
Denemek,
denerken etrafta söylenenleri duymamak ve kendi iç sesimize uyarak hareket
etmek gerekiyor.
Ve
her şeyden önemlisi kendimize inanmamız gerekiyor.
Öz güvenimizi
parlatan cesaretimiz, bize güç veren kalp sesimiz ve sabırla hayatın içindeki
hiçbir kapının açılmaması mümkün değil.
Bambaşka
bir bilinmezlik olsa da o kapının ardında, yolları zorlasa da bizi; her yeni
kapı ardında hayatı taşıyor bana göre.
Elbette
sadece mutluluk, sadece güzellikler olmayacak. Ama hayatın içindeki tüm
renkleri cesaretle kucaklayabilmek işin aslı değil mi?
Pek
çok fırsatı sadece bu yüzden kaçırmadık mı?
‘’İçindeki
kapıyı çal başka kapıyı değil. Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil. Ne zaman,
bilmem. Yeter ki o kapıda durmayı bil.’’ diyen Mevlana’nın torunlarız bizler.
İçimizdeki
kapı dahil olmak üzere, yaşamımız boyunca kaç kapıdan geçtik?
Kaç
kapıyı görmedik?
Kaç
kapının anahtarını avuçlarımızın arasından kaçırdık?
Kaç
kapının önünde yıllarca bekledik yine de açmasını bilemedik?
Ve
sonuçta kaç kapıyı açtık?
Kaç
kapıyı ardımızdan kapattık?
Gün
geldi, önümüzdeki kapılar ardına kadar açıldı. Gün geldi yüzümüze sertçe
kapatıldı.
Velhasıl
hayatımızın dönüm noktalarında, önemli kararların arifesinde olduğumuz zamanlar
da dahil olmak üzere; neredeyse tüm kapıların önünde kalp sesimizle sınandık.
Evet,
kapılar hayatımızın bir sembolü adeta.
Bana
güvenliği ve gizemi aynı anda çağrıştırıyor. Evimizin dışarıya açılan noktası.
Kalbimizin hayata dokunmaya korktuğumuz anlarında ardına sığındığımız o naif
bölgesi.
Çift
kanatlı, kulplu, tokmaklı, mandallı, gözetleme delikli, düz, antika, modern,
küçük pencereli, posta yuvalı, sade, şaşalı, yıpranmış, yeni, eski, ağırbaşlı,
hafif, geniş, dar, ahşap, çelik ya da cam.
Şekli,
rengi, görünüşü, duruşu, yapısı ne olursa olsun kapılar önemli. Çünkü her kapı,
ardında kocaman bir yaşam ve farklı bir dünya saklıyor.
Kapıların
farkına varmak, önüne gelince çalmak, açılmazsa anahtarını aramak, bulmak için
her yolu denemek ve her ne olursa olsun; sabırla cesaretle ardındakine ulaşmayı
bilmek gerek. Burada korkuya, kararsızlığa yer yok.
Açtıkça
zenginleşmek, yeni tecrübelerle yaşam yolumuzu renklendirmek ancak bu şekilde
mümkün olacak. Sonradan keşke dememek için korkuya prim vermeden denemek en
güzel değil mi sizce de?
Hayat
yolumuzdaki kapıların bizi hayallerimizle kucaklaştırması dileğimle.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
06.03.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder