Unutkanlık zaman zaman hepimizin yaşadığı bir sorun. Özellikle stres ve yorgunluk anlarında ortaya çıkıyor. Bir konu üzerinde yoğunlaşmakta zorlanıyoruz böyle anlarda ama, bu durum kısa sürede geçiyor. Günlük yaşantımızı pek fazla etkilemediği için de üzerinde dahi durmuyoruz.
Ancak yaş ilerledikçe
ortaya çıkan unutkanlık bambaşka. Bu bir beyin hastalığı. Üstelik geri
dönüşümü, iyileşmesi mümkün olmayan, devamlı ilerleyen; insanın yaşam
kalitesini önemli ölçüde düşüren bir hastalık. Ne yazık ki son derece ciddi,
çünkü belirtilerin görülmesinden sonraki yıllarda ölümle sonuçlanıyor.
Uzmanlar günümüzde artan
stresle beraber, ender olsa da kırklı ve ellili yaşlardan itibaren görülmeye
başladığını ancak, sıklıkla 65 yaşın üstünde rastlandığını açıklıyor. Kadınlarda
görülme sıklığının erkeklerden biraz daha fazla olduğunun ise altını çiziyor.
Rakamsal değerler ise insanı tedirgin etmeye yetiyor. Ortalama görülme sıklığı
1/15. Yani her 15 kişiden birisinde Alzheimer hastalığı görülüyor. İleri yaşlarda bu oran elbette daha sık. Ülkemizde 300 bin, dünyada ise 20 milyon
Alzheimer hastası olduğu da yapılan tespitler arasında.
Hastalık ismini Alman Dr.
Alois Alzheimer'den almış. Sonraki yıllarda Dr. Alzheimer'in klinik şefi Dr.
Emil Kraepelin tarafından verilmiş. İlk bulunduğu yıllarda ender bir hastalık
olarak kabul ediliyorken; bugün özellikle ileri toplumlarda yaşlılığın en sık rastlanan
hastalığı olmuş ve bütün ölümlerin sıklığında da dördüncü sırayı almış.
Pekiyi bu son derece
ciddi hastalık neden oluyor? Kesin nedeni tam bilinmemekle beraber uzmanlar, kalıtsal
faktörler, beyinde protein birikimi, beyin hücrelerinin ölümü, sinirsel
iletimin bozulması, çeşitli zehirli maddeleri neden olarak gösteriyor.
Beynin
belli bölgelerinde, bilinmeyen bir nedenle protein birikimi oluyor ve bu da
beyinde haberleşmeyi sağlayan sinir hücrelerinin hasar görmesine yol açıyor.
En önemli özelliği çok
yavaş ilerlemesi. Beyindeki sinir hücreleri zaman içinde yok olmaya başlıyor.
Önceleri görülen ve üzerinde durulmayan kısa unutkanlıklar sonra yerini derin
bir ızdıraba bırakıyor. Çünkü hasta artık yakınlarını bile tanıyamaz hale
geliyor. Kişisel ihtiyaçlarını tek başına göremiyor. Zihinsel problemlerine bir
de fiziksel problemler ekleniyor. Hasta içine kapanıyor, adeta hayata küsüyor.
Ancak söz konusu
hastalıkla ilgili araştırmalarda karşımıza çıkan bir başka terim daha var ki,
bazen Alzheimer ile karıştırılabiliyor. Bu terim demans. Bir çok hastalığa bağlı olarak ortaya
çıkabilen bunama durumlarına verilen genel bir isim. Alzheimer ise demansa yol
açabilecek nedenlerden sadece bir tanesi. Yani her demans Alzheimer hastalığı demek
değil, ama her Alzheimer hastası demans hastası olarak kabul ediliyor tıp
otoriterleri tarafından.
Gelin şimdi Alzheimer
hastalığının belirtilerine kısaca yer verelim, yine uzmanların açıklamaları
doğrultusunda;
*konuşma anında
kelimeleri bulurken zorlanmak,
*günlük işleri
yapamamak,
*kişileri, tarihleri,
bilinen yolları hatırlayamamak,
*karar vermede güçlük
çekmek,
*hesap yapamamak,
*eşyaların yerlerini
karıştırmak, aradığını bulamamak,
*karşısındakileri
suçlamaya çalışmak,
*sorumluluk almaktan kaçınmak,
*ruh halinde ve
davranışlarında belirgin değişiklikler (huzursuzluk, ilgisizlik, saldırganlık,
depresyon, amaçsız dolaşma, hayal görme gibi)
Alzheimer hastalığı
yavaş ilerlemesine karşın; zaman içinde günlük yaşamı öylesine etkiler ki, yaşlı
hasta başkalarının bakımına muhtaç hale gelir.
Hastalığın seyrini
uzmanlar 3 döneme ayırıyor.
*Birinci dönem en kolayı
elbette. Ufak tefek unutkanlıklarla baş gösteriyor. Ve hasta tarafından kabul
edilmediği için geçiştiriliyor ister istemez.
*İkinci dönemde unutkanlık daha belirgin hale
geliyor. Yakınların ismini, yolları hatırlayamama haline bir de konuşma
bozukluğu ekleniyor. Gündelik işler yavaş yavaş yapılamaz oluyor.
*Üçüncü dönem en zor olanı. Artık en yakınlar
tanınmaz olurken, fiziksel güçlükler artar. Yardımsız yürümesi, yemek yemesi
zorlaşır. Davranışlarındaki bozukluklar ise çok daha dikkat çekicidir.
Bunlardan birkaç
tanesinin görülmesi halinde aile yakınlarının bu işi ciddiye almalarının
vaktinin geldiğini de ekliyor doktorlar. Çünkü tedavisi olmasa da erken tanı
çok önemli. En azından hastalığın seyrini yavaşlatmak ve yaşam kalitesini elden
geldiğince aynı durumda tutmak adına.
Bu anlamda elbette
karamsar olmamak gerek. Gün geçmiyor ki yeni bir buluş yapılmasın. Alzheimer’
da doktorların üzerinde çalıştıkları, önemsedikleri hastalıklardan bir
tanesi. Ve yapılan çalışmalar umut
vadediyor.
Eğer bir Alzheimer
hastası yakını iseniz size düşen; hastaya sevgiyle ve sabırla yaklaşmak.
Cesaret ve güven duygusunu kaybetmesine izin vermemek. Beslenmesine, sağlığına
özen gösterirken, hayata tutunmasına yardımcı olmak. Zevk aldığı şeyleri
yapmasına olanak tanımak, adeta bir gölge olup fark ettirmeden izlemek; ama
hayattan kopmasına engel olmak. Elbette kolay değil bu zor hastalığı çeken
birisinin yakını olmak. Hele hele ileri ki aşamalarda sizi tanımaz hale
geldiğinde. Öyle keskin bir kılıç üzerinde yürür bulursunuz ki kendinizi; bir
yanda hastanızın öte yanda sizin ruh haliniz en küçük bir darbede kanayacak
kadar hassaslaşır. İşte bu nedenle ilerleyen durumlarda mutlaka destek almak
gerekir.
Geçen seneler içinde;
hiçbir zaman UNUTMAK olmasın kabusumuz, hele hele UNUTULMAMAK hiç…
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
22.05.2013
Sıkışmış yayınlar! Kendi tanınmış bilginiz mükemmel. Beni şahsen bilgilendirmekle ilgili çok teşekkürler. Daha fazla öğrenmek için iletişim kuracağım.
YanıtlaSilbel agrisi tedavisi