Yaşamın içinde fark ettiğimiz minicik detayların bize yaşattığı olağanüstü his bence, hayatın tatlılığı. Bu sayede tadabildiğimiz minicik mutluluklar.
Basit.
Sıradan.
Sade.
Bir
o kadar da kıymetli.
Sadece
fark edilmeyi bekliyor.
Fransızların ‘La douceur de vivre’ dediği duygu.
Örneğin,
karnınız zil çalarken birdenbire burnunuza çarpan taze kurabiye kokusu.
Sevgiye
muhtaç bir kedi ya da köpeği usul usul severken, gözlerinize dikilen
bakışlardaki o minnet duygusu.
Apartmanınızdan
çıkarken, daha önce hiç görmediğiniz eli kolu dolu bir kişiye kapıyı ardına
kadar açıp gülümsemek.
Arabanızla
giderken karşıya geçmek için çabalayan bir kağıt toplayıcısına yol verdiğinizde
dönüp teşekkür etmesi.
Sahil
yolunda yürürken, günaydınınıza yanıt veren temizlik görevlisi kadının,
gözlerini kırpıştırıp içtenlikle gülümsemesi.
Bunlar çok güzel hisler.
Her
biri farkındalıkla hayatımızı güzelleştiriyor.
Neden
mi?
Çünkü
insanlar fark edilsin, değer görsün, dinlensin, ciddiye alınsın istiyor.
İşte
bu nedenle çevremizdeki insanlara yapacağımız bu küçük hamleler, onlara bu
duyguları tattırırken, bize de kendimizi çok daha iyi hissettiriyor.
Çünkü
hepimiz BİRİZ.
Birimizin
yaydığı pozitif enerji kelebeğin kanat çırpması gibi hepimize dokunarak geçiyor;
geçerken de hayatın tatlılığını bulaştırıyor.
Fark
edenler sayesinde de çoğalıyor.
‘’Sadelik en yüksek gelişmişlik düzeyidir.’’ der Leonardo Da Vinci.
Ne
kadar da haklı.
Üstelik
her şeyin fazlasının istendiği, sade yaşamı benimseyenlerin giderek azaldığı bu
dünyada.
Artık
hepimiz biliyoruz ki hayata farkındalıkla baktığımızda; sade ve basit olan
minicik mutluluklar daha büyük mutlulukların yolunu açıyor. Bir anlamda attığımız
o ilk adım bize katlanarak geri dönüyor.
Uzmanların
dediği gibi mutsuz olmak öyle kolay ki. Akşam haberlerinde tek bir olayı
duymak, gazetedeki yurt ve dünya haberlerini takip etmek bile buna fazlasıyla
yetiyor. Kendi kişisel sorunlarımız da cabası elbette.
Ama
HER ŞEYE RAĞMEN yaşamanın tatlı keyfinin verdiği minicik mutlulukları fark
etmek gerekiyor.
Her
farkındalığımızda da şükretmek.
Böylece zenginleşiyoruz aslında ve ben bu duyguyu çok seviyorum.
Son
söz ünlü Rus yazarı Dostoyevksi’den gelsin.
‘’Eğer
ertelediğin şey mutluluğun ise, kaybedeceğin şey koca bir hayat olur.’’
Unutmayalım
ki hayat cesareti olanları seviyor.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
28.06.2024
Kaynaklar:
https://www.silivrihurhaber.com; Bir Dinozorun Gezileri - Mina Urgan ( İngiliz
edebiyatının en önemli eserlerini Türk edebiyatına kazandıran Türk İngiliz
edebiyatı profesörü, yazar, filolog ve çevirmen. Kendisi aynı zamanda Falih Rıfkı
Atay'ın üvey kızı.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder