İçinde
en kıymetli duyguları barındıran bu yatırım öyle güzel ki üzerinde düşünelim
istiyorum. Şefkatin o büyülü ışıltısı, takdir etmenin doyumsuz hazzı bir araya
gelip beyin kıvrımlarımızda kayarken; yüzümüze eklenen tatlı tebessüme eşlik ediyor.
İster
çok küçük olsun, ister büyük; etkisi tartışmasız vardığı kalplerin iyi
hissetmesini sağlıyor. Elbette bizim de. Hatta en çok bizim.
Şimdilerde
azalsa da yeniden diriltmek bizim elimizde. Yazarak, dile getirerek, bizzat uygulayarak
büyütebiliriz beraberce.
Düşünsenize
her şeyden önce başarısız olmayacağımızı biliyoruz. Beynimiz için faydalı
olduğunu da. Etkisi iki taraf için de mucize tesirler yaratacak kadar da
kuvvetli.
Daha ne olsun?
NEZAKETten
bahsediyorum.
Nazik,
ölçülü, seviyeli davranmaktan.
Değerimize
değer katan, bizi ayrıcalıklı gösteren şahane bir özellik.
Ne
kadar çok uygularsak, ne kadar çok kalbe nazikçe gülümsersek; o kadar mutlu
hissedeceğiz kendimizi.
İngiliz
biyolog ve doğa tarihçisi Charles Robert Darwin, en değerli içgüdümüzün nezaket
olduğunu savunur. Varlığımızın devamını sağlayacak yegane özellik olarak dile
getirir.
Üstelik
nezaket; insanları daha iyi anlamamıza vesile olan empati yeteneğimiz ile aynı
sinir ağlarını paylaşıyor. Dolayısı ile karşımızdakini anladığımız ölçüde ona
daha iyi, hoşgörülü, yapıcı ve sevecen davranabiliyoruz.
Gelişim
psikolojisi alanının öncülerinden Amerikalı psikoloji profesörü Jerome Kagan,
beynimizin nazik olmaya programlı olduğunu savunur ki bu da işimizi büyük ölçüde
kolaylaştırıyor aslında.
Hepimiz
biliyoruz ki biyolojik eğilimlerimiz davranışlarımızı belirliyor. Öfkeden,
merhamete, kinden aşka, sevgiye kadar hemen her duygunun birer tutam etkisi var
davranışlarımızda. Hangi tarafı daha çok beslediğimizle alakalı olarak.
Asıl
olan empati, iyilik, merhamet ve nezaket karmasını sıklıkla ve yerinde
kullanmak.
Kullandıkça kendi içimizde büyümesini sağlarken; etrafımızdaki
kişilere de bulaşmasına yardımcı olmak.
İçinde
nezaketi büyüten insanların; her türlü zorluğa, baskıya karşı daha dirençli
olmaları muhteşem. Varsın yaptığımız nazik tavır ve davranışlar yeterince
anlaşılmasın. Yeterince değer görmesin. Hiç önemli değil inanın. Bizim biliyor
ve uyguluyor olmamız yeterli.
Zarafet
dolu bir tavır, bence bir kişinin en güzel ruh elbisesi.
Değerli.
Işıl
ışıl.
Direkt
olarak insanların kalbine odaklı çünkü.
Yerinde
ve dozunda bir samimiyet ve içtenlikle sarıp sarmalandığında ise etkisi artıyor
haliyle. İnsanların kalbinde bıraktığımız o büyülü etki ise kolay kolay
unutulmuyor.
Neden
mi?
Çünkü
en zor olanı yapıyoruz da ondan. Karşımızdaki kişiye değerli ve özel olduğunu
hissettiriyoruz. Kalbini gülümsetiyoruz yavaşça.
Böylece
hayata, hayatlarımıza bir anlam yüklüyoruz. Sevgiyi hissettiğimiz, iyiliğin
ışıltısını gördüğümüz, merhametin sıcaklığını duyumsadığımız zarafet dolu bir
anlam.
Ve
ben hayatı böyle seviyorum.
Nazik,
ölçülü, sevecen ve zarafetle dopdolu.
Çünkü
nezaketi içselleştirdiğimiz ölçüde başarı payımız artacak. Tavırlarımıza
bulaşan sihirli ışıltılar gibi dokunduğumuz kalplerde yerini bulacak.
Hayat
sahnesinden ayrıldığımızda geride bırakacağımız o hoş seda için; daima
NEZAKETle diyorum ben de.
‘’Herkes
kalbinin renginde yaşar hayatı. Ve herkes kalbinin rengini bulaştırır
etrafındakilere.’’ diyor dünyanın en iyi keman virtüözlerinden birisi olan Fars
asıllı Farid Farjad.
Başka
söze ne hacet?
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
30.11.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder