2 Mayıs 2015 Cumartesi

AH ŞU KIRILGANLIĞIMIZ (2/2)

Ancak uzmanların belirttiğine göre, çoğu insan kırılganlığını uyuşturuyor. Böylelikle kırılganlığıyla baş edebileceğini düşünüyor belki de. Ama kırılganlık da bir duygu ve uyuşturmak çözüm değil. Çünkü duygularımız iç içe geçmiş. Bir tanesini uyuşturmak diğerlerine de etki edecek. Öyle değil mi?

Kırılganlığın temelinde mükemmel görünme isteği var. Bir insan kendisini değersiz, önemsiz, yetersiz hissettiğinde; yani mükemmellikten uzakta kaldığını düşündüğünde açığa çıkıyor.

Öyle ki başkalarının gülüp geçtiği, önemsemediği minicik bir uyarıyı, bir espriyi, dostane bir uyarıyı bile çok farklı ve büyük boyutlu algılıyor. Başarısızlığı hazmedemiyor. Kırılganlığını içine atıp, biriktiriyor. Bu da giderek daha vahim tablolar yaratıyor haliyle.

Sağduyu ile düşünmeyi ve varsa problemi uzlaşarak çözmeyi reddediyor ne yazık ki. Sahip olduğu eğilimleri başkalarına yükleyerek, onları suçlayarak işin kolayına kaçıyor. Davranışlarının ana nedenlerinden uzaklaşarak, kendince daha önemsiz nedenler buluyor. Uzlaşma yollarını kapatıyor. Çünkü uzlaşmanın hatayı kabullenmek olduğunu düşünüyor. Her şeyde aşırı alınganlık yapıyor.

Zaman içinde kırılganlığına bağlı olarak bir de utanç duygusu gelişiyor. Tepkileri öfkeyle başlıyor, öfkeyle bitiyor. Öfke kontrolünden hayli uzakta çünkü. Sonrasında pişman olsa da; hayattaki keşke’leri arttıkça artıyor. Ve giderek depresyonun tuzağına düşüyor.

Bu nedenle kırılganlık deyip geçmemek de fayda var. Hayat bizim hayatımız olduğuna göre duygu, düşünce ve davranışlarda da bizim sözümüz geçmeli.

O halde ne yapmamız gerekiyor?

*Kırılganlıkla baş etmenin ilk adımı cesur olmak.
*Mükemmel olmanın bir zorunluluk olmadığını bilmek.
*Her konuda YETERLİ olduğumuza inanmak.
*Duygularımızın farkında olup, sahip çıkmak; onlarla bütünde güzel olduğumuza inanmak.
*Kendimize karşı her daim nazik ve anlayışlı olmak.
*Kendimizi her şart ve koşulda sevmek.

Tüm bunlarla donanmak muhteşem bir iç zenginliği aynı zamanda. Öyle değil mi?

‘’HAYAT, okulda yüksek not almaktan veya işte kariyer yapmaktan çok daha fazlasını istiyordu. MUTLULUK insanın kendini başkalarıyla birlikte olmaya, sevmeye ve başkalarının sevgisini kabul etmeye açması demekti. Tam ve bütün bir insan olabilmeye dair KENDİMİZE olan İNANCIMIZ çok önemli.’’ diyordu Debbie Macomber ‘İyi ki Geldin’ romanında.

Fazla söze gerek var mı artık? Her birimiz kendi yolumuzdan, vicdanımızdan ve seçimlerimizden sorumluyuz. Kendimize inanalım öncelikle. Cesurca hayatı karşılayalım ve sevgiyi her anımıza nakış nakış dokuyalım. Kırılganlığımızı sevgimizle kabul edip, yumuşatalım. Yaptığımız seçimlere gösterdiğimiz cesaret ve samimiyetin; kendimizle beraber diğer yaşayanların kaderine etki edeceğini de bir an olsun unutmayalım. Olmaz mı?

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

12.03.2015

Kaynaklar: KIRILGANLIĞIN GÜCÜ ( Teksaslı araştırmacı, yazar Dr. Brene Brown );  http://www.psikologbursa.com; http://www.cangungen.com; http://www.e-psikiyatri.com




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...