Konuşurken, sohbet ederken ya da herhangi bir şeyi aktarırken ağzımızdan çıkan sözcükleri itina ile seçmemiz gerektiğini hepimiz biliyoruz elbette.
Ama
iş uygulama noktasına geldiğinde, ne denli titiz olduğumuz ortada maalesef.
Sadece
konuşmuş olmak için konuşanlar bir yana, bilmediği konularda ahkam kesen,
kendine vazifeymiş gibi öneride bulunan, yorum yapan o kadar çok kişi var ki.
Ters
tepkilerle karşılasalar da tahammül sınırlarını zorluyorlar çoğu zaman.
Aslında
söyledikleri havada asılı sözler.
Oysaki
sözlerin bir anlamı, bir değeri olmalı.
Gelin
görün ki hayatın o tahammül sınırı aşıldığında kırıcılığı artıyor.
İşte
böylesi sözlere tepki olarak kullanılan, çok eski yıllardan günümüze kadar
gelmiş bir deyim var.
Latince
ifadesi ‘Ne supra crepidam’.
‘Çizmeyi
aşmak’.
Bilmediğimiz bir işe karışmak anlamını
taşıyor.
Peki nasıl çıkmış derseniz işte bu kısmı
hayli ilginç.
Çok eski yıllara uzanıp tarih sayfalarını
karıştırdığımızda; erken Helenistik dönemin ünlü Yunan ressamı Apelles karşılar
bizi.
Günümüze kadar hiçbir eseri ulaşmamış
olmasına rağmen döneminin en büyük ressamı olarak anılır.
Üstelik tarihte kendi portresini yapan ilk
ressam olarak tanınır.
Günlerden bir gün Apelles, birbirinden
güzel eserlerini sergilemek için bir sergi açar.
Sergi hayli kalabalıktır.
Kendisi de her zaman yaptığı gibi bir
köşeye çekilir ve ziyaretçilerini izlemeye başlar.
Gelenler arasındaki bir ayakkabıcı,
ressamın bir tablosundaki “çizme” çizimine takılır.
Mesleği gereği detaylı inceleyince hatayı
fark eder ve hiç düşünmeden ressama hatasını söyler.
Üstelik düzeltmesini önerir.
Apelles hatasını bulan ayakkabıcının haklı
bulduğu eleştirisini yumuşak bir tavırla
kabul eder.
Herhangi bir alınma belirtisi göstermeden de ertesi gün düzeltir.
Gelin görün ki onun bu olgun ve olumlu
davranışı yanlış anlaşılır.
Bir anda cesaretlenen ayakkabıcı egosuna
yeni düşer ve ressamın diğer eserlerine olduk olmadık eleştiriler yapmaya
başlar.
Hızını alamaz ve önündeki bir başka
tabloda bacakları, pantolonu ve diğer detayları dile getirir.
Tüm bu gelişmeleri soğukkanlılıkla dinleyen
Apelles en sonunda öfkelenir.
Kendisini eleştiri yağmuruna tutan ve
sözleri ile hafifçe aşağılayan ayakkabıcının yanına gelir.
Ve ona haddini bilmesini, çizmeyi aşmaması
gerektiğini söyler.
‘Ne supra crepidam’.
İşte o günden sonra karşısındakini
dinlemeyen, her konuda fikri olan ve onları düşünmeden söyleyen insanlara karşı
bu deyim kullanılmaya başlanır.
Çok eski yıllarda Yunanistan'daki tarihi
belgeler incelendiğinde; bu deyimin 'Sutor, ne supra crepidam' yani 'Kunduracı,
çizmeyi aşma' şeklinde sıklıkla telaffuz edildiği görülür.
Aradan geçen yıllarda özellikle resme ve Klasik
Antik Çağ'a yoğun ilgi duyulan Rönesans döneminde tekrar yaygınlaşır.
Ancak bu deyimle ilgili bir başka ince nokta
daha var ki o da; aslında o yıllardaki filozoflara göre derinden derine
'Kunduracısın sen kunduracı kal’ anlamına da gelmesi.
Bunun en çarpıcı örneğini Fransız düşünür ve yazar Jacques Rancière imzalı ‘Filozof ve Yoksulları - Le philosophe et ses pauvres’ isimli eserinde görmek mümkün.
19.yüzyılda felsefenin mihenk taşlarını
döşeyen düşünürleri hatta felsefenin kurucusu Platon dahi; toplumda eşitsizliği
doğallaştıran ön kabullerde bulunur.
İşte bunların en çarpıcı olanı ise
işçilerin kendi mesleklerinden başka hiçbir şey yapmamaları konusudur.
Bu ön kabulde işçiler sadece çalışıp
üretim yapmalı, düşünme işini buna zamanı olan filozoflara bırakmalıdır ilkesi
geçerlidir.
Aksi durumlar yaşandığında ise çizme
aşılmış olur.
Başkalarına kendi uzmanlık alanlarının
ötesinde yargıda bulunmamaları gerektiğini söylemek için kullanılan bu Latince
deyim ile ilgili yorum ve takdir sizlerin.
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
22.05.2025
Kaynaklar: https://www.metiskitap.com; https://en.wikipedia.org; https://www.hurriyet.com.tr; https://www.biyografiler.com.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder