Bağırsaklarımızın ikinci beynimiz olduğunu artık hemen hepimiz biliyoruz. Bağırsak floramızda gezinen bakterileri de.
Sayıca
o kadar çoklar ki.
Kilomuzun
neredeyse yüzde dördünü oluşturuyorlar.
Bir
kısmı sağlımız için didinip duruyor. Bizim en büyük yardımcımız onlar. Can dostumuz.
Diğer
kısmı ise maalesef sağlımızı bozuyor. Bize zarar veriyor.
Ve
bu bakteriler bizim bedenimizde sürekli bir savaş hali sürdürüyor. Sağlığımızın
gidişatı da bu çetin mücadelenin sonucuna göre belirleniyor.
Şimdi
gelin milyonlarca bakteri arasından iki tane örnek seçelim. Ve bedenimiz
üzerinde yaptıklarına göz gezdirelim.
İlk
bakterimiz Bacteroidetes.
Kendisi
bir probiyotik. Canla başla bizi hastalıklara karşı koruyor. Bizi öyle seviyor
ki fazla kilo almamızı da önlüyor. Çünkü fazla kiloların pek çok hastalığa
zemin hazırladığını bizden iyi biliyor.
Kilo
sorunu olmayanlarda bolca bulunuyor.
İkinci
bakterimiz Firmicutes.
Diğerinin
tersine bizim kilo almamızdan, bolca yediğimiz halde bir türlü doymamamızdan
sorumlu kendisi. En sevdiği şey de şekeri alıp yağa çevirmek.
Kilosu
ile barışık olmayanlarda maalesef bolca mevcut.
Tüm
bunlar nasıl mı ortaya çıkmış?
Öncelikle
kilo sorunu olanlarla, normal kiloda olanların bağırsak floraları incelenmiş.
Normal
kilolu olanların bağırsak floralarında bolca probiyotik, yani yararlı bakteriye
rastlanmış.
Kilo
sorunu olanlarda ise maalesef şekeri yağa çeviren zararlı bakteri daha fazla
çıkmış.
İşte
bilimsel araştırmalar buradan hareketle bu iki farklı kategorideki bakteriler
baz alınarak yapılmış.
Örneğin;
obez farelerin bağırsak florasında bolca bulunan ve kilo almasına neden olan
zararlı bakteri miktarı azaltılmış. Yerine yararlı bakteriler konmuş.
Sonuçta
obez farelerin yiyeceklerinden kısmadıkları halde hızla kilo kaybettiği
görülmüş.
Şimdiki
örneğimiz kadınlar üzerinde yapılmış.
Kilo
sorunu olan kadınlar 3 ay süreyle bir kampa alınmış. Katılımcılar iki gruba
ayrılmış.
Ardından
iki aşamalı deneyin ilkine başlanmış. Her iki gruba da özel bir tür beslenme
diyeti uygulanmış. Buna ek olarak, gruplardan bir tanesine probiyotik cinsi
yararlı bakterilerle dolu besin takviyesi yapılmış.
Sürenin
sonuna geldiklerinde iki grup kadın denekten; yararlı bakteri ihtiva eden
besinleri alanların; daha hızlı ve sağlıklı kilo verdikleri görülmüş.
Deneyin
ikinci aşamasında; kadınlar beslenmelerinde serbest bırakılmış. Sadece yararlı
bakteri takviyesi alanlara probiyotik desteği devam etmiş.
Şimdi
sıkı durun.
Diyetten
çıkan ve probiyotik alan kadınlar diyet uygulamasalar da kilo vermeye devam
etmişler.
Peki
ya diğer gruptaki kadınlar?
Maalesef
verdikleri kilolar hızla geriye dönmüş.
Neden
dersiniz?
Çünkü
probiyotik cinsi bu yararlı bakteriler; bizi savunmak adına ihtiyaç duyduğu
enerjiyi; yediğimiz gıdalardan alıyor. Yani biz gıdalarımızı onlarla
paylaşıyoruz.
Uzmanlar bu oranın neredeyse yüzde yirmi beş kadar olduğunu
söylüyor. Hiç de azımsanmayacak bir rakam.
Dolayısıyla
bedenimizdeki yararlı bakteri sayısının azalması demek; onların tüketmediği
gıdaların da bize fazladan geri dönmesi demek.
Sonuçlar
ortada.
Bedenimizde
yararlı bakteriler ne kadar çoksa o kadar sağlıklıyız. İştahımız daha bir
dengeli. Bedenimiz aşırı yükler altında ezilmiyor.
Üstelik
probiyotikler hayatta kalmak ve güçlü olmak için sağlıklı besinler istiyor ve
bunu bize adeta fısıldıyor. Bu sese kulak verip probiyotik aldığımızda,
sağlıklı besinleri tercih ettiğimizde delice seviniyorlar. Çünkü biliyorlar ki
güçlenecekler, sayıları artacak ve savaşın galibi onlar olacak.

Şimdi
her şeyin aslında kendi elimizde olduğumuzu biliyoruz.
Sağlıklı
beslenme ve yararlı probiyotiklerle bu savaşta yararlı bakterilerimize destek
olmamız şart.
Yaşam
şeklimizi bu doğrultuda değiştirdiğimizde; bizi seven bakterilerimizle mutlu
mesut yaşamak olası. Yaşasın yararlı bakterilerimiz.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
06.06.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder