20 Nisan 2013 Cumartesi

PARADİGMA… Bir GİZEMLİ Kelime ( 2/2 )

Aslında daha açıklayıcı olması açısından; paradigmayı örneklerle açıklamakta fayda var bence.

Örneğin, bir gece yarısı bitişik komşunuzdan sürekli ağlayan bir çocuk sesi duyar ve kaçan uykunuzun sersemliğiyle sabahı sabah edersiniz adeta. İçinizden belki de komşunuzun çocuğuna hiç terbiye veremediğini, sözünü dinletemediğini düşünür, içten içe kızarsınız. Hatta ertesi gün belki de kapısına dayanır, çocuğunu şikayet  edersiniz. Ancak işin aslı düşündüğünüzden çok farklıdır belki de. Çocuk o geceyi ateşler içinde yarı baygın geçirmiş, ilaç içmek istememiş ve ateşin etkisiyle sürekli sayıklamış olabilir.

Bir başka örnek; bir trende gidiyorsunuz, sürekli ağlayan çocuk seslerinden bunaldığınızda başınızı kaldırıp çocukların babasına bakıyor ve içinizden çocuklarına hiç de terbiye vermediğini düşünüyorsunuz. Ancak gerçek durum ve o ailenin yaşadıkları çok daha farklı olabilir. Belki de onlar hastaneden geliyorlardır. Belki kısa süre önce annelerini kaybetmişlerdir, annesiz bir eve dönmenin hüznü içinde ağlamaktadırlar. Babaları da bu yüzden ses çıkarmıyordur. Hayat bu, kim nerede ne üzüntü yaşıyor; bilmemiz mümkün değil ki.

Ya da aynı apartmanda yaşadığınız bir komşunuz o gün sizin selamınızı görmedi ve siz içinizden ona kızıp durdunuz; hatta bir daha selam dahi vermemeyi düşündünüz o anki alınganlığınızla. Oysa ki belki de komşunuz, ödemesi gerekli borçları yüzünden sorunlarla mücadele etmekten o gece hiç uyumamıştır ve zihni fazlasıyla dalgın olduğu için sizin yanınızdan geçip gittiğinizi, seslendiğinizi fark bile edememiştir.

Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette. Diyelim ki, her yeni gün size sevgiyle sarılan eşiniz o akşam eve geldiğinde durgundu, size aynı sıcaklıkla sarılmadı. Aklınıza hemen bambaşka şeyler gelir. Halbuki iş yerinde tartışmış, belki de umutla beklediği bir işten ret cevabı almıştır. Ön yargıyla yaklaşmak sadece bize ve ilişkimize zarar verir, bunu unutmamak gerek.

Çok bilindik olmasına karşın sevdiğim bir başka örnek ise şöyle;
‘’Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçer. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalar. Bir ara bakar ki, yanındaki koltuğa oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakar. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atar. Her halde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı? Hemen kadın da bir tane kurabiye daha atar ağzına ve bir yarışma başlar; adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalır, adam onu hızlıca kaparak ortadan böler ve gülerek kadına ikram eder. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulur ve işlemler için kadın bankoya gider. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; kendi kurabiye paketi, hiç açılmamış olarak çantasında durmuyor mu? Bunca zamandır adamın kurabiyesini yediğini o anda fark eder, çok utanır ama yapılacak bir şey yoktur. İş işten çoktan geçmiştir.’’

İşte başkalarının düşünce ve davranışları hakkında karar vermeden önce biraz daha düşünmenin; madalyona bir de diğer tarafından bakmanın önemi çok büyük. Çünkü bazen başkaları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler yeterli olmayabiliyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz. Önemli olan karşılaştığımız olaylar değil, onları ALGILAMA ŞEKLİMİZ.

Karşılaştığımız sorunların içinde kaybolmadan, farklı bakış açısı yaratarak o soruna yaklaşmak bizi daha doğru sonuçlara taşıyacak hiç kuşkusuz ki. Uzmanlar ‘’ÇÖZÜMSÜZ gibi gördüğünüz sorunlar konusunda PARADİGMA değiştirmenin önemi çok büyüktür. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır.’’  diyor.

Pekiyi paradigma değişimini nasıl yapacağız? Görsellik katmak, akılda kalacak örneklere yer vermek, ağırlığı yerel örneklerden yana kullanmak, anlaşılabilir sade sözcükler seçmek bu anlamda önemli kriterler.

Gelin insan zihninde yaratabileceğimiz paradigmaya güzel bir örneği Doğan Cüceloğlu’ndan verelim. Örnekte bir evin önünde, gelen geçene miyavlayan bir yavru kedi olduğunu düşünelim. Eve yaklaşan bir grup çocuğa kedinin sahipsiz, zavallı ve sevgiye muhtaç olduğu söylenirken; diğer gruptaki çocuklara ise kuduz hastalığına yakalandığı ve yaklaşanları tırmalayacağı söylenir. Yani tek bir görüntüde iki farklı bakış açısı yaratılmış, iki farklı mesaj verilmiş olur. Birinci gruptaki çocuklarda ‘şefkat paradigması’ gözlüğü takılırken; ikinci gruptaki çocuklarda ‘korku paradigması’ aşılanır.

Sonuçta, aile içinde olsun, okulda olsun aldığımız eğitimlerde; sosyal yaşam içinde karşılaştığımız yazılı ve görsel medyada; kültür ve geleneklerimizde dahi bize belirli paradigmaların öğretilmeye çalışıldığı bir gerçek.

Bakış açımız olabildiğince açık olmalı her türlü soruna karşı. Ne kadar geniş çerçeveden bakabilirsek olaylara, ne kadar bilgi birikimine sahip olursak ve her geçen günle beraber bilgi hazinemizi ne kadar zenginleştirirsek bizim için o kadar verimli olur hayatımız. Bu anlamda kendimizi geliştirmemizin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

Merak etmek, yeniliklere açık olmak, araştırmak, var olan bilgileri doğru sentezlerle değerlendirmek ve hepsinden önemlisi paylaşmak… Bunun için de hangi yaşta olursak olalım, asla durmak yok. Çünkü insan kendisini geliştirdiği sürece gençtir ve hayata bağlıdır, çevreye daha uyumlu ve duyarlıdır. Ve böylesi insanlar kendi özleriyle devamlı iletişim içindedir. Bu iletişim onları canlı, neşeli, sevgi dolu yapar. Etraflarına hep pozitif enerji saçarlar, hayattan kolay kolay şikayet etmezler, yaptıkları en küçük şeylerden bile zevk alırlar. Karamsarlığa yer yoktur hayatlarında, her yeni sabahı tebessümlerle karşılar ve sımsıkı sarılırlar. Zorluklar karşısında pes etmezler, tam tersine güçlenerek çıkarlar. Dolayısıyla paradigmalarımız bizim diğer insanlarla olan ilişkilerimizin en verimli kaynağıdır.

İşte hayatın güzellikleri ve anlamı da bunlar değil mi zaten? Ve hepsi bize KALİTELİ YAŞAMIN gizemli yollarını aralayan rengarenk mihenk taşları.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

13.03.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...