23 Haziran 2012 Cumartesi

KENTLEŞME-KENTLİLEŞME ÇİZGİSİNDE… (2/3)

Sağlıksız kentleşme ise kent yaşamındaki en zorlayıcı etkenleri tek tek önümüze getiriyor maalesef. Yeterince önlem alınamaması da olayları körüklüyor adeta. Üstüne üstlük bir de kente gelenlerde hayal kırıklığı yaratıldığı zaman; kavga, şiddet, gasp gibi her türlü kötülük de beraberinde geliyor. Sokaklarda park mafyaları, minibüs ve taksi hatlarında çok belirgin olan ele geçirmeler, pazarlar hatta sokaktaki simitçiye varana kadar her yer parsellenmiş sanki. Gecekondular başlı başına bir sorun ve her yeni dönemle ellerine verilen tapularla; bakıyorsunuz boğaza nazır oturan, sizden bizden zengin farklı bir kesimin önü açılmış. İlkokullara kadar giren uyuşturucu, yollarda alenen yapılan fuhuş, vermezseniz asla işinizi kotaramacağınız rüşvet, giderek artan işsizler ordusu, her yerde baş gösteren yolsuzluk ve kayırmalar hepimizin ortak sorunları oldu artık.

‘’Ülkemizde hızlı kentleşmenin doğurduğu sorunlar çerçevesinde önlemler alınmamıştır. Günümüzde, özellikle büyük kentlerimizi çevreleyen kır-kentlerde yaşayanların hemen hepsinde; altyapı sorunları, kamu hizmetlerinin eksikliği, işsizlik, çevreye uyum ve güvenlik gibi sorunlarla karşı karşıya kalan bireylerin akraba-hemşeri dayanışmasının ötesinde başvuracakları örgütlü bir yapıya ihtiyaçları vardır.’’  (C.Büyükkanber)

Kesinlikle var ve bu yapı herkese ortak uzaklıkta yaklaşacak, kimini kayırıp kimini dışlamayacak; yani bir çemberin tam merkezinden herkese eşit uzaklıkta kalarak gerekli desteği sağlayacak. Böylece, olması gereken eşitlik kavramından hareketle adilane olunacak. Yoksa yine haksızlıklar karşısında  öfke ve kızgınlıklarına yenik düşen, sevgisiz bir toplum için gerekli zemin hazırlanmış oluyor.

Büyük umutlarla toprağını, elindeki avucundakini satıp, çoluk çocuk büyük kentlere gelen; sonra da yaşadığı hayal kırıklıkları ile yaşam mücadelesi veren, sadece karnını doyurma telaşına düşen yığınla insan… hal böyle olunca elbette gasp, hırsızlık, kötü yola düşme alır başını gider. Geriye dön dersiniz, dönecek yol paraları bile yoktur çoğunun. Evet içlerinde akıllı olan, büyük kentin çarkına kendini kaptırmadan iş güç sahibi olup, köyünden daha iyi şartlarda yaşayanlar elbette var. Ama sayıları o denli az ki…

Kente özgü işlerle geçimini sağlayan, eğitime önem verip tüm demokratik haklarını kullanabilen, duyarlı, sorumlu, güvenle kendini geliştiren, her anlamda saygılı, diline, kendine ve çevresindekilere sahip çıkan, estetik anlamda güzellikler yaratan bireylerin özlemini hepimiz çekmekteyiz.

Toplum içindeki varlığını sürdürebilme savaşı veren bireyin; her anlamdaki gelişme hakkına saygı gösterilmesi ve desteklenmesi gerekli BM’in bildirisi gereği. Ama iş uygulama safhasına gelince yapılanlar; tarlada bir buğday tanesi misali. Karşılıklı sorumluluklarda bir yan eksik kaldığında da haliyle dalgalanmalar ve akabinde her türlü toplumsal sorun baş gösteriyor ne yazık ki.

Bir mozaiğin minicik parçasıyız her birimiz; farklı renklerde, farklı boyutlarda. Kimimiz canlı, rengarenk, kimimiz sadece gri tonlarda, bir kısmı büyük, bir kısmı adeta görünmeyecek kadar küçük; ama hepsi bir olunca o mozaik tamam ve güzel oluyor. Tek bir küçük parça eksikse, ona tamam dememiz mümkün mü? Gözümüz hep o eksik parçaya ya da renkliler arasındaki gri tonlara takılıyor, bu da haliyle rahatsız ediyor. (Devamı 3/3)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ


17.06.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...