Tüm kalbimle evet diyorum buna.
En
umutsuz olduğum anlarda dahi bu duygumu, umudumu hiç kaybetmedim.
Her
ne olursa olsun, gün geliyor devran dönüyor ve iyilik kötülüğe karşı kazanıyor.
Kaybettiğiniz
sandığımız zamanlar da bile.
Hiç
düşündünüz mü bilmem ama; olan biten ve içimizi kanatırcasına acıtan yığınla
olayın ardında; sessizce ilerleyen, çoğalan, fark edemediğimiz pek çok insani
duygu var.
Vasili
Şukşin ‘Yaşamak Tutkusu’ isimli eserinde bakın ne diyor?
"Ne
güzellik, bak! Sevmek gerek, bundan ötesi boş! Sevmek, bu HER ŞEY demek! Geri
kalanı boş."
Bunu
daha güzel özetlemek adına bir yazarın eserinden küçük bir alıntı yapmak
istiyorum.
Balkanların
Maksim Gorki'si olarak anılan Rumen yazar Panait Istrati; ‘Kira Kiralina’ isimli eserinde
"Başkalarının ıstırabı karşısında insan yüreği, bu kadar duygusuz kalırsa
her şey boşunadır." diyor ama devamı var.
Ve
devamındaki öykü, inanın bana umutlanmamız
için güzel bir örnek.
Yıllar yıllar önce, adı sanı bilinmez bir kasabada bir genç yaşarmış. Çocukluğu dahil olmak üzere sürekli işkenceler gören, bedeni gibi ruhu da yaralı on altı yaşında bir gençmiş kendisi.
Kırbaç
darbelerinin sesiyle ne yazık ki çok erken yaşlarda tanışmış. Yaşadığı her
olayda gördüğü tek şey haksızlık ve zalimlik olduğu için adeta dünyaya küsmüş.
Yine
kırbaçlandığı bir gün; dayanacak gücünün artık kalmadığını anladığı bir anda; karşısına
öyle biri çıkmış ki…
‘’Tesadüf
mü yoksa tevakuf mu?’’
İsterseniz
buna öykünün sonunda siz karar verin.
Yaşamı
boyunca ne sevginin sıcaklığını ne de iyiliğin ışıltısını gören yaralı genç; zorlukla
attığı birkaç adımdan sonra yere yığılmış.
Tam o anda, orta yaşlı, kır saçları karmaşık sakallarına karışmış, yoksulluğu giysilerinden belli bir adam yanına yaklaşmış. Elinde taşıdığı salep kazanını, taslarını ve sepeti usulca yere koyup hemen bitkin gencin yardımına koşmuş.
Yarı
baygın genci kollarının arasında tutmuş.
Kırbaçlanırken
kendisini gördüğünü ancak yardım edemediğini söylemiş ve suçunu sormuş.
Yaşadığı
zalimliğin üstüne bu soruyu duyan genç; çektiği tüm acıların öcünü almak
istercesine öfkeyle bağırmış adama. İnsanların
acımasız olduğunu ve artık yaşamak istemediğini söylemiş.
Genci
sessizce dinleyen ve öfkesini anlamaya çalışan adam; bir yandan da taslarından
birine sıcacık salep doldurmuş. Gence uzatmış. Her ne düşünürse düşünsün, yine
de salebinden içmesini istediğini de eklemeyi unutmamış.
Üzgün
ve şaşkın genç bir an duraklamış. Sonra salep tasını güçlükle kavrayıp
yudumlamaya başlamış.
İşte
her ne olduysa o anda olmuş.
Ruhunu
esir alan tüm duyguları birbirine karışmış.
On
altı yıllık acı dolu yaşamında hiç böylesi bir insana denk gelmemiş ki.
Bir
yandan içi ısınırken öte yandan kalbini bir kurt misali kemiren olumsuz
duygularının ardındaki buzul dağları yavaşça erimeye başlamış.
O günden sonra kendisini şanslı sayması gerektiğini düşünmüş. Yaşadığı onca haksızlık ve acıya rağmen.
Neden
mi?
Çünkü
o gün, iyiliksever tek bir adam sayesinde hayata yeniden tutunacak gücü bulmuş.
Tek bir kişinin iyiliğinin;
binlercesinin kötülüğünden daha güçlü olduğunu bizzat yaşayarak görmüş.
İşte
öykümüz böyle.
Genç,
o bir tas sıcacık salep sayesinde iyilikle tanışmış. Ruhunu kemiren kötülük,
yerini sıcacık sevgi ve iyiliğe bırakmış. Hem de şimşek hızıyla.
"Kainatta
tesadüf, gerçek olarak yoktur." derler.
Bütün
bu gerçekler, tevafuka; yani her şeyin birbirine denk gelip bir düzen ve uyum
içinde oluşunun anlamına işaret etmiyor mu sizce de?
Unutmayalım;
kötülük aynı zamanda yapanı öldürürken, iyilik her daim parlamayı sürdürüyor.
O halde
sevginin HER ŞEY olduğu ve iyiliğin hep kazandığı bir dünyaya, mutlu tevafuklara
beraberce.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
31.01.2021
Kaynaklar:
Panait Istrati - Kira Kiralina.
Canım Belgincim hayran oldum... Benin için çok önemli ve değerli bir konu... CENNET ÇİÇEĞİ sayfamda paylaştım... Kucak dolusu sevgi ve teşekkürler.
YanıtlaSil