Eski
bir Kızılderili sözüymüş. Okuduğumda bayıldım. Anlamı ile nasıl da bütünleşmiş.
‘‘Ruhunu
gördüm yani SENİ SEVİYORUM.’’
Dünya
da bundan daha sıcak, daha KALBE dokunan bir söz var mı?
İnsanları
çözmenin, ruhlarını sakladıkları yerden hissetmenin en özel yolu ne peki?
Göz
teması kurmak. Gözün içine bakmak. Çünkü duygular oradan öyle yalın, öyle sade
akıyor ki. Yeri gelip ağzımızdan yanıltıcı sözler çıksa da; gözler bir şekilde
bizi ele veriyor.
Kalbimizin,
ruhumuzun, sevgimizin çıkış noktası orası.
Hepimiz
biliyoruz ki; beden dilimiz birbirimizi anlamamızda en az sözlerimiz kadar
etkili. Yazılarımı takip edenler bunu hatırlayacaklar. Ancak göz teması tüm
bunlar arasında bir numara. Mutluysak göz bebeklerimiz tam 450 kat büyüyor.
Olumsuz duygular akın etmişse başlıyor küçülmeye. Çünkü refleks olarak tepki
veriyor. Kontrol edemediğimiz için orada yalana yer yok.
Güven
kazanmak, kendimizi ve samimiyetimizi doğru ifade etmede kullanabileceğimiz naif
bir yol. Çünkü gözlerin karşı karşıya gelmesi güçlü duyguları açığa çıkarıyor.
Mini
bir dipnot olsun. Tarihsel döngüsünde doğu kültüründe göz teması ayıp
sayılırken; batı kültüründe tam tersine göz temasının kesilmesi kötü
algılanmış.
Şimdi
gelin ruhları aralayalım. Sevgi kapısından içeriye adım atalım. Dilersek uygulayabiliriz
de. İki kişi karşı karşıya oturuyoruz. Ve sadece bakışıyoruz.
Gözlerimizi kaçırmıyoruz.
Konuşabiliriz belki ama bence ona da gerek yok. Bırakalım gözlerimiz konuşsun.
Süre
4 dakika.
Sonuç
mu?
Mükemmel.
Gözlerimizden birbirine akan bir şeyler var.
Dört
dakikalık göz temasının, insanları birbirine yaklaştırdığını ileri süren
Amerikalı Psikolog Prof. Arthur Aron.
Hatta
geçmiş yıllarda; çiftlerin 36 soru sonrası 4 dakika bakışmalarının; aşkı
alevlendirdiği konusu üzerine yazılmış, yorumlar yapılmıştı. Ancak ben bu
yöntemin
insanlara sevgiyle yaklaşma yolu olması üzerinde duruyorum. Çünkü hep
savunduğum ön yargı ve engelleri kaldırmayı amaçlıyor. Şu anda hepimizin en çok
ihtiyaç duyduğu şey değil mi bu? Hem de ivedilikle.
Bu
doğrultuda ‘Sınırların Ötesine Bakış’ isimli bir proje yapılmış. Uluslararası
Af Örgütü Polonya Direktörlüğü; Avrupalılar
ve mülteciler arasında Berlin’de bu deneyi gerçekleştirmiş.
Her
yaştan, her kesimden insan karşı karşıya oturmuş. Rastgele. Birbirlerinin
gözlerine 4 dakika boyunca bakmış. İnsan doğası elbette aralarında kimi gülmüş,
kimi konuşmuş, kimi ise ağlamış. Vardıkları sonuca ise hiç birisi inanamamış. Ön yargıların yok olduğuna
bizzat şahit olmuşlar. Sevgisizlik ve kin dolu bakışlar belki nefret, yerini
sevgiye bırakmış. Bence muhteşem.
Gerçekten
de karşımızdaki kişinin ruhunu görebilmek için, en etkin yollardan bir tanesi
bu yol. Deneylerde çoğu kişi inanmadan başlıyor. Ancak sonunda şaşkınlıkla ikna
olduklarını söylemeliyim.
Şimdi
gelin bu süreyi 10 dakikaya çıkaralım. Bilincimizin değişmeye başladığını,
hatta deyim yerindeyse allak bullak olduğunu belirtiyor uzmanlar.
Bu
deney ise İtalya’da Urbino Üniversitesinde yapılmış. Bilim adamı Giovanni
Caputo’nun başkanlığında.
Deneklerden
aynada kendilerine bakmaları istenmiş önce. Pek çoğu bir dakika sonra tuhaf
şeyler görmeye başlamış. Yüzler çarpılmış, değişmiş. Neden mi? bilim adamları bunu ‘tuhaf yüz illüzyonları’ olarak adlandırıyor.
Ancak
işin daha da tuhafı, bir başkasına 10 dakika süre ile bakınca gerçekleşmiş.
40
genç yetişkin denek oldukça loş bir odaya alınmış. 20 denek karşılıklı
birbirine bakarken; 20 denek sırt sırta oturup boş duvara bakmış. 10 dakika
bitmiş ve deneklere hisleri ile ilgili bir anket yapılmış.
Öncelikle
hepsi zamanın çok daha yavaş geçtiğini söylemiş. Pek çoğu bir süre sonra; yüzleri
biçimsiz, hatta canavarımsı olarak algılamış. Çok az bir kısmı ise
akrabalarının yüzünü anımsamış.
Genel
olarak kişilerin gerçekle olan bağlantısının koptuğu ve halüsinasyonların başlaması
şeklinde açıklanıyor bu durum. Ancak karşıt görüşler de var. Tam olarak beyinde
nasıl bir algılama olduğu netlik kazanmış değil. Deneyler ve araştırmalar hızla
devam ediyor. Bakalım açıklamalar bizleri hangi şaşkınlığa sürükleyecek. Bekleyip
göreceğiz.
Son
söz olarak; Mevlana’nın yıllar öncesinden bizlere ilettiği bu naif cümle ile
hepinizi birbirimizin ruhunu görmeye davet ediyorum.
"Bazı
insanların yüzüne dikkatlice baktığınız zaman; yalnızca çiçekleri görmekle
kalmaz, çiçeklerin kokusunu da duyarsınız."
Şükürler
olsun ki benim dünyam şahane kokularla çevrili ve ruhlarınızı görmenin
keyfindeyim.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
21.
06. 2016
Kaynaklar:
http://www.dailymail.co.uk; http://www.sektorel.com; http://onedio.com; https://www.youtube.com/watch?v=IWKRd1vwYlo; http://tr.euronews.com/2016/05/26/goz-temasi-projesi-multecilere-karsi-engelleri-kaldiriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder