Uzmanlar otizm hastalarının zamanın geçip gitmesiyle ilgili; özellikle acı veren; bir farkındalıkları olduğunu söylüyor.
Hemen
hepimizde bulunan ve ara sıra ölümlü olduğumuzu unutarak, sadece yaşamamıza
izin veren zihinsel filtreye, onlar hiçbir zaman sahip olamıyorlar.
Örneğin
her yeni günün başlangıcında ve sonunda o günün tarihini bilmek istiyorlar. Gelecek
seneye kadar bir daha o tarihi yaşayamayacak oldukları gerçeğini üzüntüyle
karşılıyorlar.
Bizler
yaşadığımız gezegende kendi ölümlülüğünün farkındalığında olan tek türüz.
Buradaki her canlı varlık er ya da geç ölecek. Bizler ise bu gerçeği biliyor, zaman zaman düşünüyor ama çoğunlukla unutuyoruz.
Bu
gerçekle her yüzleştiğinde bazıları sakinliğini koruyor. Evrenin işleyiş kurallarını
ağırbaşlılıkla kabul ediyor. Sorun etmeden yaşamını sürdürüyor.
Kabullenen
bir diğer kısım insan, zamanla yarışa girerek her şeyi yapma telaşına düşüyor.
Kendisini fazlasıyla yıpratırken, bir süre sonra neyi neden yaptığını unutacak
kadar kendisini bu olaya kaptırıyor.
Bir
kısmı ise otizmliler gibi ölüm gerçeğine ciddiyetle yaklaşıp, kaygıyla
içselleştirebiliyor.
Tüm
bu değişik davranış tarzları aslında bizim yapımızla alakalı. Yaşamın zorlu
kulvarlarından geçerken; kendi alanımızı koruyabildiğimiz sürece, olumsuzlukların
bizi etkilemesi hayli zor.
Rahatsız
edici olaylar her ne olursa olsun geçip gitmesine izin verdiğimiz sürece tabii.
Tüm
dikkatimizi o negatifliğe verdiğimiz, ona direndiğimiz zaman; bir anda
kendimizi o olumsuz şartın tam içinde buluyoruz. Üstelik sorun yaratan etkenler
ortadan kalktığında bile, biz hala o negatifliği üzerimizden atamamış oluyoruz.
Hayatta
sorunlar, problemler, yer yer içimizi karartan şeyler her zaman olacak.
Bizimle
direkt alakalıysa, ilgilendiğimizde çözülecekse elbette sorunu ortadan kaldırmaya
çalışmak en mantıklısı. Ancak yapabileceğimiz bir şey yoksa, engel olmamız
mümkün değilse; beynimizde onunla savaşmak, bunu sözlere döküp bağırıp çağırmak;
bir anda o negatifliği kendi hanemize davet etmeye benziyor.
Olaylara
bu şekliyle bakmayı öğrendiğimizde sanırım yaşanan genel negatiflikler ruhumuzu
çok yaralamayacak. Sevgiyle yaşamımıza kabul ettiklerimizin sayısı artacak. Bu
durum bizim diğerlerine olan dayanma gücümüzü de kuvvetlendirecek.
Ben
zihinsel filtre tanımını sevdim. Ara sıra dinginlikte temizlemeye dikkat
ettiğimiz, yolumuzu, ruhsal gidişatımızı tarttığımız sürece; sorunlardan uzak
kalmamız an meselesi.
Bırakalım
sevgisiz sesler, kötü görüntüler, negatif yüklü insanlar, ruhumuzu yaralayacak
olumsuzluklar geçip gitsin. Kendimizi sevginin ve şükretmenin koruyucu
kollarına güvenle bıraktığımız sürece yaşadıklarımızdan en az hasarla
kurtulacağız.
Bu kararlılık ve özen; sevgi dolu bir toplumun varlığını koruması
ve devamı için şart bence.
Güzellikleri,
hayal ettiğiklerimizi umutla beklemeye var mısınız?
Tıpkı
Fransız romancı, deneme yazarı ve eleştirmen Marcel Proust’un dediği gibi;
‘’Artık
umulacak bir şey olmadığını bilmek, beklemeye devam etmeyi engellemez.’’
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
24.07.2018
Kaynak:
Echart Tolle imzalı ‘Şimdinin Gücü’ başucu kitabı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder