6 Eylül 2014 Cumartesi

AMACIM VAR YAŞAMA DAİR

Ne güzeldir her yeni güne umutla uyanabilmek.

Bir önceki günün tortularından sıyrılmak.

Yaşanan üzüntülerin o gün ve o AN için artık önemsiz olduğunu fark edebilmek.

Dünü dünde bırakıp, bugüne bakmak.

Yaşama dair hayallerimize özgürce yelken açarken; en önemli amacımızın yaşama hakkını vermek olduğunu hiç unutmamak.

Belki farkında değiliz rutin koşturmalarımız içinde ama; amaçlarımız hakkında yeterince düşünüyor muyuz? Yoksa amacımız yok mu yaşama dair? O güzelim anları hiçe sayarak gün mü sayıyoruz? Kaça kadar sayacağımızı bilmeden hem de.

Yazılarını beğenerek takip ettiğim Doç. Dr. Şafak Nakajima; öyle güzel uyarıyor ki bizleri bu konuda.

‘’Yaşama seyirci olmaktan vazgeçin! Hayatı güzelleştirin!’’ derken.

Muhteşem bir beynimiz var. Yaşama anlam katan duygu, düşünce ve uğraşlarla beslediğimizde ışıltısı öyle güzel ki.

Beslenmediğinde ise adeta küsüyor. Biz boşa zaman harcayıp; günleri, ayları amaçsız yaşamaya devam ediyoruz ya. İşte bu sırada düşüncelerimizin akışından haberdar değiliz. Kontrol biz de değil çünkü. Bir sele kapılmış gibi akıyor beynimizin içinde.

Bu arada zannediyoruz ki beynimiz dingin ve rahat. Hayır. Beynimiz kendisini meşgul etmek için didinip duruyor tabiri yerindeyse. ‘’Madem yeni bilgiler, uğraşlar, hedefler yok; o halde eskiye giderim ben de.’’ diyor. Geçmiş anıların tozlarını atıyor bir çırpıda, içinden endişeyi, korkuyu, kederi bulup bulup çıkarıyor. Ve biz giderek daha olumsuz, daha çekilmez hale geliyoruz farkında olmadan.

Unutmayalım ki bedenimizin olduğu kadar, beynimizin de besine ihtiyaca var. Bence yeni bir şeyler öğrenilmeden geçen her gün büyük bir kayıp. Tek bir kelime dahi olsa öğrenmek, paylaşmak, beynimizin kıvrımlarını açmak; amaçlarımızı da besliyor biz fark etmeden. Hayatımızı güzelleştiriyor ve çoğalıyoruz.

Önce kendimize, sonra etrafımıza ve dünyaya faydalı olabilmek harika bir duygu. Gönül zenginliğinizin artmasına katkı sağlıyor çünkü.

Amaçlarımız varsa hayatımız çok daha anlamlı ve zevkli gelmiyor mu size de? Ama ya yoksa? İşte o zaman ne renk var anlarda, ne de ışıltı. Tebessüm bile edemiyoruz; farkında değil misiniz?

Bu durumun yaşla da alakası yok artık. Çok genel düşündüğümüzde; amaçsız emekliye ayrılanlar ya da uzun yıllar beraber olduğu eşini kaybeden insanlar; bu duruma daha uygun gibi görünüyor. Ancak gençler de bu tuzakta artık. Bir şekilde okuma heveslerine darbe vurulduğunda, uzun süre iş bulamadıklarında, yıllarca çalıştıkları işten çıkarıldıklarında ve hatta aşk acısı yaşadıklarında; amaçlarını yok sayıyorlar. Her şeyi  unutup kendilerinden vazgeçiyorlar. Yaşamdan kopuyorlar.

Oysaki devasa zorluklarla mücadele olsa da yaşamda; yapılacak bir şeyler olmalı mutlaka. Bir çıkış yolu bulunmalı. Bir ışık aranmalı. O her ne olursa olsun; önemli olan yaşam amacından vazgeçmemek. Yaşadığımız her güne değerini vermek. Bunun için düşünmek, kafa yormak. En kolayından, en zoruna bir şeylerin ucundan tutmak.

Gerekirse risk almak.
Gerekirse fazladan zaman ayırmak.
Varsa paramızdan, minicik katkılar için bir kenara koymak.

Ama birilerinin kalbine dokunmak ve özel olduklarını hissettirmekten tutun da; bir yavruyu sevindirmek, bir aileye hiç ummadığı bir jesti yapmak, bir engellinin harika bir gün geçirmesine vesile olmak, gözleri görmeyen birisine kitap okumak örneğin, geçen yıllara meydan okurcasına ikinci bir dil öğrenmek, en büyük hayallerinden birini kucaklamak, içinde heves varsa yaşını önemsemeden paten kaymak, başkalarının dileklerine katkı sağlamak, toprakla ya da bir ağaçla bütünleşmek, kim ne diyecek diye düşünmeden sevgiyle sarılmak, en basitinden çevresindeki insanların tebessümle güne başlamalarına vesile olmak, sadece teşekkür etmek gibi...

Büyük küçük.
Az ya da çok.

Hiç önemli değil. Kendimizi iyi hissettirecek her hareket, her duruş ve karşılık beklemeden yapılan her güzellik; katlanarak bize geri dönecek nasılsa. Sevgiyle attığımız her adım AMAÇLARIMIZI zenginleştirecek. Ben buna yürekten inanıyorum.

Sadece düşüncede kalmasın ama. İşlemede koyalım. Koyalım ki bir damla, iki damla derken bu güzel yaşama hakkını verdiğimize inanalım.

Cesaret mi gerekiyor bu ilk adım için? En cesuru biziz unutmayalım.

Öz güven mi gerekiyor? Her şeyimizle mükemmeliz. Kendimize has tavırlarımızla, düşünce ve hareketlerimizle biz özeliz.

Bunlar yetmez mi?

‘’KARAMSAR rüzgardan şikayet eder, İYİMSER değişmesini bekler, GERÇEKÇİ ise yelkenlerini ayarlar.’’ diyor ünlü Amerikalı yazar  William Arthur Ward.

İş hayatında başarılı olmanın yolu da buradan geçiyor. Okul hayatında ve hatta beraberliklerde de. Yaptığımız plan ve programlara zaman ayırıp, çalışmak. Böylece bir zamanların hayal olan değerlerini gerçekleştirmenin çoşkusunu yaşamak. Her daim yelkenleri ayarlamak. Değişmesini beklemeden, şikayet etmeden.

Net, açık amaçlarımıza; hedeflediğimiz sürede varabilmek öyle güzel ki. Varsın ilk amaçlarımız minicik olsun. Bir sonrakinde daha büyük amaçları kucaklamamızı kimse engelleyemez nasılsa. Tek engel kendimiziz aslında.

Hayat kalitemizi artırmanın, vizyonumuzu genişletmenin en güzel yolu; amaç sahibi olmak. Engeller, söylentiler, çevrenin yerli yersiz baskısı bizi mücadelemizden geri bırakmasın ne olur. O zaman kontrolsüz bir şekilde, sağa sola çarpa çarpa günler geçecek. Ne bir tat, ne bir heyecan olacak anlarımızda. Başkalarını suçlayıp, tüm olan biteni şansızlığımıza ve kaderimize yükleyeceğiz.

Sonuç mu?

Farkındalığını kaybetmiş, isteksiz, olumsuz bir ruh hali.

Peki yazık değil mi bize? Yaşanacak onca güzellik varken hepsinden mahrum kalmak niye?

Uzmanlar kısa ve uzun vadeli amaçlarımızın olması gerektiğinin ve tüm bunların yaşam amacımızı bütünleştirdiğinin altını çiziyor.

Her yeni gün, yeni umutlarla hedefe koşmamıza vesile. Yeter ki yürekten inanalım. Başkalarının ne dediğinden çok, kendi iç sesimize kulak verelim. Yaptığımız şeylerden pişmanlık duymak yerine, tecrübe kabul edip yola devam edelim.

En güzel amaç olan yaşam amacımızdaki ışıltılar ve renkler bizi bekliyor. Ben yakaladım en güzel harenin ucundan; hadi siz de yakalayın. Yaşam beraberce daha anlamlı. Unutmayın olmaz mı?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

23.07.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...