İnsanın kendisiyle baş
başa kalıp yaptıklarını sorguladığı zamanlar vardır hani…
Hayatını, yaşadıklarını,
yaşamak istediklerini sorguladığı…
Hayatının gidişatına bir
dur dediği, kendi iç sesini dinlediği …
Ne yapmak istediğini
düşünür o ANlarda insan. Nereye gitmek istediğini, hayatının bundan sonrasına
nasıl şekil vermek istediğini, kimleri hayatından çıkarıp kimlerle yoluna devam
etmek istediğini, yaşadığı yerin önemini, başka yerlere duyduğu özlemi, nerede
yaşarsa kendi dünyasının orada güzelleşeceğini ve daha neler neler…
Kendini keşfetmenin
tadına varacağı, belki yıllardır içinde sakladığı hayallerini gerçeğe
dönüştüreceği, belki de yepyeni hayaller kuracağı bir hayat. Belki yalnız,
belki değil.
Düşünür ve bilir ki bir
karar aşamasındadır. Kendisi için neyin iyi ve doğru olduğunu tam olarak
kestiremese de mutlaka bir karar vermelidir, bunu hisseder en çok da.
Pekiyi sonuna
hazır mıdır? İşte bunu bilemez, mutluluk varsa ne ala, ama ya üzüntü ve keder
olacaksa verdiği kararda? O zamanlara da hazır mıdır? Kendini yeterince güçlü
hissedemez böyle çelişkiler düğümüne dolandığında. Ama bir karar vermelidir
bunu bilir, sonu hüsran olsa da…
Terazinin bir kefesine
yaşanmışlıklarını koyar ve anılarıyla süsler onları. Diğer kefesine ise gelecekle
ilgili düşlerini; umutlarını konfeti gibi üstlerine dökerken… Sonra geçer
karşıya. Sanki kendi kimliğinden çıkmış gibi bakar kendisine, dışardan bir
yabancı edasıyla. Bakar ve ‘işte der benim vereceğim karar bu.’
Kolay mı bu kararı
vermek? Değil elbette . Ne çok sancılar
çekersiniz geceler boyu, ne çok gözyaşınız eşlik eder gecenin koyu karanlığında
size; sayamazsınız bile. Ama vereceğiniz karardan da öte, o kararın arkasında
durabilmek, ona sahip çıkabilmek daha önemlidir bir yerde. Bunu bilirsiniz ya,
işte verilecek kararın ağırlığı o noktada başlar zaten.
Aslında o ağırlığı biraz
olsun hafifletmenin yolları da var mutlaka. Bunlardan bir tanesi de kendimize
güzel sorular sormayı alışkanlık haline getirmek. Çünkü güzel sorular güzel cevapları
getirir. Aksine kendimizi kötü ve güçsüz hissettirecek sorularla ne
hedeflerimize ne de hayallerimize kolay kolay ulaşamayız. Çünkü olumsuzluk
içeren sorular ya bizi olduğumuz yerde oyalar ya da net olmamıza mani olur.
Artık hepimiz biliyoruz
ki; düşüncelerimizin farkında olmak, aynı zamanda kendi iç sesimizin farkında
olmak demek. Buradan hareketle sorduğumuz soruların farkında olmak, yapacağımız
her ne ise ona bir adım önde başlamak demek. Pozitif enerjimizi kaybetmeden,
gücümüzü koruyarak hareket etmek demek. Bizi daha ileriye taşıyacak basamakları
korumak, hatta sağlamlaştırmak demek.
Yaşadığımız problemlerle
mücadeleden zaferle çıkabilmek için arada sırada nefes alma ihtiyacı hisseder
insan. Her yeni günse yepyeni kararlar verebilmek ve problemlerle daha sıkı
mücadele edecek gücü toplamak için en güzel şanstır. Bu nedenle elimizde,
sırtımızda, omzumuzda ne kadar yükümüz varsa her gece bırakıp kendimizi
dinginliğe bırakmamız önemli. Böylece ertesi sabahı dinç, azimli, güçlü
karşılar, hatta yeni fikirlerle
sorunlarımızın birkaç tanesini çözebiliriz bile.
Hayatımızda değişiklik
yapmak istediğimizde, yeniliklerin yaşantımızı ışıklandırmasına izin
verdiğimizde, bunu unutmayalım diyorum ben. İnanın sadece sorduğumuz sorularla
bile kendimizi iyi hissetmemiz mümkün. Önemli olan her yeni günü pozitif
enerjimizle kucaklamak ve yaşanan olaylar karşısında bu enerjiyi kaybetmeden ANları
ve güzellikleri yakalamak olsun…
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
02.11.2012
Her insan başaramıyor gece uyurken bütün yüklerini bir kenara koymayı ve ondan sonra kendini uykunun kollarına bırakmayı başaramıyor yani en azından benim için bu böyle
YanıtlaSil