19 Şubat 2019 Salı

RUHU TİTRETEN KAYGILAR


Yaşam belki bir tiyatro sahnesi, belki bir film buketi ya da göz açıp kapatıncaya kadar süregelen kısa bir yolculuk…

Her türlü çarpıcı duygunun kıyasıya rekabet ettiği bir arena belki de.

Tebessümün mutluluğa göz kırptığı, acının kederle dans ederken gözyaşlarına emir verdiği anlar silsilesi.

Yaşamımızı anlamlı kılmak, mutlu anlarımızı çoğaltmak uğruna verdiğimiz uğraşta aklımızı çelenler var oysaki.

Neyi neden yaptığımızı sorgulatan acımasız duygular.

Neler mi onlar?

Ruhumuzu titreten kaygılar.

Kişiliğimizin şekil almasını sağlarken bizi yontuyor. Ruhumuzu hallaç pamuğu misali atıyor. Bu kaygılar karşısında ruhumuz titrerken bazı yerlerde kalıcı hasarlar alıyoruz. Ve biz hiç farkına varmadan ömür boyu onların iziyle yaşıyoruz.

Varoluşçu psikoterapinin en önemli temsilcilerinden Amerikalı profesör yazar Dr. Irvin Yalom; bu kaygıları dört ana bölümde topluyor.

Özgürlük, Ölüm, Yalnızlık, Anlamsızlık.

*Özgürlük yaşam sahnesinde karşımıza çıkan seçeneklerdeki sorumluluğu bize yüklüyor. Bu büyük sorumluluğu tek başımıza yüklenip altından kalkmamız gerekiyor. Üstelik seçenekler arttıkça seçim zorlaşıyor. Sonuçları yanlışlar ve hatalar olsa da, her seçim bizim kendi seçimimiz oluyor. Elbette yan etkenler var. Devasa engeller, aşılması zor setler hatta. Ama hiç biri bizim yaşam yolumuzdaki seçimimizde ana etken rolü oynamıyor.

Küllerimizden doğabilmek de bize ait, o küller arasında yitip gitmek de.
Her şeyi kadere yükleyip işin kolayına kaçan da biziz. İnatla direnip, değişime kucak açan da.

Burada başarılı olmanın yolu seçimlerimizde esnek olmamız. Gerekirse diğer seçenekleri düşünüp onlara şans tanımamız. Yaratıcı bir zeminde amacımıza giden en doğru seçime odaklanmak için zihnimizi açık tutmamız da önemli.

*Ölüm kaygısı, hayatın bir yerde bitişi olarak yer alıyor. Bunu kabulleniyoruz ama anlamak da zorluk çekiyoruz. Özellikle sevdiklerimizin kayıpları bizi adeta ateş çukurundaki közlerle imtihan ediyor. Aradan geçen yıllar o kayıplara merhem olmuyor. Ve bizler her ölüm acısıyla biraz daha büyüyoruz farkına varmadan.

Yaşamdaki o inatlaşmanın anlamsızlığı içinde debelenirken; yapay değil gerçek bağlar kurmayı başarmak, gerçekten yaşadığını hissederken anların tadına varmak ve başkalarının hayatlarında olumlu etkiler bırakmayı seçmek muhteşem olmaz mı? Olur olmasına da kolay değil biliyorum.

*Yalnızlık kaygılar arasındaki uçurumlardan bir diğeri. Hele ki kendi kendimize yetmenin yolunu bilmiyor, bunun için çabalamıyorsak vay halimize.

Deli gibi korkuyoruz yalnız kalmaktan.

Oysaki yalnızlık içimizdeki çocuğun istediği gibi hoplayıp zıpladığı, özgürce haykırdığı bir zaman dilimi. Etrafımızdaki insanlar, sevdiklerimiz, ailemiz bizim yaşam paydamızda yer alırken de yalnızız aslında. İşte bunu bilsek ve yalnızlıktan korkmasak…

*Anlamsızlık kaygısı ise diğer üçünün toplamı diyor Dr. Yalom.

Düşünsenize hayatın renkli seçim skalasından istediğimizi seçme özgürlüğünde; kalabalıklar arasındaki yalnızlığımızda ve değiştiremeyeceğimiz sonda; hayatı düşünüp her şeyin aslında nasıl da boş olduğunu sorguladığımız o anlarda göz kırpıyor bize.

Karşımıza çıkan olaylar, duyduğumuz bir söz, okuduğumuz bir cümle, seyrettiğimiz bir film karesi bizlere bir şeyler anlatıyor. Bizim onları fark etmemiz ve yorumlamamızla anlam kazanıyor. Hayat buluyor adeta.

Kısacası başımıza gelen olayları seçemesek de, onları yorumlama özgürlüğü elimizde. Hayatımızı kontrol edebilmemiz de.

Yani hayatın anlamsızlığına değil, anlamına kafa yormalı. Hayata gelişimizin, var olmamızın bir sebebi olduğuna tutunmak en iyi çare bana göre. Çünkü hiçbir şey sebepsiz değil. Hayattaki her karşılaşma bize bir şeyler öğretiyor. Ya eksiklerimizi başımıza kakıyor. Ya ne denli şanslı olduğumuzu fısıldıyor. Tüm bunlar da hayatın anlamını kuvvetlendiriyor. Çünkü zihnimizde bir şeyler canlandırıyor. O anlamlar tiyatro sahnemizdeki ışıkları daha albenili hale getiriyor.

Gelin ruhumuzu titreten tüm bu kaygılara karşı daha güçlü olmanın yollarını bulalım. Önce bu konuda herkesin tereddütleri olacağını unutmayalım. Ardından cesaretle üstlerine gidelim. Bugünü yaşama arzusunda daima tebessümle…

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

26.11.2018

Kaynaklar:  http://www.safaknakajima.com;  Bugünü Yaşama Arzusu- Irvin D. Yalom.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...