28 Mayıs 2021 Cuma

YARDIM ELİ GÖRÜNMEZ

Başka kalpleri sevindirmekle ilgili okuduğumuz her cümle, her öykü içimizi ısıtıyor. Hafifçe gülümsetiyor. Üstelik buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

İşte onlardan bir tanesi.

Eskilerden gelip içimizi ısıtsın mı?

Soğuk bir kış günündeyiz tıpkı bugünler gibi.

Bizlerin yağan o karın muhteşem albenisi ile sevindiğimiz günler belki de.

Yuvamız, aşımız sıcaksa hakkımız elbette böylesi duygular, ama ya üşüyenler?

Hem soğuktan hem açlıktan tir tir titreyenler?

İşte ne zaman kar yağdığını görsem biraz buruk bir sevinç benimkisi. Kabahat hep aklıma gelenler biliyorum.

Bafra doğumlu bir şair ve neyzen ile ilgili bu anektod.


Gerçek ismi Tevfik Kolaylı.

Bizler ise onu Neyzen Tevfik olarak tanıyoruz.

Türk kültür hayatının özgün karakterlerinden bir tanesi.

Zorlu hayatı, hastalığı, haksızlığa direnmesi sonucunda yaşadıkları, tercihleri, kendine has kişiliği ve akıl hastanesinde biten bir ömür. Ama burada onun bambaşka bir yönü ön planda.

O soğuk kış gününe geri dönelim.

Neyzen Tevfik’in aç sefil ortada kaldığı günlere.

Cebinde metelik yoktur. Üstü başı perişandır. Sokaklarda bir başına dolanırken bir cami avlusuna girer.

Beklemeye başlar.

Birisinin onu görmesini, halinden anlamasını ve yardım etmesini umarak.

Ancak gelin görün ki kimseler yoktur etrafta.

Umutsuz bir şekilde kalkar yerinden. Üşümüş kemikleri isyan etse de yürümeye zorlar kendini.

Kalacağı o soğuk yere doğru giderken biri görür onu. Ve tanır. Halini anlar.

O dönemin zengin ailelerinden bir gençtir bu kişi. Askerden yeni dönmüştür. Cebindeki parasına eli giden genç tam yüklüce bir miktar çıkarıp verecekken durur.

Neyzen Tevfik’in ne kadar büyük, bir o kadar da deli olduğunu bilir çünkü. Çocukluğunda onunla ilgili duyduğu hikayelerde hep zekiliği, sivri dili, her hareketi ve her sözü ayrı olay olan cesur davranışları ön plandadır.

Genç adam bir an için düşünür. Bulduğu çözümle elindeki parayı buruşturup Neyzen Tevfik’in ayaklarının dibine doğru atar. Sonra da arkasından seslenerek, parasını düşürdüğünü söyler.

O günlerde oldukça hasta olan ünlü neyzen ise yerdeki paraya ve genç adamın gözlerine bakar nemli gözlerle.

Onun ne yapmak istediğini çoktan anlamıştır.

O zarif yardım teklifini yapan gence; yere düşenin para değil, onun pırlanta kalbi olduğunu söyler.

Yaşam tarzı bir yana; kendini hiç’liğe adayan; maddiyata zerre kadar önem vermeyen; kocaman bir yürekten dökülen en zarif sözcükler.

Gerisi mi?

Teferruat bana göre.

Asıl olan zorluklar içinde dahi zarafeti ve iyiliği kaybetmemek.

Verirken ne kadar zarifsek, alırken de bir o kadar zarif olmanın en güzel hali.

Son satırlarıma geldiğim halde içim hala sıcacık.

Biliyorum ki yardım eli GÖRÜNMEZ.

Görünmez ki gerçek olsun ve yerini bulsun.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ

17.02.2021

Not: beni bu anektodla buluşturan, üniversitede aynı sıraları paylaştığım Sevgili arkadaşım Kemal Güven’e kocaman teşekkürlerimle.

Kaynaklar: https://tr.wikipedia.org; https://paratic.com; https://www.facebook.com/arkeolojiitarihi/posts/3144867838947912.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...