Sayıları ve şekilleri mantık kuralları ile inceleyen soyut bir bilim dalı matematik.
Onun
sayesinde hayatın karşımıza çıkardığı karmaşık problemler çözüme kavuşuyor. Bir
anlamda her şey biraz daha netlik kazanıyor.
Peki
ya bilimin gizemli yanları?
Matematiği
çok seven ve hayatını buna adamış bir Fransız matematikçi var konuk olarak, bu
yazımda.
17.
yüzyılın sonları ile 18. yüzyılın başında yaşamış.
Hayatını
matematiğe adamış.
Olasılık
teorileri ile ünlü.
Kumarbazlar tarafından çok tutulan ‘The Doctrine of Chances - Şans Doktrini' isimli olasılık eserinin sahibi.
Abraham
de Moivre.
Fransa’nın
Champagne bölgesinde doğar. Cerrah babası sayesinde iyi eğitim alır. Ancak
ülkesinde baş gösteren dinsel zulüm nedeniyle genç yaşta İngiltere'ye taşınır.
1684
yılında fizik okumak için Paris'e geri döner. Bu arada ünlü bir eğitmenden özel
matematik dersleri alır.
De
Moivre, yeniden Londra'ya geldiği zaman günün standart matematik metinlerini
çok iyi bilen yetenekli bir matematikçi olarak kabul görür.
1692
yılında İngiliz gökbilimci, jeofizikçi, matematikçi, meteorolog, fizikçi ve
mucit Edmond Halley ile arkadaş olur.
Bir
süre sonra İngiliz matematikçi, fizikçi, astronom ve yazar Isaac Newton ile yolları
kesişir.
Tüm
bunlar onun matematik sevdasını ve çalışmalarını körükler.
Hayatını kazanmak için ya özel evleri ziyaret eder ya da Londra'nın ünlü kahvehanelerinde özel matematik dersleri verir.
İlerleyen
yıllarda matematik bilimine yaptığı önemli katkılar nedeniyle; Berlin Prusya
Bilim Akademisi ve Paris Fransız Bilimler Akademisi üyeliklerine kabul edilir.
Yine
de hayatı boyunca fakir yaşamdan kurtulamaz.
1754'teki
ölümüne kadar olasılık ve matematik alanlarındaki çalışması ise aralıksız devam
eder.
Bu
kısa hayat öyküsündeki en dikkat çekici ve gizemli yanı ise bambaşka.
Şimdi
sıkı durun.
Abraham
de Moivre, yaşlandıkça geçen yıllarla beraber giderek daha uyuşuk bir hale
geldiğini fark eder. Üstelik eski yıllarına oranla daha çok uyumak istemesi onu
düşündürür.
Kendi
üzerinde yaptığı kısa analizle, her gece 15 dakika fazla uyuduğunu tespit eder.
Bir
matematikçi olarak bu artışı bir aritmetik dizisi olarak ele alır.
Hesaplar
yapar.
Sonucunda,
söz konusu artışın devam etmesi halinde; uyku süresinin 24 saate ulaştığı günü
tespit eder.
Peki
ne olur dersiniz?
Gerçekten
de ünlü matematikçi tam o gün hayatına veda eder.
1754
Kasım’ının 27’sinde.
Yani
kendi ölüm tarihini iddia ettiği gibi doğru bir şekilde hesaplar ve bu garip
iddiayı kazanır.
Hayatın
cilvesine bakın ki kazandığını bilemez.
Bu
hikaye bize, bir matematikçinin kendi sonunu bile formüllerle ve hesaplarla bulabileceğini,
dolayısıyla bilimin de gizemli bir yanının olduğunu gösterir gibi.
Gibi
diyorum çünkü; bazı tarihi kaynaklar bunun bir iddiadan öte olmadığını
savunuyor. Neden olarak da ölümünün gerçekleştiği sırada Londra’da herhangi bir
belgenin olmaması gösteriliyor.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
01.09.2025
Kaynaklar:
https://en.wikipedia.org; https://tr.wikipedia.org.




Hiç yorum yok:
Yorum Gönder