19 Ekim 2013 Cumartesi

ADALAR İÇİNDE BİR BURGAZADA VARMIŞ (2/2)

Burgazada’dan söz edip de Sait Faik Abasıyanık’tan söz etmemek olmaz elbette. 
Çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından kendisi. Adadaki yaşantısı ve sonradan müzeye dönüştürülen evi ile de adanın en önemlisi simgesi. Hikayelerinde, öykülerinde bolca adaları konu eden yazarımız; adayı ve ada yaşantısını çok sevmiş. 
Babasının vefatından sonra annesi Makbule Hanım, yaşamına Burgaz Adası'ndaki evlerinde devam etmeye karar verdiğinden; yazarımız da kışlarını Şişli'de, yazlarını ise adada annesinin yanında geçirmiş. Hastalığının ortaya çıkmasından sonraki ömrünün son on yılında ise neredeyse tamamen adadaki köşklerinde kalmış. Ölümünden sonra Burgaz Adası Çayır Sokak 15 numaradaki evleri; annesinin isteği ile ‘Sait Faik Müzesi’ adıyla müze haline getirilmiş. 22 Ağustos 1959 günü ziyarete açılmış. Bununla beraber hemen vapur iskelesi çıkışında yer alan meydana ismi verilerek ölümsüzleştirilmiş.

Sait Faik Abasıyanık, yaşamın şiirini yakalayan ve onu kendine has yorumuyla bizlere sunan bir duygu adamı olarak tanımlanıyor edebiyat çevrelerince. Hikâye, roman, şiir yazmanın yanında; çeviriler ve röportajlar da yapmış. Aşırı ilgili bir anneye karşın, aşırı ilgisiz bir babanın çocuğu olarak yetişmiş. Bu nedenle tavrına yansıyan çekingenliği ve kolay çözülemeyen  kişiliği hikayelerindeki karakterlerde bir bir ortaya çıkmış.

Sait Faik Müzesi; bahçe içinde, beyaz renkli, üç katlı harika bir köşk. Tam kapı girişinde sizi yazarımızın bronz bir heykeli karşılıyor ‘’hoşgeldiniz’’ dercesine. Gülümseyen, oturmuş ve kocaman elleriyle size ‘gel’ der gibi…

Yaşamına ait pek çok eşyası, siyah beyaz yarısı solmuş fotoğrafları, mektupları, kartpostalları, yazı takımları; ev eşyaları, bavulu, şapkası,…bakışlarınızı çevirdiğiniz her noktada sizinle buluşuyor. Ülkemizin en çok ziyaret edilen müze evlerinden bir tanesi olma gururunu bence hak etmiş. Çünkü yazarın dünyasını keşfetmek daha bir kolaylaşıyor tüm bu güzel donanım içinde.

S. Faik, denizi, balıkçıları, çocukları, yoksulları, işsizleri yalın bir diller anlatır hikayelerinde. Semaver, Sarnıç, Mahalle Kahvesi, Kumpanya, Havuz Başı, Son Kuşlar ve Bir takım İnsanlar, Kayıp Aranıyor, Şimdi Sevişme Vakti, Alemdağ’da Var bir Yılan okurlarıyla buluşan eserlerinden. ABD’deki Mark Twain Cemiyeti’nin şeref üyeliğini alan yazarın bu ödülünü de müzede birebir görmek mümkün.

Köşkün çatı katında ise ‘’Ah! Bu ilk mektup! Bir elime geçse… Onu bende size 
göndermek isterdim.’’ diyor  yazarımız mütevazi köşesinde.

Çağrısına uyanlar, gördükleri atmosferden etkilenip bir iki satır da olsa duygularını yazara iletmek isteyenler; bir mektup yazıp kutuya bırakıyor. Kimbilir kimler neler yazdı?

Ben mi? Elbette böyle bir fırsatı kaçırmak olmazdı. Buradaki manzara tek kelimeyle muhteşem. Böylesi bir tablo karşısında yazı yazmak ne büyük ayrıcalık. Keyifle yazdım o andaki duygularımı. Belli mi olur belki de gökyüzünden bir yerlerden beni izlemiş ve mavi gözleriyle tebessüm etmiştir diye de düşünmedim değil. Müzeden çıkarken,  yaptığınız bu mini tarihi yolculuğun, sözlerin, satırların ve mavi gözlerin anıları yüreklerinizi ısıtmaya devam edecek; buna emin olabilirsiniz.

‘’Söz vermiştim kendi kendime. Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kağıt kalem aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.’’ Son Kuşlar adlı eserindendi bu satırlar. Yazarın yazmayı ne kadar sevdiğini anlamak adına paylaşmak istedim son sözler olarak.

Masmavi denizi, küçük dar yokuşlu yolları, kıyıdaki plajları, yeşili ve tarihi dokusuyla bir ada ancak bu kadar işler insanın içine. Sessizliğin sesinde; bir gün yolunuz bu şirin adaya düşerse; başta Sait Faik olmak üzere taşına toprağına ve hatta martılarına benden selam olsun. Tebessümle ayak bastığınız iskeleden, kocaman tebessümlerle dingin bir ruh haliyle ayrılmanız ve en az benim kadar sevmeniz dileğimle…

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

01.09.2013









1 yorum:

  1. Yazarın,bazı mektuplar da:'Mümkünse yazmayın.' dediğini de biliyormuydun..
    Bazı kitaplarını okudum,o döneme özgü hüzün ve kalbinizi kanatan bir acı duyuyorsunuz.Semaver' en çok aklımda kalanı...
    Sevgilerimle.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...