Hep eski günlere özlem duyuyor ve bunu sık sık dile getiriyoruz ya.
Kim
bilir belki de gerçekten yaşamayı bilmiyoruz.
Düne
esir, geleceğe hayran bugünü yok edip duruyoruz sürekli.
İspanyol
düşünür ve yazar Miguel
de Unamuno’nun ‘Sis’ isimli eserinde dediği gibi;
"İnsan,
yaşamayı yaşayarak öğrenir. Herkesin, daima yeni baştan yaşamayı öğrenmeye
başlaması gerekir."
Onun
için midir hatalar tekrar edildikçe hep başa dönmelerimiz?
Oysa
ki ömür dediğimiz bir göz açıp kapama anı aslında.
Michel
Tournier’in ‘Cuma ya da Pasifik Arafı’
isimli romanında zamanı tarifi gün gibi aklımda.
Der
ki Paris doğumlu roman, öykü ve deneme yazarı;
"Zamanı
harcama, o hayatın dikildiği kumaştır."
Ne
kadar anlamlı.
Hayatın
dikildiği o kumaş elimizde.
Biz
onu hoyratça savuruyor muyuz, yoksa çitileyip duruyor muyuz olanca
kızgınlığımızla?
Bunu
yanıtı kendi iç sesimizde saklı.
Ne güzel ki içimizden bazıları o kumaşı nadide bir ipek gibi tutuyor elinde. Ve tüm güzel erdemlerle adeta iğne oyası yapar gibi ilmik ilmik dokuyor.
Hep
kötülüğü çağrıştıran olay ve konulardan öylesine bıktık ki; minicik umut
kırıntılarına tutunmaya ihtiyacımız eskisinden de çok.
O
halde gelin beraberce çok eski tarihlere uzanalım.
Mitolojiden
essin bugünkü yazımın satırları.
Japon
mitolojisinde isminden sıkça bahsedilen Yedi Şans Tanrısı’na kulak verelim.
Şans
Tanrı’larının her biri bir erdemi simgeliyor.
Dürüstlük,
Şans, Onur, Neşe, Uzun Ömür, Mutluluk ve Bilgelik.
Efsaneye göre bu tanrılar Takarabune isimli bir gemi ile açık denizlerde yol alıyor. Geminin içi birbirinden kıymetli hazinelerle dolu.
Tanrılar
uğrak yerlerinde rastladıkları herkese şans ve bolluk getirmesi için ellerindeki
hazineleri bolca dağıtıyor.
Ebisu
dürüstlük erdemini; Daikokuten şansı; Bishmonten onuru; Benzaiten tek tanrıça
olup neşeyi; Fukurokuju ömürlülüğü; Hotei mutluluğu; Jurojin ise bilgeliği sunuyor.
Hepsinin
arasında Tanrıça Benzaiten ise çok daha özel.
Neden
mi?
Efsane bu ya Japon adaları beş kafalı deniz ejderhasının zalimliği yanında; deprem, fırtına, su baskını gibi doğal afetlerle sürekli sınanır.
Günlerden
bir gün fırtınalar dindiğinde; tüm bu zalimliklerden kurtulan perişan haldeki
halkın çığlıklarını bir genç kız duyar.
Gökyüzünden
denize doğru ilerleyen bu genç kız Benzaiten’dir.
Beş
kollu ejderhanın yaşadığı adaya gider.
Ejderha
su gibi güzel kıza aşık olur ve onunla evlenmek ister.
Yüreğinde
sınırsız sevgiyi, şefkati barındıran tanrıça teklifi kabul eder.
Tek
bir şartla.
Beş
kollu ejderha kıyımlarına son verecek, insanları ve çocukları koruyup
kollayacaktır.
Teklif
kabul edilir.
Böylece
tüm acılar son bulur.
İnsanlar;
sevginin, yenilenmenin, zarafetle yaşamanın, sakince değişmenin özelliklerini
temsil eden; Benzaiten sayesinde huzura kavuşur.
Güzelliğin, aklın, sevginin, şefkatin, bilgeliğin, iyi şansın, bolluğun, müziğin, şiirin, dansın ve suların tanrıçası olarak kabul edilen Benzaiten; işte bu nedenle çok seviliyor. Koruyucu hayvanının da yenilenme özelliği nedeniyle beyaz bir yılan olduğu kabul ediliyor.
Günümüzde
de akıl ve bilginin insanları tüm kötülüklerden ve karanlıklardan arındıracak
kadar güçlü olduğuna inan Japonlar; yaşamlarına sevgi, zarafet ve şefkat
katması için hala Benzaiten’ e dilek tutmaya devam ediyor.
Hayatın
dikildiği kumaşın en güzel ilmeklerle dokunması için bizler ne yapacağız peki?
Yanıtlar
hepimizin yüreğinde saklı.
Akıl
süzgecinden geçirdiğimiz her bilginin yolumuzu aydınlatan ışıltılar olduğunu
unutmadan elbette.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
16.05.2021
Kaynaklar:
https://tr.wikipedia.org; https://www.mitolojisi.com; https://www.safaknakajima.com.
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder