Dan
Brown imzalı Başlangıç kitabını okurken denk geldiğim diğer işitme yöntemi de
bunlardan sadece bir tanesi.
Hepimizin
bildiği klasik kulakla işitmenin bir tık ötesinde.
Kemik
yoluyla işitiyor olmaktan söz ediyorum.
Hadi
gelin bilgilerimizi tazeleyelim. Teknolojinin hızından payımızı alalım.
Bu
yöntemin ilk kaba hatlarını ünlü Alman besteci Ludwig van Beethoven bulmuş ve
kendisinde uygulamış.
Alkolik
bir baba ile hasta bir annenin dokuzuncu çocuğu olarak dünyaya gelen Beethoven;
üçü sağır, ikisi kör ve biri zeka özürlü kardeşleri arasında en sağlıklısı.
Ancak ileriki yıllarında o da sağır olmuş. Bildiğiniz gibi Dokuzuncu Senfoni dahil pek çok eserini de hiç duymadan
bestelemiş.
Ancak
kulakları devre dışı kaldığında zor da olsa işitmenin bir yolunu bulmuş. Bilmeden
günümüz teknolojisinin ilk adımını atmış.
Önce
piyanosuna metal bir çubuk bağlamış. Sonra da piyanoyu çalarken bu çubuğu
ısırır gibi tutmuş. Böylece piyanodan metal çubuğa, oradan da çene kemiğine
gelen titreşimler sayesinde duymayı başarmış.
Aradan
geçen yıllarda bilimin kat ettiği yollar, bizlere kemik iletim teknolojisi
olarak geri dönmüş. Elbette burada devreye; fiziksel ortam değişikliklerini
algılayan sensörler ile bir enerji formunu istenen diğer bir enerjiye çeviren transdüserler
giriyor.

Hepimiz
biliyoruz ki duyma, etrafa yayılan titreşimlerin beyin tarafından algılanması
demek. Ancak seslerin yarattığı titreşimlerin iletiminde iki yol var.
Hava
yolu iletim ve kemik yolu iletim.
Kulaklarımız
titreşimleri toplayıp sinyallere çeviren ve beyne gönderen organımız.
Yani hava
yolu iletimini kullanıyor.
Kemik
yoluyla iletim ise aslında kulaklarımızla duyduğumuz için bizim pek de fark
edemediğimiz son derece doğal bir süreç. Çünkü bize ulaşan seslerin hepsi hava
yolu ile kulak zarımızda ilerlerken; bir yandan da bedenimizdeki kemikler
üzerinden ilerliyor. Aslında biz her iki yoldan da duyuyoruz.
Teknolojinin
hızı bu özellikte devreye giriyor. Kulakları duymayanlar için yepyeni
kulaklıklar yapılırken; bizler için de gündelik yaşamda kullanabileceğimiz konforlu
kulaklıklar olarak karşımıza çıkıyor.

Kulaklıktaki
sinyal dönüştürücüler, elmacık kemikleri üzerinden salyangoz kanalındaki iç
kulağa ulaşacak mini titreşimler yaratıyor. Bu titreşimler sayesinde; son
derece net olarak ses iletişimi gerçekleşiyor. Böylece adeta beynimizin içindeymişçesine
bütün sesleri duyuyoruz.
İç
kulak yapısı sağlam olduğu halde, dış kulak veya kulak zarının yapısal
bozukluğu nedeniyle duyamayanlar ile sonradan gelişen orta kulak hastalığına
yakalananlar için; kemik yolu ile işitmenin mümkün olduğunu belirtiyor
uzmanlar.
Elbette
tanımlara eşlik eden bazı kriterler var ancak; yine de bir kesimin bu
teknolojiden yararlanıyor olması bence muhteşem bir adım.
Güçlü
kulak arkası işitme cihazına ek olarak; gözlük tipi kemik yolu cihazlar ile deri altına yerleştirilen kemik yolu
implantlar; duymayanlara çare olarak sunulmuş mini ayrıcalıklar.
Ne
diyelim; teknoloji ve onun yolunda çalışanlar VAR OLSUNlar. Çünkü gün geliyor
minicik adımlar ve sonrasında gösterilen yoğun çabalar; ihtiyaç sahiplerinin
dünyalarını güzelleştirmeye yetiyor.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
19.02.2018
Kaynaklar:
http://teknolojiprojeleri.com;
http://www.kemikteniletim.com; http://evrimagaci.org/article; https://www.engelliler.biz.
Allah razı olsun kardeşim
YanıtlaSil