Sevginin
paylaşımı, aktarılması ne kadar güzel. Paylaştıkça çoğalıp kalpten kalbe akması
da.
Ama
bazen, fark edemediğimiz anlarda birisini çok severken arkada başka bir göz
sizi izliyor olabilir. Sevgiye hasret, ilgiye aç bir başka kalp. Siz farkında
bile değilken o başı önünde, gözleri sizde, sadece sevginizi bekleyebilir.
Sevmek, sevgiyle el uzatmak, sevginin sıcaklığıyla sarılmak ve hayata sevgi
tohumları ekmek çok güzel. Ama hiç düşündünüz mü sevginizi paylaşırken ne kadar
adilsiniz?
Sevgi
önemli olduğu kadar narin ve çok hassas bir konu aslında. Sevgiyi kalbimizden,
gözlerimizden aktarırken, içimizdeki o çoşkun ırmağa söz geçiremediğimizin
farkındayım. Ama biz içimizdeki o pozitif güzel enerjiyi sözcüklerle, hareketlerle,
sarılmalarla aktarmanın yollarına bakarken; bir gözümüzün kapalı kaldığını hep
unutuyoruz nedense. O da gönül gözümüz, kalp gözümüz ve onunla hayata
bakabilmek ne kadar önemli.
Çocuğumuzu
severken, hayvanlarımıza ihtimam gösterirken sadece ona odaklanıp, çevremizde
olan bitene pek dikkat etmiyoruz. İşte o anlarda ikinci planda olan ve
yaşananları tıpkı bir hayal gibi izleyen; olayların sessiz ve isimsiz
kahramanları da var. Çoğu zaman kendilerini dışlanmış hisseden, kıskançlıklarına yenik düşen, sevgi dolu elin bir an önce
uzatılmasını bekleyen…
Tüm bunların bir ileri adımı daha var ki, işte orada durum daha vahim maalesef... İkinci
planda olmak, hep bir adım geride kalmak kolay kabul edilebilir bir durum değil
çünkü. Buna rağmen toplumumuzda ikinci planın gerçek aktrisi ve aktörleri o
kadar çok ki… Örneğin kız çocukları ailelerde hala ikinci planda. Sevgi dolu bir ömrü beraberce geçirmeye söz veren eşi tarafından, üzerine gelen genç bir kadının gölgesinde bırakılan eşler de öyle. Böylesi bir ortama genellikle rızaları olmadan getirilen kumalar da. ikinci kez evlenen baba ya da annesinin tercihleri nedeniyle üvey evlat damgasını
yemek, iki arada bir derede kalmak ve bir yerlere sığamayan çocuklar olmak da.
Hepsi sevgiye hasret, anlaşılmaya ve
değer verilmeye muhtaç; tek yapabildikleri gecenin koyu karanlığında
yastıklarına göz yaşlarını bırakmak o kadar.
Bunlar
hep ikinci olmanın, hep bir adım geride kalmanın sanki şart olduğu durumlar.
Geçmişten günümüze değişmeden devam ediyor; farklı boyutlarda ama hep aynı
konsepte. Arada sırada kurallar elbette ikincilerin lehine bozulmuyor değil ama,
sayıları o kadar az ki…
Hayatında
hep bir adım geride kalıp, ikinci olmayı kendi adına seçenlere değil sözüm.
Çünkü onlar kendi hür iradeleriyle böylesi bir yaşamı tercih etmişlerse, bu
tamamen onların seçimi. Ama istemeden, zorunlu şartlar nedeniyle ikinci planda
kalmak, hayatını çevresindekilerden bir adım geride yaşamak ve bu şekilde
hayata tutunmak zor olsa gerek. Biraz dikkatle baktığımızda, biraz daha
ayrıntıyla hayatları incelediğimiz de neler görüyor, neler duyuyoruz ki hepsi
ibretlik aslında. Filmlere konu edilecek türden ve iç acıtıcı maalesef.
Böylesi
bir ortamı hazırlayanlara sözüm. Yaşayanları suçlamak neyime.
Erkek
evladına tüm sevgisini verirken, kız çocuğunu görmezden gelen anne babalara…
Düzgün
bir aile yaşantısı olduğu halde eşinin üzerine bir ikinci kadını getirip, kendi
zevki uğruna her iki kadına da hayatı çekilmez yapan erkeklere…
Kendi
mutluluğu için evlenip, çocuğunun geleceğini hiçe sayan adeta görmezden gelmeyi
yeğleyen duyarsız anne ve babalara keza…
Yaşarken
hayatın zor kenarları hepimize dokunuyor zaman zaman. O sivri köşelerden
kaçabildiğimiz sürece sakin ve dingin kalabiliyor, hayata dört elle
sarılıyoruz. Ama bir de çevremizdeki kişiler bu köşelerin sayısını artırdığında
yanımıza yöremize daha çok batıp, daha çok canımızı acıtıyor. O nedenle biraz
olsun bencilliği bir yana bırakıp yanımızdakileri, bir zamanlar o en çok
sevdiklerimizi de düşünelim lütfen. Herkes güzel bir yaşamı hak ediyor; bencil ve sorumsuz davranmak ise hiç birimize
yakışmıyor.
Dilerim
hayat koşusunu yaparken sevgimizi adil dağıtmayı becerebiliriz. Ardımıza
ikincileri eklemeden, yaşamı daha güzel hale getirmenin yollarını bulabiliriz.
Hem kendimiz hem de çevremizdekiler adına...
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
17.07.2012