Yaşanmış
bir öykü.
Sıradan
gibi gözüken ama sıcacık öyküsü ile içinizi ısıtacak bir yaşam kesiti bence.
Sadece
sarı bir kurdele aslında. Ama anlamı o kadar özel ki.
Aşk
kokuyor.
Buram
buram sevgi kokuyor.
Ve
dahası…
Yıl
1970.
O
yıllarda Amerikan radyolarında sık sık çalan bir parça var.
Çok
keyifli bir melodiye ve sözlere sahip. Dinleyeni neşelendiriyor. Dolayısıyla
Amerikan popüler kültüründe kendine haklı bir yer edinmiş.
İsmi
“TIE A YELLOW RİBBON”.
Parça
Michael Anthony Orlando’ya ait.
Kendisi
şarkıcı ve şarkı sözü yazarı.
Şimdi
gelelim bu keyifli şarkının bir o kadar da keyifli öyküsüne.
Uzun
yıllarını hapiste geçiren bir adam düşünün. Devasa yılları parmaklıklar ardında
geçirmiş, çıkacağı günü iple çeken.
Çıkmasına
bir hafta kala eşine bir mektup yazar bu adam. Hapisteki günlerinin ve
ayrılıklarının artık bittiğini, bir hafta sonra özgürlüğüne kavuşacağını dile
getirir. Evine dönmeyi istemektedir ama eşinin onu yeniden evlerine ve yaşamına
kabul edip etmeyeceğini bilemediğini ekler satırlarına. Kendisinin ise onu
sevdiğini ve bu sevginin ayrı geçen yıllar boyunca daha da güçlendiğini
eklemeyi unutmaz.
Beraberce
yaşadıkları güzel köyü, paylaştıkları evi, hemen yakınından geçen şehirler arası
yolu ve kenarındaki güzel büyük ağacı her hatırladığında gözleri dolan adam;
eşinden son bir istekte bulunur.
Eğer
eşi de sevgilerine inanıyorsa ve eve dönmesini istiyorsa, tam çıkış gününde
kendisine özel bir mesaj bırakmalıdır.
Bu
mesaj ne olabilir dersiniz?
Evlerine
yakın şehirler arası yolun kenarındaki ağaca asılı duran tek bir sarı kurdele.
Böylece
çıkış günü geldiğinde, otobüsle o yoldan geçerken eğer eşinin yanıtı evetse;
sarı kurdeleyi görüp otobüsten inecek ve evine doğru sevinçle yürüyecek. Eğer
hayırsa kurdele asılı olmadığı için otobüsle yola devam edecek ve belki
kendisine başka bir yerde başka bir hayat kuracak.
Son
bir haftayı heyecanla bitiren adam; özgürlüğüne adım attığı o gün; söz verdiği
gibi şehirler arası otobüse biner. Yol uzundur. Dolayısıyla yan koltuğa oturan
kişiyle sohbete başlar. Laf lafı açar. Birbirlerine iyi geldiklerini anlayınca yol
arkadaşına kendi öyküsünü anlatmakta sakınca görmez.
Arkadaşı
öyküsünü öyle sever ki, adamın heyecanlı bekleyişini diğer yolcularla da
paylaşır.
Artık
otobüste konuşulan tek şey, adam ve görmeyi çok istediği sarı kurdeledir.
Sonunda
yol adamın köyüne yaklaşır. Herkes tatlı bir heyecan ve telaşla kıpırdanır.
Dönmeleri
gereken son bir dönemeç kalmıştır. Umutlarına en iyi dileklerini ekleyip büyük
ağacı görmeyi beklerler. Heyecan öyle artar ki kimse yerinde oturamaz.
Dönemeçte
otobüs yavaşlar.
Ağacı
gördüklerinde asılı olduğunu umdukları o tek sarı kurdeleyi gözden kaçırmamak
için herkes birbirini uyarır. Neredeyse otobüsteki 40 kişi tek yürek
olmuştur.
Nihayet
son dönemeç biter ve kocaman ağaç karşılarında ansızın belirir.
Ve
ne mi olur?
Ağacın
sadece bir dalında değil, tüm dallarına bağlanmış gözleri alan sarı kurdeleler
rüzgarla sevgi dansı yapmaktadır.
İşte
öykümüz böyle. Biliyorum sizler de bu satırlarda benim gibi kocaman
gülümsediniz.
Son
bir not olarak; bu parça öyle meşhur olur ki günümüzde uzak diyarlarda göreve
çıkan eşler ve çocuklar için; Amerikalı aileler evlerinin kapısına ya da
bahçedeki ağaçlarına sarı bir kurdele bağlamayı unutmazlar.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
02.06.2020
Not:
1- Beni bu güzel öyküyle buluşturan değerli arkadaşım Fatoş Şişmanyazıcıoğlu’na
sonsuz teşekkürlerimle.
2-
Belki şarkıyı dinlemek istersiniz diye kaynaklar bölümüne bırakıyorum.
Kaynaklar:
https://www.youtube.com/watch?v=ZJCiwWNxnp4; https://www.youtube.com/watch?v=hEyhQ5gkxX4; https://www.youtube.com/watch?v=7-w1SYl6-Ik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder