Üstün
bir kabiliyete, iyi genlere, uygun ve donanımlı bir çevreye sahip olması en
özel şansı; kalbini ve duygularını hiçe sayarak onu dahi olmaya zorlayan bir
anne babanın çocuğu olması ise en büyük şanssızlığı olmuş.
Çünkü
dahi yetiştirmeye takıntı derecesinde bağlı olan ailesi, onu adeta bir kobay
gibi yetiştirmiş. Laboratuvarlar yuvası, kitaplar yastığı olmuş. Babası
hipnozla potansiyelini artırmaya çalışırken, annesi doktorluk mesleğini bırakıp
kendisini tamamen oğlunun dahi olmasına adamış.
Medyanın
ilgisi, anne babasının aşırı baskısı çocukluktan itibaren yüreğinde derin yaralar açmış. Yıllar geçtikçe çevresinin
beklentileri artmış. Beklentiler arttıkça mutsuzluk yangını kalbini sarmış.
Ailesinden,
çevresinden, basından, dünyadan ve hatta kendisinden yorulmuş. Hayata küsmüş.
Çünkü
aradığı özgürlük, sevginin sıcaklığı, anlayış, telaşsız bir ömür ve mutluluk
ondan hep uzakta kalmış.
İşte
dünyanın en pırıltılı beynine sahipken, mutsuzluk uçurumunda kaybolan bir hayat
karşımızdaki.
Niceleri
gibi dünyadan geçip gitmiş. Özlemini her daim hissettiği mutluluğa ise hiçbir
zaman kavuşamamış.
Peki
neden?
Dünyanın
bu en zeki insanının hayatını incelerken; sadece analitik zekanın yeterli
olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyor insan. Yaratıcı ve pratik zekadan yoksun kalmak;
hayatın inişli çıkışlı yollarında hayli zorluyor insanı.
Harvard
Üniversitesi Eğitim Profesörlerinden olan ve çoklu zekâ kuramını ortaya atan
bilim adamı Howard Gardner’ın zeka tanımı tüm bunları açıklar netlikte.
Beynimizin
farklı her bölümü ayrı bir özelliğe ve yeteneğe sahip aslında. Dolayısıyla
ZEKA; değişen dünyada yaşamak ve olası değişimlere uyum sağlamak amacıyla, her insanda kendine özgü bulunan yetenekler
ve beceriler bütünü. Çoklu zekanın içinde her şey var.
Sözel
Zekâ, Matematiksel Zekâ, Görsel Zekâ, Bedensel Zekâ, Ritmik Zekâ, İçsel Zekâ,
Sosyal Zekâ, Varoluşcu Zekâ.
İşte
zekamız yaşamın her anında bize farklı şekillerde eşlik ediyor. Kolayca
öğrenmemiz, uyum sağlamamız, sorunları ustalıkla çözmemiz, iletişim kurup
yolumuza devam etmemiz hep beynimizin bu güzel pırıltısına bağlı. Mutlu bir
yaşam içinse hepsinden birer parça olması gerekiyor.
Sadece
en zor analitik problemleri çözmede işimize yarayan analitik zekamız varsa;
diğerleri atıl kalmışsa; yani yaratıcı ve pratik zekadan yoksunsak; işimiz zorlaşıyor.
Tıpkı
yazıma konu olan William J. Sidis gibi. Çünkü görünen o ki yeni durumlarla başa
çıkmamızı sağlayan YARATICI ZEKA ve hedeflenenleri yapma becerisi olan PRATİK
ZEKA olmadan olmuyor. Her zaman için daha iyi bir bakış açısı gerekiyor bizlere
ki problemi yaratan gerçeği ve onu belirleyen şartları hemen fark edelim.
Zekamızı
destekleyen; her anlamda başarılı, verimli ve aynı zamanda MUTLU olmamızı
sağlayan DEĞERLERİMİZE önem vermemiz şart. Değerlerimiz olmadan zekamızı hatalı
kullanmamız mümkün çünkü.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
13.12.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder