Hayatta her şey gelip geçici.
Sevinçler,
üzüntüler ve hatta acılar bile.
Bize
düşen yakalayabildiğimiz anlarda mutluluğu içimizde hissetmek ve onu etrafımızdakilere
de yansıtmak.
Elbette
her zaman gülümseyemeyebiliriz.
Elbette
her zaman mutlu anların farkında olamayız.
Ancak
yakaladığımızda, gülümsediğimizi hissettiğimizde paylaşmak var ya işte bence o çok
kıymetli.
Bu
anlamda Japon edebiyatını derinden etkileyen usta yazarların, çocuk edebiyatına
katkıları tartışılmaz.
Özellikle çocuk edebiyatının en önemli eserleri arasında gösterilen Japon
Çocuk Öyküleri’nden; masal tadındaki küçük bir paylaşımın bizlere bunu
hatırlatacağını ve hepimize iyi geleceğini düşünüyorum.
Romantik
bir şair olarak ün kazansa da yazdığı ilk romanla Japon edebiyatında adeta bir
çığır açan Toson Şimazaki’nin, Japon Çocuk Öyküleri’nden esinlenelim istedim bu
yazımda.
Yoksulluk
içinde geçen çalkantılı ve zor hayatında; yeterli besleyemediği için üç
çocuğunu kaybetme acısını yaşamış olsa da; hayata ve mutluluğa bakışı içimize
umut aşılar türden.
Kimin
hayatı zor ve engebeli değil ki?
Herkes kendi ayakkabısını giymiş; dağ bayır, yokuş tırmanıp engelleri aşarken ve kendi problemlerini çözmeye çalışırken; sadece kendi acısına odaklanır. Ve neredeyse dünyanın merkezine kendisini koyar.
Bu
durum son derece doğal olsa da işin aslı bambaşka.
Gülümsediği
halde içinde fırtınalar kopan, sessiz kaldığı halde çığlık atan nice insan var
dünyada.
O
nedenle umut dolu yazılar, umut dolu satırlar hepimiz için önemli.
Hadi
gelin mutluluğu ve gülümsemeyi hatırlayalım yeniden.
Günlerden
bir gün mutluluk evleri ziyaret etmeye karar verir.
Kuşkusuz
dünyadaki herkesin kendisini sevdiğini bilir. Çünkü hangi evin kapısını çalarsa
çalsın ev sahibi tarafından keyifle karşılanacağından emindir.
Gelin görün ki kendisi insanların kalplerinde gerçekte ne olduğunu bilmek ister.
İşte
bu nedenle yoksul bir adam gibi giyinir. Dış görüntüsüne rağmen kendisine iyi
davranan kim olursa onun evine mutluluk bırakmaya karar verir.
Bu
amaçla yola çıkar.
Bahçesinde
köpek beslenen bir ev görür. Kapısının önünde durup tokmağı hafifçe vurur.
Ev
sahibi gelen kişinin kimliğinden habersiz kapıyı açar.
Karşısındaki
perişan görünümlü kişiye kim olduğunu sorar. Ancak yanıtını doğru dürüst
beklemeden de kapıyı yüzüne adeta çarpar. Tam bu arada evin köpeği de
sahibinden aldığı cesaretle gelen misafire kızgınlıkla havlar.
İlk
kapıdan kovulan mutluluk, başka bir eve doğru yola çıkar.
Denemelidir
mutlaka.
Bu
sefer bahçesinde tavuk beslenen bir ev görür.
Büyük
bir umutla kapıyı tıklatır. Kaşları hayli çatık bir ev sahibi tarafından kapı
açılır.
Karşısında
üstü başı perişan adamı görünce suratı iyice asılır. Bağırarak evinden ve
bahçesinden hemen uzaklaşmasını söyler mutluluğa.
Bahçeden
geçerken tavuk da ardından acı acı gıdaklar.
Pes
etmemesi gerektiğini bilen mutluluk, yoluna devam eder.
Bu
sefer bahçesinde tavşan beslenen bir ev görür.
Hemen
kapısını çalar ve kendisinin yoksul bir gezgin olduğunu söyler.
Ev sahibi karşısındaki yoksul görünümlü adama şöyle bir bakar ve hemen mutfağa geçip kendisine yiyecek bir şeyler getirir. Gözlerindeki merhamet ışıltısı eşliğinde mutluluğa uzatır.
O
sırada bahçedeki tavşanın keyifli sesi duyulur.
Gördüğü
güzel ilgi karşısında mutluluk, ev sahibinin kalbinde olanı öğrenmiş olur.
Sevinç
ve neşe içinde tavşanlı evden ayrılırken, onlara mutluluğu bırakır.
Kıssadan
hisse çok.
Alacağımız
dersler de.
Dış
görünüşler, kısa anlarda gelişen diyaloglar, karşımıza tesadüfen çıkan yabancılar,
yaşanan olaylar sıradan olsa da hepsi birer sınav değil mi hayatımızda?
Verdiğimiz
tepkilere göre yeri geliyor kızgınlıkla günümüzü kendimize bile zehir ediyoruz.
Yeri
geliyor minicik bir tebessümümüzün bize katlanarak geri döndüğüne şahit
oluyoruz.
Aslında
sevgi her yerde var ve mutluluk fark edebildiğimiz anlarda.
Bunu
hiç unutmayalım istedim.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
22.12.2023
Kaynaklar:
https://1000kitap.com; https://www.biryudumkitap.com.
Çok kıymetli Belgin Hanım, size ve ailenize çok güzel, yazma heyecanınızın hiç azalmadığı çok mutlu ve sağlıklı bir yeni yıl dilerim:)
YanıtlaSil