mı inanıyorsunuz?
İşte
bunların cevabına yaklaşabileceğimiz, kendimizi yeniden sorgulayacağımız bir
kitap var önümüzde.
İsmi
‘Dip’.
Profesyonel
bir konuşmacı, yazar ve değişim yönetici olan Amerikalı yazar Seth Godin
imzalı.
Bizlere
vazgeçmeyi ve vazgeçmemeyi öğretiyor. Bir yandan da vazgeçmenin hep kötü olmadığını
anlatıyor. Vazgeçenlerin asla kazanamayacağı sözüne farklı bir cepheden
bakmamıza vesile olan kitapta; tam tersine vazgeçmenin yeri geldiğinde mucize
tadında olabileceğinin altını çiziyor.
Daha
çok çalışma hayatındaki rekabetler, inişler çıkışlar ve başarılarla ilgili olsa
da; bunu yaşamın her alanında dikkate almamız mümkün.
Bazen
hayat o kadar çok üstümüze geliyor, bizi o kadar zorluyor ki kendimizi diplerde
hissediyoruz. Hiçbir şeye gücümüzün olmadığı o anlarda etrafımızdaki renkler genellikle
gri siyaha bürünüyor. Bir sıradanlık, bir monotonluk bulutu içinde salınıp duruyoruz.
İçimizden bir şeyler yapmak, tüm bu olumsuz gidişata dur demek geliyor da yapamıyoruz.
İşin kolayına kaçıp, yorganın altına saklanmayı ve tüm dertlerimizi unutmayı
diliyoruz.
İşte
en dipte olduğumuz anlardayız. Ya cesaretle bir değişiklik yapacağız. Ya da
dipteki renksiz dünyada yaşamaya devam edeceğiz.
Değişiklik
kolay değil elbette. Özveriyi, disiplini, korkusuzca adım atmayı, belki biraz
da sabrı gerektiriyor. Elimizdekileri kaybedecek olmamızın korkusunu
yenebilmemiz, yaşanacak başka zorluklara karşı cesur durmamızı da.
Ancak
ilk olarak; vazgeçmenin bir korkaklık, bir başarısızlık olmadığını bilmemiz gerekiyor.
Diplerden
yukarıya çıkmanın yolunu ancak kendimizin açacağına güvenmemiz de.
Yeni
yol bize ne getirir bilmemiz mümkün değil. Ama denemeden, eski bağımlılıklarımızı
cesaretle bırakıp değişikliği kucaklamadan; dipte mutsuz yaşamayı seçmek;
kendimize haksızlık olmuyor mu sizce de?
Dipte
kaybolmak yerine vazgeçmek daha doğru. Yıllarca beklediğimiz mucizeler belki de
bu vazgeçişin arkasında gizlenmiş olabilir. Sadece deneyeceğiz. Denerken en
iyisini yapmaya özen göstereceğiz.
Yaptığımız
ya da yapacağımız her ne ise onu en iyi şekilde yapmanın iç huzur öyle güzel
ki. Bunu iş hayatı için de düşünebiliriz, özel yaşantımız için de. Olabileceğimiz
en iyi anne ya da baba, en iyi arkadaş, en iyi öğretmen, en iyi doktor, en iyi
danışman, en iyi müdür ya da en iyi çöpçü.
Hangi
pozisyonda, hangi mertebede, hangi konumda bulunuyorsak ona hak ettiği değeri
vermemiz gerekiyor. Kısacası hayat bu değeri hak ediyor.
Her
sabah uyandığımızda yaşayacağımız her anın kıymetini bilmek önemli. Ancak bu sayede
fark yaratabiliriz. Her şeyi doğru ve güzel yapmamız mümkün olmasa da gayret
gösterdiğimize önce kendimizi ikna etmemiz şart.
Hayattaki
başarı, yaşamdan keyif almak, iş hayatında yükselmek, sosyal çevremizde
aranılan birisi olmak için en iyiye hedeflenmek gerekiyor. Yeterince iyi
olmakla yetinmeyip, en iyisi olmaya çalışmak.
Kilit
nokta burada.
Buradaki
vazgeçiş elbette gerçekle yüzleştiğimiz ve içimizin acıdığını hissettiğimiz ilk
anda bırakmak değil. Kendimizi kandırmadan, hiçbir şey yokmuş gibi davranmadan
en uygun zamanı beklememiz; ne zaman bırakacağımızı iyi kestirmemiz lazım.
Böylece
gri siyah yaşamın içinden açılan renkli küçük bir pencereden bambaşka bir
yaşama göz kırpabiliriz.
‘’Vazgeçmek,
başa çıkmaktan daha iyidir; çünkü vazgeçmek sizi başka bir şeye yönelmek üzere
özgür bırakacaktır.”
Bunu
yaparken, her ne yaşamış olursak olalım; aklımızı kalbimizle kesiştirirken,
deneyimlerimizi kullanmayı seçelim. Etrafımızdaki olayları ön yargısız anlamayı
deneyelim. O gri siyah renkler arasında sıkışan ve derdini kendisine dahi
anlatamayanları fark ettikçe, kendi sesimizi daha kolay duymaya başlayacağız. Başkalarını
ve başka durumları daha kolay anladıkça, renklerin en güzelleri bizim yolumuzu
süslüyor olacak. Bundan hiç şüpheniz olmasın.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
29.
04. 2019
Kaynaklar:
https://www.dunya.com; https://hasanyilmaz.net; http://elifinkutuphanesinden.blogspot.com.
Bütün bu sorunları aşmanın tek yolu var, o da Allah'tan gayrısından daha ilk başta vazgeçmiş olmak, ya da bir başka deyişle "Yegâne vazgeçilmez olanın Allah olduğunun şuuruna ermek". Zira, neyden ve kimden vazgeçemiyorsanız, o sizin rabbiniz olmuştur. "Siz onu böylece kendinize rab edinmişsinizdir; öyle ise sizin benimle, benim sizinle işim kalmamış demektir" buyuruyor mealen Allah-u Tealâ... Sayarsanız, bu da benden bir katkı olmuş olsun. Selamlar, kolay gelsin...
YanıtlaSil