12 Temmuz 2023 Çarşamba

SIRA DIŞI BİR KADIN (2/2)

Çocukları ile beraber evsiz kalan Hetty, kalacak bir yer aramaya başlar.

Çünkü gün geçtikçe artan servetine rağmen; hayatı boyunca vergi ödememek için ev satın almaya hiç sıcak bakmamıştır. İçinde bulunduğu acil durumda dahi o alternatifi asla düşünmez.

Bir süre sonra kendisi için en mantıklı çözümü bulur ve onca servete rağmen çocuklarıyla birlikte ucuz bir pansiyona taşınır. Üstelik hayatı boyunca bu ucuz pansiyonlardan hiç vazgeçmez.

Sadece bu kadar mı dersiniz?

Hayır.

Yaşam tarzı, kıyafetlerinde seçtiği renkler, yemek için tercih ettiği restoranlar, kullandığı araba, sağlık için yaptıkları; kısacası hepsi onun cimriliğini bağırır netlikte olur. Çünkü az para harcayınca mutlu olan bir karakteri vardır.

Örneğin, yaşamı boyunca sadece siyah renkli kıyafetleri tercih eder. Leke tutmadığını ve sık yıkamaya gerek olmadığını düşündüğü için.

Bu renk tercihi nedeniyle çevresi tarafından kendisine ‘Wall Street Cadısı’ lakabı takılır. Elbette umursamaz.

Yıllar içinde sürekli artan servetine rağmen, eski bir arabaya biner. Evinin ihtiyacı olan yiyecekleri en ucuz yerlerden alır.  Genelde ucuz olan yulaf ezmesini, kırılmış ezilmiş satılmayacak ürünleri tercih eder.

Gittiği yerlerde, yaptığı alışverişlerde mutlaka sıkı pazarlık yapar. Marka ürünleri hiç tercih etmez. Nerede ucuz ürün varsa Hetty’nin elleri oraya uzanır. Neredeyse hiç sıcak su kullanmaz. En ucuz posta pulu için saatlerce kuyrukta bekler.

Bir kıyafeti defalarca yıkamadan giyer. Çocuklarına da aynı şekilde davranır. Yıpranmış giysiler içindeki hallerini görenler onları gerçekten fakir zanneder.

Isınmak için hiçbir şey kullanılmasına ve dahi fırının çalıştırılmasına izin vermez.

Ekonomi haberlerini takip etmek uğruna sabahları alıp okuduğu gazeteleri; işi biter bitmez oğluna vererek sokakta sattırır.

Tüm bunları yaparken yaşadığı mutluluk ise kelimelere sığmaz.

Günlerden bir gün oğlu yine gazete satmaya çıkar ve bacağından yaralanır. Oldukça derin bir yara olduğu için oğlanın mutlaka bir hastanede tedavi görmesi gerekir. Ancak Hetty hastanelere para harcamak istemez. Cimrilik içine öylesine işlemiştir ki acı içinde kıvranan oğlunun sesini bile duymaz olur.

Sonunda pansiyondan hayli uzakta ücretsiz bir sağlık birimi bulur. Gelin görün ki çok geç kalınmıştır. Oğlunun bacağı kangren olduğu için kesilir.

Bu tatsız olaydan bir süre sonra ise Hetty fıtık olur. Ameliyat öneren doktorlara güler geçer ve para harcamamak uğruna ömrü boyunca değnek kullanmaya mahkum olur.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen serveti öylesine artar ki yaşadığı dönem itibarı ile ‘dünyanın en zengin kadını’ unvanını alırken;  ‘dünyanın en cimri kadını’ olarak da Guinness Rekorlar Kitabı’na girer. Çünkü o dönemde yaşanan ekonomik krizi, kendisi lehine fırsata çevirmeyi başarır.

Neredeyse tüm yaşamı bu ve benzer kaoslarla geçen ve az para harcayarak mutlu olduğuna inanan Hetty’nin ölümü bile son derece dramatik olur.

Nasıl mı?

Bir anlamda paranın esiri olan Hetty artık 81 yaşındadır.

Günlerden bir gün süt almak için ucuz marketlerden birine gider. Alacağı sütün pahalı olduğunu savunarak indirim yapılmasını ister. Bu pazarlık giderek şiddetlenir ve tartışmaya döner.

O sırada kalbi sıkışan Hetty, oracıkta kalp krizi geçirir ve yaşamına veda eder.

Geride iki çocuk ve ömrünü adadığı, harcamaya kıyamadığı büyük serveti kalır.

Çocukları ise annelerinin yolundan yürümez.

Kendilerine kalan mirası rahat bir şekilde harcar ve pek çok hayır kurumuna, okul ve kiliselere büyük miktarlarda bağışta bulunur.

Son bir dipnot olarak, Hetty’nin yakın çevresinden tanıdıklarının bir itirafı olur. Şöyle ki, kendisi ve ailesi için para harcamaktan kaçınan Hetty; yıllar içinde çevresindeki muhtaç ailelere maddi yardımlar yapmış ancak bunu her zaman gizli tutmuştur.

İşte paraya adanmış bir ömür.

Parası olduğu halde harcamaya kıyamayan, bunun için zorunlu ihtiyaçlarından kısan, temel konforlarından vazgeçen sıra dışı bir kadının hayat öyküsü.

Kendisine kalan serveti gün be gün arttırmak Hetty Green için adeta bir hastalığa dönüşmüş.

Peki neden?

Bu öykünün arka planında elbette ailesinin izlerini görmek mümkün. Dedesi ve babası, dönemin en zengin iş insanlarından olduğu halde tutumlu olmaktan asla vazgeçmemiş ve bu ilkeyi Hetty’nin zihnine adeta kazımışlar. Çocukken yaşadığı evde kullanılan ilkel ısınma yöntemleri ya da mutfaklarında sadece ucuz yemeklerin pişirilmesine izin verildiğini göre göre büyüyen bir çocuk var karşımızda.

Bir dönem gönderildiği yatılı okulda ilk kez kendi ailesinden farklı hayatlarla tanışır. Okulun yemekhanesinde karşılaştığı değişik ve lezzetli yemeklere şaşırır. Böylece dışarda farklı bir hayat olduğunu keşfeder. Bu nedenle ömrü boyunca okul yıllarını başına gelen en güzel olay olarak tanımlar.

Peki okul yıllarından sonra ne yapar dersiniz?

Tutumlu aile hayatına devam eder.

Değer miydi tüm yaşanan bu sıkıntılara?

Bizlere göre elbette hayır.

Ama ya Hetty ne düşündü ve böylesi bir yaşamı neden tercih etti bilmek zor.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

21.03.2023

Kaynaklar: https://www.webtekno.com; https://onedio.com; https://yemek.com; https://listelist.com.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...