Sanırım
hepimizde bir parça var.
Oldukça
ilginç bir olgu gibi duruyor; ama aslında hepimizin bildiği bir terimin
uzmanlarca açıklanış şekli bu.
Yani
namı-diğer ‘bakar körlük’.
Hepimiz
gözlerimiz sayesinde etrafımıza, canlı cansız varlıklara, sevdiklerimize,
sevmediklerimize, kısacası evrene bakıyoruz. İşin enteresan yanı ise baktığımız
her şeyi gördüğümüzü zannetmemiz.
Hadi
gelin samimiyetle itiraf edelim.
Bazen,
hatta çoğu kez; baktığımız şeyleri görmeden geçtiğimiz ortada. Ve bu durumu genelde
dikkatsizliğe, o anda kafamızın karışık olmasına bağlıyoruz. Ya da unutkanlığa.
Öyle
değil mi?
Bu
durumun bizim sandığımız kadar basit olmadığını açıklıyor uzmanlar.
Evet
bakmak ayrı, görmek ise apayrı.
Peki
neden her baktığımız şeyi görmüyoruz?
Daha
önce görmediğimiz, bilmediğimiz bir nesne farkındalığımızdan kaçıyor olabilir
mi?
Bu
durum bir ihtimal elbette.
Ancak
yazar James J. Mapes’in de ifade ettiği gibi; sadece inandığımız zaman görüyorsak;
bu durum çok daha ilginç bence.

‘’Çoğu
insan gözleri ile gördüğü şeye inandığını söyler. Ancak gerçek olan inandığımız
zaman görmemizdir.’’
Sonuçta
olası ihtimaller bunlar. Gerçek olan ise, az ya da çok hepimizin birer cam
duvar fenomeni olması.
Peki
bunu kırmanın, baktığımız daha çok şeyi görür hale gelmenin yolları var mı?
Uzmanlar;
düşüncelerimize hakim olmamızda, vereceğimiz yeni emirlerle; bir şekilde beynimizde
yer eden o cam duvarı kırmamız gerektiğinde; hemfikir. Kendimiz şekillendirdik bilmeden yıllar
içinde. O halde yine kendimiz yıkabiliriz. Böylece ufkumuz açılacak.
Bakış
alanımız genişleyecek.
İşte
o zaman; bir nesneye baktığımızda, uyarıyı kaydeden beynimiz; kendi planını yaparken;
bizim emrimize uyacak. Ve yorumu daha çok görmemiz üzerine olacak.
Yani
radarımız daha geniş bir yelpazeyi taradığı ve her dem açık olduğu için,
baktığı nesneyi fark edecek. Önemseyecek. Görecek.
Sonrası
tamamen bize kalmış. Kendimizin belirlediği önem derecesine göre; vereceğimiz
emirle ya kayda alacağız ya da unutacağız.
Hepsi
bu kadar.
Şimdi
diyeceksiniz ki her şeyi de görmeyelim. Zaten etrafımızdaki çoğu şey içimizi karartmaktan
öteye geçemiyor. İçimizde yığıldıkça yığılıyor. Ruhumuzu adeta bir depoya
dönüştürüyor.
Hayır.
Ben buna katılmıyorum.
Çünkü
hayat MUHTEŞEM bir YAP BOZ oyunu.
BÜTÜN,
ancak kendisine katılacak parçalarla anlamlı.
Marifet
hepsiyle bütünü koruyabilmekte.
Bu
anlamda; verdiği Magic Puzzle semineri ile insanları şaşırtan Martin Von Barabü’yü
hatırlama zamanı şimdi.
İzleyenler
bilirler. Barabü eline aldığı her yeni parçayı sihirli dokunuşlarıyla BÜTÜNe
öyle güzel oturtur ki. İnsan bir anda şaşırır kalır.
İşte
hayatın YAP BOZu da böyle bir anlamda.
Hayatı
sorunlarıyla, var olan engelleriyle kabul ettiğimizde; kaygı ve korku gibi bizi
zorlayan duygular azalıyor. Daha olumlu bir ruhla; elimize geçen her fazla
parçayı BÜTÜNe usulünce oturtmanın yolunu buluyoruz böylece.
Sorunlara
bakışımızı, çözme yeteneğimizi şekillendirmek için farkındalığımızı
geliştirmemiz şart. Bunun yolu da Cam duvar fenomenliğini bir an önce
bırakmaktan geçiyor.
Eserimize
katacağımız her albenili renk, sadece bizim değil etrafımızdakilerin de içini açsın. Açsın ki yaşadığımız dünya pozitif enerjilerle dolsun taşsın.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
23.08.2016