17 Eylül 2013 Salı

OKUMANIN KEYFİ BİR BAŞKA ( 1/2 )

‘’Her yerde mutluluğu aradım, ama onu sadece küçük bir kitabı okuduğum küçük bir köşede buldum’’ diyen; Rönesans dönemi Alman yazarı Thomas A. Kempis gibiyim ben de. Her şey bir yana, kitap okumanın tadı öte yana.

Hangi yaşta olursanız olun, hangi kitabı okumayı tercih ederseniz edin bence okumak bir ayrıcalık. Okumayı sevmek, kitapların o büyülü dünyasında gezinmek bambaşka bir keyif. Her durum ve şart altında insanın ruhunu besleyen, yeri gelip yaralarını saran, yeri gelip kabuk tutmuş yaralarını kanatan ama; dünya görüşünü, bakış açısını zenginleştiren muhteşem bir güzellik.

Kitapsız bir dünya, okumadan geçirilmiş günler benim için en büyük kayıp. Bir iki satır dahi olsa okuyabilmek lazım. Beynimizin yeni bilgilerle şaşırmaya ihtiyacı var diye düşünüyorum ben. Çünkü her yeni bilgi size bir başka bilinmedik kapının yollarını açıyor düşünce anlamında. Geniş düşünürken, çok daha geniş düşünebilmenin naif yollarını. Zenginleşmenin en keyifli yolu bu değil mi sizce de? Gönül zenginliğinize de etkisi var, görüş zenginliğinize de, farkındalığınıza da Daha ne olsun? Okuyan, okuduğunu eleştirebilen, üzerinde düşünen bir insandan kimseye zarar gelmez. Satır aralarında tanımadığınız kişilerle buluşabilmek, aynı duygu harmanında kalkan buğdayları beraberce görebilmek ne güzeldir; bir düşünsenize.

Kitap okumayı çok seven, eline aldığı her kitapla bambaşka güzelliklere yelken açtığına inanan birisi olarak da; okuma keyfimizi biraz daha keyifli hale getirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hızlı okumak, zaman içinde emek harcanarak  geliştirilebilen bir beceri.

O halde gelin şimdi okumayı daha zevkli, daha hızlı hale getirmenin yollarına bakalım. Zaman elimizdeki en değerli hazineyken ve okumayı bu denli severken hızlı okumak, bence denizde sörf yapmak kadar keyifli olacak; ne dersiniz?

Okuduğumuz zaman bir yandan da düşünmeye de başlarız. Yazarın ne demek istediğini, neyi nasıl vurguladığını, nedenlerini. Elbette düşüncesine katıldığımız ya da katılmadığımız noktalar olacak. Herkesle her şeyde aynı düşünmemiz zaten mümkün değil ki. Burada önemli olan bize sağladığı bakış açısı ve farkındalık. Eğer bir roman bir öyküyse okuduğumuz; yazarın hayal dünyasındaki kişilerle kol kola girer dünyaya bir de onların gözüyle bakmanın tadına varırız. Hatta yeri gelir öyle etkilenir, öyle sahipleniriz ki… okuduğumuz kitabın son sayfalarına doğru içimize dolan hüzne şaşırıp kalırız.  Eğer bilgiler içeriyorsa, yöntemlerden bahsediyorsa; uygulamaya çalışırız kendimizce. Aklımıza yattığı yönleriyle. İçimize sinmediyse daha detaylı araştırırız belki ve hepsi bize fark etmeden öyle güzel zenginlikler katar ki… bakış açımız kocaman olur zaman içinde.

Yaşamdaki kalite kadar okumada da seçicilik ve kalite elbette çok önemli. Beynimizi gereksiz bilgilerle doldurmamak adına. Öyle hızlı bir bilgi devinimi var ki… ve bir o kadar da çok yanlış ve gereksiz bilgi. Araştırmayı her daim ön planda tutarak, yazılanların doğruluğunu yanlışlığını süzgeçten geçirerek okumak ve öğrenmek gerek. 

Sürekli öğrenen, kendini geliştirmeyi bir yaşam felsefesi haline getiren insanlardan oluşan toplumlar her zaman bir adım önde giderler. Bizlerin böyle bir toplumu oluşturmaması içinse hiçbir eksiğimiz yok. Yeter ki azimle, istekle öğrenme hevesimizi hep canlı tutalım. Kısa zamanda, daha çok okumanın yollarını bilmek, okumayı kaliteli ve zevkli hale getirmek bu anlamda çok önemli.

İşte karşımızda bu amaçla kullanılan ve gözün görme yeteneğini geliştirmeye yardımcı olmak amacıyla geliştirilen “Tachistoscope”. İkinci Dünya savaşında pilotları hızlı görmeye alıştırıcı çalışmalar yaptırmak amacıyla bulunan bir alet. Sonradan eğitimcilerin yeni keşiflerine zemin hazırlamış. Hızlı okuma çalışmalarında ve disleksi, yani kelime körlüğü olan hasta çocukların eğitimlerinde kullanılmış. (Disleksi; sebebi bilinmeyen ve bazen okul çağına kadar gizli kalabilen bu hastalık; dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik yeteneklerinin kazanılmasında ve kullanılmasında önemli güçlüklerle kendini gösteren bir öğrenme bozukluğu şeklinde tarif ediliyor uzmanlar tarafından.)

Aletin çalışma prensibi son derece basit. Üzerindeki ayarlarla saniyenin 1/25, 1/50, 1/100 gibi hızlarda açılıp kapanan penceresinden görülen sözcükler. Okuyucunun görme alanını genişletme çalışmalarında yarar sağladığını belirtiyor uzmanlar ki günümüzde bilgisayarlarda bu işlevi fazlasıyla görüyor. Gördüğünü algılama, belleğe kaydetme, o anda manasını düşünme bir anda sizi inanılmaz disipline ediyor ve belki de siz farkına dahi varmıyorsunuz.

Hiç düşündünüz mü bilemiyorum ama; edindiğimiz bilgilerin en az yüzde seksenini okuyarak elde ettiğimizi belirtiyor uzmanlar. Yapılan araştırmalar bunu göstermiş. Ne kadar büyük bir oran. O halde daha çok bilgi edinmek için daha çok okumak gerekiyor. Ama nasıl?  (devamı 2/2 ‘de)

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

19.08.2013


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...