Engellilerin hayatlarını
kolaylaştırmak adına pek çok yöntem geliştiriliyor, yeniliklerin peşinden
koşuluyor. Ancak yüzyıllar öncesinden gelen bir terapi yöntemi var ki sadece
engelliler için değil; aynı zamanda hastalar, yaşlılar ve normal insanlar için de
sakinleştirici, iyileştirici dokunuşları ile pek çok ilaçtan ve yöntemden çok
daha etkili. Hayvanlar karşılıksız ve koşulsuz sevginin en sıcak isimleri. Hayatımıza kattıkları renkler tartışmasız hepimiz için çok önemli. Vefalılar. Sadıklar. Üstelik bazen ruhları bazen bedenleri yaralı insanlarımıza kazandırdıkları ile de tartışmasız çok ÖZELLER.
Gelin bu tedavinin ilk
çıktığı yıllara gidelim. Yapılan araştırmalar ilk terapi amaçlı kullanımın Belçika’nın Gheel şehrinde, 9.
yüzyılda başladığını gösteriyor. Bu amaçla çiftlik hayvanlarına engelli
insanlar için tasarlanmış yardım bakıcılığı öğretilmiş. Hayvan
yardımlı iyileşmenin Amerika’daki ilk kullanımı ise psikiyatrik hastalar için
olmuş. Terapi hayvanları böylelikle ortaya çıkmış ve hem çocuklarda hem de
yetişkinlerde, akıl sağlığı konusunda faydalı etkiler yaratmış. Hayvan
terapisinin okullar, hapishaneler, hastaneler, huzur evleri ve ayakta hasta
bakım programlarına kadar geniş kapsamlı kullanımı ve uygulanması ise yalnızca
son birkaç on yıla dayanıyor.
Çalışmalar bir evcil
hayvanla fiziksel temasın yüksek tansiyonu düşürdüğünü ve kalp krizi geçirmiş
kişilerin hayatta kalma oranlarını artırdığını göstermiş. Aynı zamanda bir
hayvanı okşamanın, ağrı tepkisini baskılayan endorfin hormonu
salgılanmasına neden olduğuna dair kanıtlar da var.
Söz konusu faydalar; evcil
hayvan sahipliğinden elde edilebileceği gibi, tedavi edici hayvanların ziyaret
etmesiyle de sağlanabiliyor. Hayvanlar insanların yaşlılıklarını ya da sağlık
durumlarını yargılamadan oldukları gibi kabul ediyorlar. Bu naif durum ise sundukları
karşılıksız sevgi dokunuşlarının etkisini kat be kat artırıyor.
Terapi hayvanlarının genel
olarak sağladıkları faydaları bakın uzmanlar nasıl açıklıyor?
*Terapi hayvanlarının
yardımıyla pek çok beceri kazanılıyor.
*Hastanın
rehabilitasyonu, birlikte yürümek, koşmak gibi aktivitelerle teşvik ediliyor.
*Hayvanı okşama,
tımarlama ya da besleme ile uygun motor becerileri geliştiriliyor.
*Terapi hayvanları ile
yakın temasa girmek kan basıncını azaltıyor. Hastalar hayvanları okşarken aynı
zamanda egzersiz de yapmış oluyorlar.
*Hayvanın sözlü ya da
fiziksel komutlara cevap vermesiyle hastanın iletişimi destekleniyor, yaşama
katılım yüzdesi artıyor.
*kendilerini hayat
bağlayan ve yaşama azmi veren hayvanlar üzerine yazı yazmak ya da konuşmak; insanlar
arasındaki iletişimi geliştiriyor, birbirlerine yakınlaştırıyor.
*Hastanın gelişiminde,
iyileşmesinde, hayata tutunmasında gözle görülür değişiklikler meydana
getiriyor.
*İnsanların içinde
bulundukları yalnızlık ve depresyon hissini büyük ölçüde azaltıyor; umutlarını
her daim sıcak tutmalarına destek veriyor.
Şimdi gelin terapi
amaçlı kullanılan hayvanlardan örneklemeler yapalım.
İlk sırada insanlara en
yakın canlı olarak bilinen, denizlerin gülen yüzleri YUNUSLAR var. Yunuslarla terapi yöntemi sayesinde sorunu
olan insanlar başta şefkat duygusunu öğreniyor. Farkındalıkları artıyor ve bu durum
onların dış dünyayla olan ilişkilerinin artmasını sağlıyor. Yapılan
araştırmalar, yunusların yaydığı ses dalgalarının insanlar üzerinde
iyileştirici bir etki bıraktığını belirtiyor. Bu nedenle sağlıklı kişiler için de
son derece yararlı ve şifalı yunuslar. Son yıllarda küçük büyük hemen herkeste
görülen depresyon için olumlu artıları var. Mutluluk hormonu salgılanmasını
artırdığı için de doğal yolla huzur ve mutluluk veriyor.
Engel türü ve yaş
sınırlaması yok bu tedavide. İki yaşın üstündeki bütün zihinsel ve fiziksel
engelli kişiler için rahatlıkla denebiliyor. Yunuslarla terapi için özel dernekler
var. Üstelik bu derneklerde maddi durumu yetersiz aileler unutulmamış. Yunuslarla
terapiden sadece engelli kişilerde değil sağlıklı olan kişiler de arınmak ve
rahatlamak adına faydalanabiliyor. Yapılan deneylerde konuşamayan çocukların
terapi sonunda konuşmaya başladığı, insanlarla ilişki kurmakta zorlananların
ise çevresi ile çok rahat iletişim kurmaya başladığı görülmüş. Üstelik bu
faydaları elde etmek için sadece 5 ila 10 gün arası bir terapi almak yeterli.
Yunuslar çok özel
hayvanlar. Aynı anda birden fazla frekansta ses üretebiliyorlar. Duydukları seslerin
frekans aralığı 20-150 kHz arasında değişiyor ki; bunlar insan kulağının
algılayabileceği frekanslar değil.
Bilim adamları yunuslarla
iletişime geçmek ve çıkardıkları sesleri çözmek adına dünyanın pek çok
bölgesinde çalışmalar yapıyor. Bunlardan bir tanesi Tokyo Üniversitesi’ne ait. Buradaki araştırmacılar bir nevi ‘yunus
hoparlörü’ üretmişler ve yunus dilini anlayabilmek adına denemelerine aralıksız
devam ediyorlar.
Öte yandan İngiliz ses
bilimci John Reid, yaklaşık 10 yıldır yunusların diini çözmek için uğraşıyor. Su
altına yerleştirilen bir kamera ve mikrofon sayesinde yunusların seslerini
kaydeden Reid, geliştirdiği cihaz sayesinde artık onların her çıkardığı sesi
özel metodu ile kağıda aktarıyor. Şekiller halinde beliren yunus konuşmalarının
temel yapısını da çözen Reid asıl hedefinin onları anlamak ve yunuslarla
onların dilinden konuşabilmek olduğunu söylüyor.
Peru’nun başkenti Lima’da
araştırma yapan doğum uzmanları ise; yunusların çıkardığı seslerin, anne
karnındaki bebekler tarafından algılandığını ve beyinlerini faaliyete geçirmeye
teşvik ettiğini belirtiyor. Hatta bebeklerin bu sese yönelik duyularını
geliştirdiğini iddia ediyor. Bu olumlu etki henüz kanıtlanmasa da Lima `daki
klinikte çok sayıda anne adayı, eğitimli yunuslarla düzenlenen terapilere
katılıyor. Bu amaçla yunusların olduğu bir havuza getirilen anneler; yunuslara
yaklaşarak, eğitmenleri eşliğinde onları besliyor ve yunus ile yakın temasta
bulunuyor. Bu tecrübeyi yaşayan anne adayları durumlarından hayli memnun, çünkü
bebeklerinin yunusların yanında harekete geçtiğini söylüyorlar. (devamı 2/3’
de)
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
12.05.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder