4 Mart 2018 Pazar

DÜNYANIN EN ZEKİSİ OLMAK (2/2)

Üstün bir kabiliyete, iyi genlere, uygun ve donanımlı bir çevreye sahip olması en özel şansı; kalbini ve duygularını hiçe sayarak onu dahi olmaya zorlayan bir anne babanın çocuğu olması ise en büyük şanssızlığı olmuş.

Çünkü dahi yetiştirmeye takıntı derecesinde bağlı olan ailesi, onu adeta bir kobay gibi yetiştirmiş. Laboratuvarlar yuvası, kitaplar yastığı olmuş. Babası hipnozla potansiyelini artırmaya çalışırken, annesi doktorluk mesleğini bırakıp kendisini tamamen oğlunun dahi olmasına adamış.

Medyanın ilgisi, anne babasının aşırı baskısı çocukluktan itibaren yüreğinde derin yaralar açmış. Yıllar geçtikçe çevresinin beklentileri artmış. Beklentiler arttıkça mutsuzluk yangını kalbini sarmış.

Ailesinden, çevresinden, basından, dünyadan ve hatta kendisinden yorulmuş. Hayata küsmüş.

Çünkü aradığı özgürlük, sevginin sıcaklığı, anlayış, telaşsız bir ömür ve mutluluk ondan hep uzakta kalmış.

İşte dünyanın en pırıltılı beynine sahipken, mutsuzluk uçurumunda kaybolan bir hayat karşımızdaki.

Niceleri gibi dünyadan geçip gitmiş. Özlemini her daim hissettiği mutluluğa ise hiçbir zaman kavuşamamış.

Peki neden?

Dünyanın bu en zeki insanının hayatını incelerken; sadece analitik zekanın yeterli olmadığı gerçeğiyle yüzleşiyor insan. Yaratıcı ve pratik zekadan yoksun kalmak; hayatın inişli çıkışlı yollarında hayli zorluyor insanı.

Harvard Üniversitesi Eğitim Profesörlerinden olan ve çoklu zekâ kuramını ortaya atan bilim adamı Howard Gardner’ın zeka tanımı tüm bunları açıklar netlikte.

Beynimizin farklı her bölümü ayrı bir özelliğe ve yeteneğe sahip aslında. Dolayısıyla ZEKA; değişen dünyada yaşamak ve olası değişimlere uyum sağlamak amacıyla,  her insanda kendine özgü bulunan yetenekler ve beceriler bütünü. Çoklu zekanın içinde her şey var.

Sözel Zekâ, Matematiksel Zekâ, Görsel Zekâ, Bedensel Zekâ, Ritmik Zekâ, İçsel Zekâ, Sosyal Zekâ, Varoluşcu Zekâ.

İşte zekamız yaşamın her anında bize farklı şekillerde eşlik ediyor. Kolayca öğrenmemiz, uyum sağlamamız, sorunları ustalıkla çözmemiz, iletişim kurup yolumuza devam etmemiz hep beynimizin bu güzel pırıltısına bağlı. Mutlu bir yaşam içinse hepsinden birer parça olması gerekiyor.

Sadece en zor analitik problemleri çözmede işimize yarayan analitik zekamız varsa; diğerleri atıl kalmışsa; yani yaratıcı ve pratik zekadan yoksunsak;  işimiz zorlaşıyor.

Tıpkı yazıma konu olan William J. Sidis gibi. Çünkü görünen o ki yeni durumlarla başa çıkmamızı sağlayan YARATICI ZEKA ve hedeflenenleri yapma becerisi olan PRATİK ZEKA olmadan olmuyor. Her zaman için daha iyi bir bakış açısı gerekiyor bizlere ki problemi yaratan gerçeği ve onu belirleyen şartları hemen fark edelim.

Zekamızı destekleyen; her anlamda başarılı, verimli ve aynı zamanda MUTLU olmamızı sağlayan DEĞERLERİMİZE önem vermemiz şart. Değerlerimiz olmadan zekamızı hatalı kullanmamız mümkün çünkü. 

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

13.12.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...