Bunun cevabı aşağıdaki cümlede saklı.
‘’Bir
insanın değeri bayağı kesire benzer: pay gerçek değerini gösterir, payda
kendisini ne zannettiğini. Paydanın değeri arttıkça kesrin değeri azalır."
Ne
güzel bir söz.
Buram
buram matematik kokarken insanın değerini anlatan.
Sahibi
sadece eserleriyle değil, hayatı ve fikirleriyle dünyaya iz bırakan ünlü Rus
yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy.
Yaşarken
üne kavuşan yazar, düşünceleriyle kendisinden sonra gelen pek çok kişiyi
etkilemiş. İşte bu cümle de onlardan sadece bir tanesi.
Gelin
işe önce kesirden başlayalım.
Arapça
kökenli bu kelime; kırıntı, tam sayıdan küçük birim anlamına geliyor.
Matematikte bir sayı tanımı elbette.
Eş
parçalara bölünmüş bir bütünün, eş parçalarından birini veya birkaçını ifade
eden sayılar olarak tanımlanıyor.
Elimizde
bir bütün var diyelim. Onu eş parçalara ayırıyoruz. Sonra da o ayırdığımız
parçalardan birini ya da bir kaçını ele alıyoruz. İşte o ele aldıklarımız
kesir.
Kesir
çizgisinin üst tarafında pay, alt tarafında payda oluyor. Şimdi dikkat edelim.
Payda bütünün kaç eşit parçaya bölündüğünü gösterirken, pay ne yapıyor? Bu
bölünmüş parçalardan kaç tanesinin alındığını gösteriyor.
Tıpkı
hiçbir yerlere sığdıramadığımız şişkin egolarımızla hayat koşusundayken, giderek
azalttığımız gerçek değerimizin farkında olmadığımız gibi.
Oysaki
insani değerlerimiz önemli. Dokunduğumuz insanlarda tatlı bir iz bırakabilmek
de. İnsanı insan yapan yegane özellikler belki de. Bizi diğer canlılardan ayırıyor.
Sevgiyi, saygıyı, toplum yaşamına uygun davranmayı, ilişkilerde hassaslığı ve
nezaketi, davranışlarda zarafeti barındırıyor.
İşte
biz ancak bu güzel insani değerlerle kocaman bir bütün oluyoruz. Yine de
çevremize yansıtabildiklerimiz sadece payımıza düşen kadar oluyor. Egomuzu
törpülemez, onu şımartmaya devam edersek vay bizim halimize. Giderek küçülmeye
başlıyor insani değerlerimiz.
İşte
o zaman; hoşgörüye, dayanışmaya, adalete, eşitliğe, özgürlüğe, saygıya ve
sevgiye; kısacası ortak üstün değerlerimize haksızlık yapmış oluyoruz.
Şimdi
sorarım size.
Olaylara
bu güzelliklerle beraber bakacak yerde; öfke, korku, kızgınlık gibi negatif
değerlerle bakıyor olmak hangimize bir yarar sağlıyor ki?
Tam
tersine hem kendimize hem de çevremize faydadan çok zarar vermiş oluyoruz.
Tavrımızda zarafet dokunuşlarının olması, saygı ve hoşgörüyle bezenmesi ise
erdemli olmamızın en kolay yolu.
Elbette
sadece bilmek değil, bunları uygulamaya dökmekte gerekiyor ki yerini bulsun.
Tıpkı domino taşlarının itinayla sıralanması gibi.
O
halde gelin bütünlüğümüz içindeki payımızı artıralım. Paydamızı küçültmenin
yollarını bulalım. Kesrimizin değeri her geçen günle beraber artışa geçsin.
Geçsin ki insani değerlerimiz katlanarak artsın.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
10.10.2018
Not:
Beni bu güzel cümleyle buluşturan Sevgili arkadaşım, zarafet timsali Eser Demirbaşlı
Tavman’a kocaman teşekkürlerimle.
Kaynaklar:
https://paratic.com; http://www.nkfu.com; http://kesir.nedir.org; http://kesirler.weebly.com.
Bloğonuza rastgele denk geldim.İlk önce 2009 senesinde yazmış olduğunuz bir yazıyı okudum ve o yazıdan en başa kadar geldim.Sizin gibi güçlü kalemlerden değiliz.Ama en azından yaşadığınız hislere hiç değilse komşuyuz.Umarım mutluluklar hep sizinle olur.
YanıtlaSilCanım, insanların git gide değersizleştiği ve kim olduğunu bilmediği bu dönemde tabiri caizse tam cuk oturmuş bir yazı.... Kutluyorum Belgincim... Sevgiler...
YanıtlaSil