
Yaşımız
kaç olursa olsun hayalimizi yakalayabildiğimizin çok hoş bir örneği. Ders
alınası.
Öykümüz
için Tayvan’a yolculuğumuz. Orada yaşayan ve yaş ortalamaları 81 olan beş
arkadaşın masasındayız.
Günlerden
bir gün, yılların eskitemediği bu arkadaşlar bir lokantada yemek yemek ve sohbet
etmek için buluşur. Hepsi yıllar içinde bedenen ve ruhen çok yara almıştır.
Ancak dostluklarına sıkı sıkı tutunmuşlardır.
Sayıları
beş olduğu halde, masada altı sandalye vardır. Ve orada kocaman çerçeveli bir
resim onlara eşlik eder. Çünkü arkadaşlarından bir tanesini sonsuzluğa uğurlamışlardır.
Titreyen
elleri ile yemeklerini yerken; başları önlerinde üzüntü içindedir her biri.
Birden
içlerinden bir tanesi, elini masaya kuvvetlice vurur. Ve tıpkı eski günlerdeki
gibi motorlarıyla seyahat etmelerini teklif eder.
Bir
anda hepsinin gözü ışıldar. Artık kullandıkları tüm ilaçları, kollarındaki
serumu, destek bastonlarını atma ve yeniden doğma zamanıdır. Bir anda evet bir
anda gençleştirmişlerdir adeta.
Garajda
yılların tozunu üzerinde taşıyan motosikletleri gün yüzüne çıkarılır. Tozları
alınır. Bakımları yaptırılır.
Ve
bizim sevimli kahramanlarımız, beş can arkadaş motosikletleriyle yola çıkar. Eski deri kıyafetleri ve kasklarıyla.
Peki
sağlık durumları buna elverecek midir?
Şimdi
sıkı durun.
Bu
genç delikanlıların bir tanesi kanser.
Diğerinin
duyma problemi var.
Geri
kalan üçünün kalbi tekliyor.
Üstelik
tümünde yaşları gereği eklem problemi ve sızılar öyle böyle değil.
Ancak
ne gam?
Hiçbir
şeyi umursamazlar. Sadece hayallerine sarılır ve beraberce koydukları hedefe
odaklanırlar.
Hazırlık
çalışmaları tam 6 ay sürer. Bu süreçte bir tanesi bile yakınmaz.
Yolculuk
sabahı buluşurlar. Hatta içlerinden bir tanesi ölen arkadaşlarının çerçeveli
resmini de yanlarına alır. Şimdi tıpkı gençken olduğu gibi 6 kişi ile yoldadırlar.

Yeri
gelir ağrıyan omuzlarını ovarlar. Yeri gelir birbirlerine destek çıkarlar. Ara vermeksizin
geceden gündüze, kuzeyden güneye şahane bir yolculuk yaparlar.
Bunca
eziyete katlanma nedenleri ne olabilir sizce?
Sadece
çılgınlık mı dersiniz?
İnanın
bana değil.
Sonunda
hedefe varırlar. Buram buram gençlik, aşk ve sevgi kokan kumsallarındadırlar
artık. Geçmişte burada aşkları ile buluşmuş, beraberce hayatlarının en özel
günlerini geçirmişlerdir. Bu kumsal kayıp vermeden önce HEP BİRLİKTE
olabildikleri TEK ÖZEL yerdir.
Her
fırsatta oraya çılgın gibi koşan; beraberce kumsalın ve denizin tadına varan
ruhları; ayakta zor duran bedenlerine inat; genceciktir hala.
Yaşadıkları
tüm olumsuz koşullara, hastalıklara ve sızlayan eklemlerine, ağrıyan bel ve
dizlerine rağmen; bu zorlu yola sadece hiçbir zaman koparılmayacak bir neden
için gitmişlerdir.
Ölü
ya da diri kurmuş oldukları SADAKAT BAĞI.
Değmez
mi bu hayalin peşinden koşmaya?
Değer
elbette.
Bence
kalplerindeki sevgi, arkadaşlık duygusu ve dostlukları sonsuzlukta ışıl ışıl
parlıyor hala. Satır aralarında görüyor musunuz?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
16.08.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder